Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Düşünce hareket değil mi? Doğa hareket üzerine kurulu değil mi? Ölüm, hareketin sonunu pek bilemediğimiz bir ifadesi değil mi? Tanrı sonsuzluksa, her zaman hareket halinde olması gerekmez mi? Tanrı belki de hareketin ta kendisidir. Bu yüzden, hareket de tıpkı onun gibi derin, sınırsız, anlaşılamaz, ulaşılamaz olduğu için açıklanamamaktadır. Şimdiye dek harekete dokunan, onu anlayan ya da ölçebilen kimse var mıdır? Etkilerini göremeden hissedebiliyoruz. Hatta tıpkı Tanrı gibi onu da inkâr edebiliriz. Nerededir? Nerede değildir? Nereden kaynaklanmaktadır? Prensipleri nedir? Nerede başlayıp nerede son bulmaktadır? Bizi kavrar, baskı uygular ve ortadan kaybolur. Hem neden hem sonuç olan bir soyutlama gibi anlaşılmaz bir olgu olduğu kesindir. Bize mekân kadar gereklidir, peki mekân nedir? Bunu bize yalnızca hareket açıklayabilir, hareketi anlamadıkça, mekân içi boş bir kavram olarak kalmaya devam edecektir. Boşluk, yaratılış, sonsuzluk gibi çözümsüz kalan bir sorun olan hareketin anlaşılır tek yanı asla anlaşılamayacağıdır."
Sayfa 238Kitabı okudu
TEMEL MESELE: BİLGİ...
- " (...) Kant İçin temel mesele bilgidir, onun kaynağıdır. Ancak o, bu meseleye akıl ilkelerine dayalı bir metod meselesiyle yaklaşır. Burada biri duyularla sağlanan, biri "kablî-peşin" olarak zihinde bulunan iki bilgi türü arasındaki temel bağlantının önemi vurgulanır, onun sınırları ve kaynağı araştırılır. Bu araştırmada, Kant
Sayfa 183 - 184 Kant, İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Şimdi sorulacak soru, "nesne kavramı nasıl oluşuyor?" sorusu. Önce dış, deneyim dünyası var; ampirik dünya, oradan duyumlar alıyoruz; bu duyumlar duyarlık'ın biçimleri üzerinden, bize zaman ve mekan içindeki görü'yü sağlıyorlar. Anlama yetisi bu görü'leri bu on iki kategorinin verdiği bakış açısına ya da kriterine göre birbiri ile düğümlüyor, ilintiliyor. Bu birbirine bağlama sonucunda görü malzemesiyle oluşturulan ampirik kavramlar elde ediyorum. Salt kavram/an ise duyarlık'ın salt biçimleri ile anlama yetisi'nin düzenleyicilerini, yani zaman ve mekanı birbirine bağladığımda elde ediyorum. Bu kavramların sistematik bir incelemesine girişmez Kant, kategorilerin tanımını da öyle uzun uzadıya yapmaz.
Sayfa 111Kitabı okudu
_Sık ve çok gülmek, zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini kazanmak, dürüst eleştirilerin takdirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek, güzelliği takdir edebilmek, başkalarındaki en iyiyi bulabilmek, sağlıklı bir çocuk, bahçelik bir arazi ya da daha iyi duruma getirilmiş bir sosyal durum yoluyla bu dünyayı
Dursun ve diğer yazarların kitaplarına uzun bir değerlendirme
Son bölümde, İslâm'a yönelik eleştirel görüşleri üzerinde durduğumuz Turan Dursun ve Erdoğan Aydın'ın genel olarak eleştirilerinin niteliği, temel görüş ve iddialarının düşünce tarihindeki yeri ve günümüzdeki anlamı ile vardığımız sonuçlar ve önerilerimizüzerinde duracağız. Şunu da belirtelim ki, yazarların eleştirileri, sadece kendi görüşlerini
Son olarak birkaç noktaya daha değinelim: Birincisi, na­sıl ki, Çince bilmeyen bir topluluğa Çince bir konuşma yap­ mak, dinleyenler açısından bir ses yığını, hatta bir gürültü­ den ibaret ise, kavramları tecrübe etmemiş, deneyimlememiş,bilinç içeriği haline getirmemiş bir kişi için de burada anla­tılanlar, yalnızca elfazdan ibarettir. Bu durum,
Sayfa 110 - Papersense YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bütun alıntılar
Ev”de yeterince kalınca, sonra “ev”den çıkınca, güzel mayalanmış, sıcacık, taptaze bir hayat mı bekler bizi? Yoksa bu “ev” zaten tekâmüle geldiğimiz hayatın ta kendisi mi? 6 Cesaret korkusuzluk değildir. Cesaret, korkuya rağmen yapmaktır. 8 “Beyin ayrıntılarla fazla ilgilenmez; ilgilendiği tek şey, ihtiyacı olan şeyi elde etmenin en
"Müt3cânis bir çevre olarak anlaşılan "Zaman" , "Saf Şuur" alanına "Mekan" fikrinin sokulmasından doğmuş, piç bir kavram değil midir?" (Bergson, Henri: Şuurun Doğrudan Doğruya Verileri, Sa:99) Bergson, bu sert soru ile bizleri bir hayli sarstıktan sonra da şu açıklamayı yapmaktadır: "Mekân fikri ile yoğrulmuş, hatta bu fikrin tutkunu olan bizler, "Saf Süre"ye haberimiz olmadan "Mekân" fikrini sokuyor, "Bilinç" hallerimizi de, içiçe değil, zamandaş olarak idrak eder tarzda yanyana sıralıyoruz. Kısacası, "Zaman"ı, "Mekân"a yankılıyor; "Süre"yi, "Mekân" ile ifade ediyor; "Arasızlığı", sürekli bir çizgi, yâhut, parçaları içiçe girmeyen, sadece birbirine dokunan bir zincir gibi görüyoruz."
