Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
kör inançlar...
Çok yaygın bir kör inanç vardır, her insanın belirli özellikleri olduğu söylenir. Sözgelimi, biri için iyidir, kötü huyludur, zekidir, aptaldır, çalışkandır, tembeldir vs denir. Oysa hiç de böyle değildir. Bir insanın çoğunlukla iyi, çoğunlukla akıllı, çoğunlukla çalışkan olduğunu, ya da bunun tersini söyleyebiliriz. Ama bir insan iyidir ya da akıllıdır, bir başkası için de kötüdür ya da aptaldır dersek yanlış olur bu. Gelgelelim hep böyle ayırırız insanları.
Aranılan yayın bulunamamıştırKitabı okuyor
Bir Amerikan atasözüdür: "Yaşlı köpeğe yeni numara öğretilmez!" Başarı(sızlık) hakkında yaygın ve yanlış o kadar çok 'batıl inanç' var ki, seminerlerde bile başarı hakkında doğru bilinen yanlışları düzeltmekten yanlış bilinen doğruları anlatmaya zamanım kalmıyor. Öğrenilmiş çaresizliği unutmak zor olduğundan, çaresizliği hiç öğrenmemek en iyisidir. Eğer ileri düzey öğrenilmiş çaresizlik yaşıyorsanız, çaresizlik ve başarısızlık hakkında bildiklerinizi unutun! Hatta hayatın anlamı hakkında bildiklerinizi de unutursanız iyi olur! Beyninizi boşaltın, boş bir arsa, içinde harabe bulunan bir arsadan daha değerlidir!
Reklam
Bugünü Yaşama Arzusu
#Schopenhauer *Yazar #Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
Frye, bozkırda devlet dini bulunmadığını, daha çok bir inanç seçiminin söz konusu olduğunu söyler. Bunu açıklamak için de "genellikle kurumsallaşmış dinlerin istemlerine karşı göçebelerin geleneksel ilgisizlikleri" şeklindeki daha önce çokça dillendirilen öneriye sığınır. Göçebelerin ilgisizlikleri gibi bir durumun görüldüğünü sanmıyoruz. Hayli ilgili gözüküyorlar. Burada yanlış gözlemlenen şeyin başka toplumlarda, yerleşiklerde bireysel ve toplumsal hayatı dinin düzenleme çabasına karşılık, bozkırda onun yerini törenin almasıdır. Çok etkin olan ve hayatı sıkıca sarmalayan törenin de din kaynaklı bir hükümler manzumesi olduğu fikrini çok duyabiliriz. Biz törenin sosyoekonomik kaynaklı olarak türediğini ve açık şekilde dünya işlerini düzenlemeyi amaçladığını düşünüyoruz. Dinî hükümler belki törenin yaptırım gücünü artırmak için eklemlenmiştir ama buna bile gerek olmaksızın töre, kendi içinde katı bir yaptırım ve ceza düzenini de geliştirmiştir. Dolayısıyla törenin bireyden topluma, oradan devlet idaresine hükümlerin uzun tecrübelerden sonra yerleştiği ve yaygın kabul gördüğü, aynı zamanda da toplumun neredeyse tamamınca bilindiği laik bir hukuk sistemi olduğunu söylemek aşırı ve zaman ötesi bir tanım olmayacaktır. Laik bir düzen içinde yaşayan insanların öte yandan dinlere yakın ilgi duymaları sonuçta bozkır devletlerinin dünya tarihinde ender görülecek bir dinî hoşgörü geliştirmeleri noktasına taşınmıştır. Sıradan olan şey çok sayıda dinin ve temsilcilerinin bir arada bulunmaları, tahammül edilemeyen şey ise içeride ve ya dışarıda bir dinin mensuplarının diğerlerine baskı uygulaması idi.
