Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
OLUŞ YÖNTEMİ VE DİRİLİŞ
Diriliş, yeni kavramlar getirmeyi, doğrudan doğruya amaç edinmemiştir. O, kavramlara yeniden bakmayı ön planda tutmaktadır. Onların gerçeğini aramaktır asıl amacı. Ama bu arayış, onu, kavramların yeni bir yorumuna, parça parça, ya da bütün olarak yeni bir anlama zorunlu olarak götürürse, o, bundan, bunu kabulden kaçınmaz. Bu çizgiden ilerleyerek,
Sayfa 40 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
Net..!
Uyandım ben doktor.Vaziyete uyandım.Bu ameliyat masasında size içimi açacağım. Daha uyuşturma beni. Artık acımıyor,hissetmiyorum.Hissetmek için anlatıyorum.Soydun,kestin,açtın da kim olduğumu sordunmu?Ben sana anlatayım. Göğüs bölgesindeki çatlak çocukluktan kalma.Gırtlağımdaki şişlik ergenlikten geliyor.Sırtımdaki kanama ilk gençlikten. Midemdeki acıların kaynağı ilk hayata tutunma denemelerinden.Yıllar geçti sindiremedim.Kendime güvenim,insana inancım sancı oldu kaldı orda. Bu kadar değil doktorum. İyice bakın! İçi ayıklayabiliyormusunuz siz? ”Beni hayal kırıklığına uğrattın “var bir sürü.. Onu kesin makasla. Ezberlediğim “Bunu nasıl yaptın”lar var. Çekin çıkartın onları. Sustuklarım var bir de. Kimseye söyleyemediklerim,içime içime sayıp sövdüklerim var.Onları açın koyun masaya. Doktorum…Bulduğunuzu getirin sonra. Kimseden mikrop kapamayacağım söz.Herkes kendi içini kemiren mikrobuyla yüzleşsin bu operasyonda…..
Sayfa 19 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bir Başka Yeniden Doğuş Mitosu; Erguvan Bayramı
Eski Emirsultan Türbesi ve mescidi, Bursa'nın hayatını zaman zaman etrafında toplayan merkezlerden biriydi. Evliya Çelebi bu türbenin ihtişamını anlata anlata bitiremez. Türbe kapısı baştan aşağı gümüş pullar, gümüş halkalar, gümüş kulplarla süslü imiş; gümüş eşikler, ibrişim halılar varmış. Tavanında mücevher, murassa eşya asılı imiş ve yüzlerce altın gümüş çerağ ve kandiliyle bu evliya bir bin bir gece zenginliği içinde yatarmış. Her sene bahar mevsiminde bu türbede büyük bir halk kütlesi toplanır, Erguvan Bayramı yaparlarmış. Bu erguvan sohbeti beni çok düşündürdü. Acaba eski dinlerden, bugün Bursa müzesinde küçük mezar heykellerini, yüzlerce kırık âbidesini gördüğümüz akîdelerden kalma bir şey mi? Yoksa sadece yeni fethedilmiş bir toprağı takdis için fatih cetlerinin icat ettikleri bir bayram mı? Nereden gelirse gelsin, bu Türk velisinin adı Bursa'da tarih boyunca devam eden ve "naturiste" bir ibadete çok benzeyen bir geleneğe karışıyor. Ben, Emir Sultan'ın bu rolünü çok sevi- yorum, çünkü bizim iklimde gülden sonra bayramı yapılacak bir çiçek varsa, o da erguvandır. O şehirlerimizin ufkunda her bahar bir Diyonizos rüyası gibi sarhoş ve renkli doğar. Dünyanın tekrar değiştiğini, tabiatın ağır uykusundan uyandığını haber vermek ister gibi zengin, cümbüşlü israfıyla her tarafi donatır, bahar şarkısını söyler.