Sayfa 109Kitabı okudu
Hakiki bir apriori sentez ampirik sentezde olduğu gibi kavramlar arasında değildir, kavram ile mekansal-zamansal belirlenim arasında yapılır ya da tersi. İşte bu yüzden bir kavram ile bir başka kavram arasında apriori sentezler mümkün hale gelirler - çünkü mekan ile zaman öyle bir ilişkiler şebekesi örmüşlerdir ki ,bir kavram ile bir başka kavram istedikleri kadar farklı olsunlar birbirleriyle zorunlu ilişkilere girebilirler; yeter ki üretim kuralları var olsun.
Sayfa 36 - Öteki YayıneviKitabı okudu
_Psişe, insan zihninin, bilincinin ve bilinç dışının tamamıdır. Galaksilerin ardında tanrıyı aramayı hayal edemeyiz. Her şey psişenin ürünüdür. Eski yunanca'daki psyche sözcüğü, "kelebek" anlamına gelir." Latince'deki animus ruh ve anima can, eski yunanca anemos rüzgar sözcüğüyle aynı köktendir. _Vücudun merkezi de başta
Reklam
Dikkat dikkat!
Plastiklik ya da yoğrulabilirlik. Beynimizle ilgili anlayışımızı kökten değiştiren, "yeni beyin"i tanımlayan bir kavram bu. Temelde bu kavram, beynimizin değişme kapasitesine işaret ediyor. Beyinlerimiz yaşantıya dayalı olarak kendisini dönüştürme yeteneğini hiç kaybetmiyor ve bu dönüşümler çok kısa sürelerde bile gerçekleşebiliyor.
Sayfa 211 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Aktörlük Sanatı, Sanat Kuramları, Görme Biçimleri
_Medeniyet, insanların ne kadar para kazandığıyla ya da kaç tane lüks arabaları olduğuyla ölçülmez. Medeniyetin para birimi Sanat’tır. Sanat aristokrattır ve sanatla uğraşan kimseler de yükselerek seçkinleşirler. Müzelerimizde ve kütüphanelerimizde korunan da sanatın ta kendisidir. Sanat Müzesi'ni ziyaret ettiğinizde göreceğiniz, insanların
_Bir halden yoksun olmak veya sahibi olmak, yoksunluk veya sahip olma ile aynı şey değildir. Sahip olma, söz gelimi, görmedir. Yoksunluk ise körlüktür ama ne görme sahibi olmak görmedir, ne de kör olmak körlüktür. Körlük herhangi bir yoksunluktur. Halbuki kör olmak, yoksun olmaktır, yoksunluk değildir. Üstelik, körlük, kör olmanın özdeşi olsaydı
Medeniyetin 3 parmak izi
Hayatın olduğu gibi medeniyetin temeli de bu üç boyuttur. Madem medeniyet bir hayat tarzı, o da hayata uyarak insana, mekana ve zamana yaslanıyor. Medeniyetin merkezi, hayatın ve her şeyin olduğu gibi insan boyutudur. Zaman ve mekân onu çevreleyen boyutlardır. 1. İnsan kelimesi Arapça'da "nisyân" veya "ünsiyet" kelimeleriyle
Sayfa 48 - Mostar
Deli Kurt'un ana fikri: Türk tarihinde nice insan, milletinin bütünlüğü ve devletinin devamlılığı için, dünya heveslerinden, hırslarından vazgeçebilmiş; birer adsız kahraman olarak vesikaya aksetmemiştir. Romanın kuruluşu, gerilimini hazırlayan unsurlara göz atalım: Yazar, eserinde, talihsiz bazı şehzâdeler dahil, bütün Türk bey ve
29 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.