Sayfa 182 - Kripto YayınlarıKitabı okudu
İnançlarımızı başkalarına tebliğ ederek onlara iyilik yaptığımızı düşünürüz. Fakat başkaları bize inançlarını anlatmaya başladıklarında bunu “dayatma” ve “kötülük” olarak algılama ihtimalimiz pek yüksektir. Neredeyse tüm insanlar, inançları ve inançlarının tutarlılığı konusunda kendilerinden pek emindirler. (Zihinlerimizdeki “boşluk doldurma
261 syf.
·
Puan vermedi
Tabula Rasa
John Lock’un ‘Tabula Rasa-Boş Levha’ önermesinden hareketle; zihnimizde doğuştan gelen hiçbir fikir yoktur. Yani bu boş levhaya iyilik ve kötülük kavramları zamanla yüklenir. Bu kavramlar üzerine hepimiz düşünürüz. Nasıl bu kadar kötü bir insan olabilir? Ya da tam tersi bir ifade ile insanları yargılarken buluruz kendimizi… Bazı konularda; çocuklar, yetişkinlerden daha sert ve acımasız olabiliyor. Bu kitapta da çocukların, masumiyetlerinden sıyrılıp Boş Levha’yı birtakım acımasız duygu ve düşüncelerle doldurup iyiliğin ve kötülüğün sınırlarında nasıl gezindiklerini anlatıyor. Mina Urgan, William Golding’in "Sineklerin Tanrısı" adlı kitabını çevirirken kitap hakkında aşağıdaki yorumlarda bulunmuş kitabı kısaca özetlemiş bana göre.. “Çocukların tertemiz bir melek oldukları konusunda yanlış olduğu kadar yaygın olan bir inanç vardır. Oysa kendi çocuklarına ve yakından tanıdıkları çocuklara duygusallıktan arınmış gerçekçi bir gözle bakabilenler, çocukların küçük birer melek değil, tıpkı yetişkinler gibi birer insan olduğunu bilirler. İnsanlarda ise ister büyük ister küçük olsunlar, hem iyi hem de kötü içgüdüler vardır. Anne, baba ve eğitim kurumları çocuğu olumlu biçimde etkilemeye, iyiye yönelen içgüdülerini geliştirip kötüye yönelen içgüdülerini engellemeye çalışırlar. Uygarlığın amacı da budur aslında. Bu uygarlık süresi içinde en büyük görev topluma düşer.”
Mina Urgan
Mina Urgan
Sineklerin Tanrısı
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080,3bin okunma
Reklam
Belirli koşullar altında yetişkinler böyle davranabilir, ama altı ila on iki yaş arasında küçük çocuklar, uygar dünyanın baskısından uzaklaşınca, nasıl böylesine vahşileşebilir, kan dökecek kadar acımasız olabilir diye düşünen birçok kişi, kan dökecek kadar küçüklerde bile bu korkunç bir biçimde belirdiğine göre, Sineklerin Tanrısı’nda kötülüğün insan yaratılışında doğuştan var olduğu görüşünün savunulduğu kanısına varıp dehşete kapılmıştır. Okuyucuların duydukları bu dehşeti doğal saymalı; çünkü çocukların tertemiz birer melek oldukları konusunda, yanlış olduğu kadar da yaygın bir inanç vardır. Oysa kendi çocukluğuna ve yakından tanıdığı çocuklara duygusallıktan arınmış gerçekçi bir gözle bakabilenler, çocukların küçük bir melek değil, tıpkı yetişkinler gibi birer insan olduğunu bilirler. İnsanlarda ise, ister büyük, ister küçük olsunlar hem iyi hem de kötü içgüdüler vardır. Anayla baba ve eğitim kurumları, çocuğu olumlu bir biçimde etkilemeye, iyiye yönelen içgüdülerini geliştirip kötüye yönelen içgüdülerini engellemeye çalışırlar. Uygarlığın amacı da budur aslında. Bu uygarlık süresi içinde en büyük görev topluma düşer.
Apateizm nedir? . Okuyup öğrenince çok şaşıracaksınız. . En sade tanımı ile Apateizm, Tanrı inancına karşı ilgisizliktir. Apateistlere göre Tanrı’nın varlığının veya var olmamasının insan yaşamı için önemi yoktur. Bu yüzden apateizm bir inanç değil, inanca karşı bir tutumdur. . Apati (ilgisizlik) ve teizm (Tanrı inancı) kelimelerinin birleşiminden
608 syf.