Sayfa 107 - Dergah Yayınları
Kendini gerçekleştirmeyi başaramamış kişiler ise, kendi kişilik ve bilinçlerini asimilasyon, toplumsallaşma ve kültürlenme süreçleriyle geliştirirler. Onlar daha sonra bir yüke dönüşen bir davranış kalıbı geliştirirlen Fromm buna şöyle işaret eder: "Yukarıda toplumun bilinçsizleştirici etkisi konusunda söylenenler ve dahası bilinçaltımızı
Sayfa 171 - OttoKitabı okudu
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Ne söylediğimi nasıl bilebilirim ki Nasıl bilebilirim! Ben değilim, sonra benim Söylediklerimden dolayı beni yargılama Çünkü hem şaşırmış durumdayım, ne düşündüğümü Nasıl söyleyebilirim ki, çünkü hem kendimin farkında değilim Bazen ben (denizdeki) dalgadan daha yüksekteyim Bazen de dalgaların altındayım, düşünce gibi karışık hâldeyim Kafam karma karışık uyanıyorum Varlık düzeyim ne olursa olsun Şunu söyleyebilirim ki, ben yaşlandım Ve ben hâlâ bir çocuğum Farkına varmış bulunuyorum fakat Aynı zamanda sarhoşum
AK KUŞLUKTA ALDANIŞ
AK KUŞLUKTA ALDANIŞ Açınca penceremi Doğu'nun ilk karına Sevindim, ermiş gibi özlediğim yarına. Ak bir günü kuşanmış çıplak tenine toprak Ey çileler takvimi, bu ne aydınlık yaprak? Bu renk bana yabancı, gözlerim kamaşıyor, Bu renkte pırıl pırıl ne umutlar yaşıyor Ben, onu unutmuşum görmeyeli, yıllardır, Belki de gözlerimde daha mahmurluk
Sayfa 154Kitabı okudu
Reklam
Bırak şu maddeyi, boğ şu ölçü dehanı, doy şu fizik ve matematik tecessüsüne, kov şu kemiyet fikrini, dal kendi içine, koş kendi kendinin peşinden, bul onu, bul kendini, bul ruhunu, bul, sev, bil, ân, gör, kendi içinde gör Allah'ını. Kendine dön, kendine bak, kendine gel. Aptalca bir konfor aşkından doğduğu hâlde her biri daha korkunç bir dünya harbi hazırlayan teknik mucizelerinin yanında, senin iç zit lıklarını elemeye yarayacak ve seni kendi kendinle boğuş maktan kurtaracak ruh mucizelerini ara. İnan manevilere ve mukaddeslere, inan! Onlar hakkında bu kadar küçükçe düşünmekten utan! Her sezilen derinliğin ifşa ettiklerini düşünmekten bile seni alıkoyan tabiatçı metotlarını fırlat ve bitlenmiş elbiseler gibi at. Ortaçağ papazında haklı olarak ayıpladığın dar kafalılığın anlayış sınırlarını daha fazla darlaştıran beş duyu idrakinin kapalı dünyası içinde kalma ...
20 Sevgiler sürdürmeye gelmişim sandım. İlgiler sürdürmeye gelmişim sandım. Yalanlı, alçak, kara bir çağ geldi üstüme. Ezildim, itildim, gelmişim sandım. ANAHTAR Konuşmak susmanın kokusudur.
“ Ama Nimet Hanım, ailem nasıl olsa kendimden bu kadar büyük biriyle evlenmeme müsaade etmez diye düşünüp ‘Kaçır beni’ demiş. Kız milletinin bu kestirmeden gitmesine sinir oluyorum ya. Bir dene bakalım, şansını dene, konuş, anlat, adam gelip seni istesin bir, ikna etmeye çalış. Olmuyorsa gene kaçarsın, kaçma demiyorum ama önce bir dene.”
Sayfa 60 - Doğan Kitap, 2018.Kitabı okudu
Biri Beni Feci Yaraladı, Oradaydın
Yavaş yavaş unutmaya başlamıştım seni. Gözlerin, saçların, omzun. Tek tek silindiler hafızamdan. Gittiğimiz şehirler haritadan silindi, seksen bir ili yok artık ülkenin. Yediğimiz yemeklerden bir daha hiç yemedim, dinlediğimiz şarkıların çaldığı her yerden kaçtım arkama dahi bakmadan. Izlediğimiz filmleri unuttum, sana söylediğim her kelime
Sayfa 36 - Hayykitap
Reklam
Arapları biliyoruz da Çakallar kim? E malum
ÇAKALLAR VE ARAPLAR Vahada kamp yapıyorduk. Arkadaşlarım uykuya dalmışlardı. Uzun boylu, beyazlar giyinmiş bir Arap yanımdan geçti, bir süredir develerle uğraştığı için şimdi uyumaya gidiyordu. Kendimi çimlere attım; uyumaya çalıştım; yapamadım, uzaklarda bir çakal uludu; doğruldum. Ve uzaklarda olanlar bir çırpıda yanıma varmıştı. Çakallar
Sayfa 79 - İş Bankası Kültür Yayınları 2. Baskı Ocak 2017Kitabı okudu
Yeniliği tanıma, bütün insanların paylaştığı, genetik temelli bir hayatta kalma aracıdır. Beyinlerimiz, akıllı ve yeni bir şey, dikkat çeken bir şey, leziz görünen bir şey aramak için eğitilmiştir. – DR. A.K. PRADEEP, YAZAR, THE BUYING BRAIN
Kendine karşı gaddarlık, acıya yönelik marazi düşkünlük, “günahlarının bedelini ödemede çekilen acılar,” kendine karşı intikama olan susamışlık, ahlaki bitkinlik, geçmişe yönelik gizli korkular ya da geçmişe saplanıp kalma, kendine ve tüm dünyaya yöneltilmiş iğneleyici bakışlar... işte böyle insanlar tanrıyı da memnun ettiklerini düşünerek pişman bir yüreğin imgesini hayal eder ve farkında bile olmadıkları erdemsizlik ve zihinsel bunalımlarını erdem görüntüsü altında saklarlar. Fakat pişmanlığın sadece tüm değerlerle değil tüm erdemlerle de paylaştığı bu kader, yani hem kendinin hem başkalarının kandırılabileceği hezeyanı, kendini psikolog olarak gören kimselerin, pişmanlığın tüm bu görünümlerinin arkasındaki gerçek hâlini gözden kaçırmalarına asla yol vermemelidir.
"Konuş Yankı," "Artık kaçma." "Kaçmak zorundayım," "Çünkü ne var biliyor musun? Sen benim karşımda durduğunda ve bana böyle baktığında asıl ben baş edebilecekmiş gibi hissetmiyorum. Asıl ben halledebilecekmiş gibi hissetmiyorum." "Sana bakıyorum," "Ölecekmişim gibi hissediyorum bunu ne zaman başardın bilmiyorum. Belki de seni o metroda ilk gördüğüm anda, belki de sana vurur bir küpü verdiğimde, belki de o kırmızı ışıklı odaya ilk girdiğimde ve seni bulduğumda." "Öyle bir his ki, kalbim tamamen sen. Kalbin aslında sen. Kalbim sadece sana bakarken var. Öyle bir his ki, aşamıyorum. Aklımı durduruyorsun ulan aklımı. Kalbimi sadece sen hatırlatıyorsun."
Sayfa 681 - İndigoKitabı okudu
Karma nedir?
Hindistan'ın eşsiz kurtarıcısı Buda M.Ö. 620 yı­lında Nepal sınırı yakınlannda doğdu. Bir kralın oğluydu ve adı Gautama Siddhartha'ydı. Her türlü dünyevi ıstıraptan uzak bir sarayda yaşıyor ve dışa­rı çıkmasına izin verilmiyordu. Ergenliğe ulaştığında gerçek dünyayı görme isteği o noktaya vardı ki babasına itaatsizlik edip altın kafesinden kaçtı. Ha­yatında ilk defa ihtiyarlığı, hastalığı, ölümü, yok­sulluğu, ıstırabı gördü ve bu onun içindeki karmik mirası, yani tüm insanların acılarını dindirme arzu­sunu uyandırdı . Mülkünü ve çok sevdiği genç karısını terk eden Gautama Siddhartha, aile ocağı olmayan gezgin bir hayatı tercih etti. Ağaçların altında yaşadı, dilendi ve ıstırap üzerine kafa yordu. Bir gün, bir incir ağa­cının altında meditasyon yaparken tüm insanlara şifa verecek çareyi gördü. Bu onun ilk Aydınlan- ma’sı idi. Sakyamuni Buda'ya göre dünyevi şeyle­re ve insanlara bağımlılık, kaçınılmaz olarak hırsı ve negatifliği körüklediğinden beşeri ıstırabın da kaynağıdır. Sözkonusu bağımlılıkların uzantısı ola­rak ortaya çıkan eylemler karmayı üretir ki, pozitif de olsa negatif de olsa insan ruhunu yeryüzüne bağlar. Karma, sorunları çözmek kaygısıyla insan­ların durmadan bedenlenmelerinin sebebidir. Yeni­den doğuş ve dünya hayatı insan ıstırabının kayna­ğıdır;ne var ki karma ancak insan olarak bedenlenmekle temizlenebilir.
134 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.