·
Puan vermedi
Geniş Özet
Tanrı'yı ve dinleri akademik bir çevrede konuşmak ne kadar mümkün ve doğrudur, bilemiyorum. Bilim bazı inanç temelleri üzerinde yükselmiş ve bunlar yıllar içinde birbirine öylesine kenetlenmiştir ki artık bunun dışında söylenen bir şey'in imkanına dair düşünmemek gerektiğine dair bir algı vardır.  Armstrong'un bir kaç eserini daha
Tanrı'nın Tarihi
Tanrı'nın TarihiKaren Armstrong · Pegasus Yayınları · 20171,638 okunma
Karalama1
Son yıllarda çok kitap okuduğumdan olsa gerek, yazarlara özendiğim zamanlar oluyor. Bir şeyler anlatma, ahkam kesme, bir şeyleri tanımlama, o şey hakkında yargılarda bulunma ve o şey hakkında hüküm verme ihtiyacı mı desem bunun adına, bilemiyorum. O kadar anlatılmaya, tanımlanmaya, hakkında yargılarda bulunulup, hüküm verilmeye muhtaç konu varki,
Reklam
_Nevroz, farklı nevrotik eğilimlerin catışması sonucunda ortaya cıkar. Nevrotik eğilimler birbirlerini pekiştirip guclendirmekle kalmayıp, yeni catışmalar da yaratırlar. Nevroz, küçük evrenlerden oluşan bir büyük evren’dir. _Her nevrotik belirti, altta yatan bir catışmayı gösterir. Çatışma belirtileri: Tutarsızlık, yorgunluk ve hırsızlıktır.
_Sanatın yaratıcı gücü, doğadan, sanatçının eli değmeden, kendiliğinden çıkar ortaya. Her sanatçı, doğanın özünde bulunan sanat nitelikleri karşısında, Aristoteles'in deyimiyle bir "öykünücü"dür. O, ya Apollo'ca bir düş sanatçısı, ya Dionysos'ca bir coşkunluk sanatçısı ya da hem coşkunluk hem de düş sanatçısıdır. _Apollo,
-DECCAL-
_İnsan kendi karakterine bakarak Tanrı'yı yaratmıştır. Üstün gördüğü özellikleri Tanrı'da görmek hoşuna gider. İğrenç özelliklerini de Şeytan'a yüklemiştir. _Bir tanrıbilimcinin, dincinin doğru diye duyduğu, yanlış olmak zorundadır: bu bir doğruluk ölçütü neredeyse. Savaş açtığım bu tanrıbilimci içgüdüsüdür: her yerde buldum onun
Başarısızlığın 30 nedeni
1. KÖTÜ KALITIMSAL GEÇMİŞ: Beyin hasarıyla doğan bir insan için yapılabilecek çok az şey vardır. Bu felsefe, bu zayıflığı ör­tecek tek bir yöntem önermektedir: “Beyin Gücü” grubu. Ancak bunun otuz neden içinde herhangi bir insan tarafından kolayca düzeltilemeyecek tek neden olduğuna dikkat edin. 2. HAYATTA İYİ BELİRLENMİŞ BİR AMAÇ EKSİKLİĞİ:
KİMLİĞİNİZ - KİM OLDUĞUNUZU HATIRLAMAK
Ben sizin düşmanınız olsaydım, gücünüzün değerini düşürür ve güvensizliklerinizi kendinizi nasıl gördüğünüze hükmedene dek büyütürdüm. Bunu, siz benim saldırılarıma karşılık veremeyecek ve silahlarınızı bırakacak hale gelene dek sürdürürdüm. Tanrı'nın yarattığı kişi olmaktan sizi alıkoyana kadar uğraşırdım. Tanrı'nın size vermiş olduğu
Sayfa 49 - GDKKitabı okudu
343 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.