Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Arkadaşlık dengesi. Bazen başka bir insanla ilişkimizde, terazide kendi kefemize bir miktar adaletsizlik koyduğumuz zaman, arkadaşlığın doğru dengesini kurabiliriz.
''Aslında senin uyanmanı beklerken hep seninle yapmayı planladığım bir konuşma vardı. Seninle orada, yerin altında bir konuşma yapmıştık. Ben o günden beri bunun hayaliyle yaşıyorum Kumru. Tek başıma bir eve çıkarken bile büyük bir eve taşınmak istedim çünkü her zaman senin için de bir odam olsun istedim. Biliyorum çok büyük bir geçmişimiz yok ama benim hayatımdaki insanlar öyle sahte insanlardı ki siz benim tanıştğım en gerçek kişilersiniz. Sen sanki benim hep hayalini kurduğum kız kardeşimsin, arkadaşımsın. Söylemek istediğim şey şu .. Eğer istersen... Ben senin benimle yaşamanı çok istiyorum Kumru. Odan seni bekliyor." Nisan'ın sözleri beni belki de hayatımda hiç duygulanmadığım kadar duygulandırdı. Gerçek dostluğu yerin üzerinde bir kez bulamayıp yerin altında bulacağımı nasıl bilebilirdim? Gariptir ki her biri ailemden biri gibi hissettiriyor. Hepsinin sesi, bakışı çok tanıdık. Hepsi bana tutsaklığı ve özgürlüğü hatırlatıyor.
Reklam
Şöyle ki; bilimde her zaman bir kuşku payı vardır. Ne kadar titiz yaklaşılırsa yaklaşılsın, gelecekte yeni bir verinin ortaya çıkıp kuramı çürütmesi her zaman olanaklıdır. Bu nedenle bilimsel bir disiplinde çoğu kez doğru olduğu varsayılanlar teknik olarak "kuram"dır. Yani kanıtlar nedenle açık olursa olsun bir bilimsel kuramın doğru olduğu asla kanıtlanmayabilir.
Bildiğim tek şey seneler senesi içimde büyük bir baskıyla gizlemeye çalıştığım açmazları şimdilerde çok daha kolay bir şekilde dışavurabiliyor olduğum. Bu da kimi acıların insan hayatının gündeminden er ya da geç kalkabileceğini kanıtlıyor. Bir ilerleme mi, yoksa bir gerileme mi bu? Sanırım bunu da zaman gösterecek. Ama sonuç ne olursa olsun hep bir yerlerde kaldığımızı, kendi hayaletimizce kovalandığımızı ve tüm çabalarımıza karşın bireysel serüvenimizde durmaksızın bir sürgünü ve tutsaklığı yaşamaya zorunlu olduğumuzu hiç unutmamamız gerekiyor. Gerisi boş laf.
Sayfa 30 - Remzi Kitabevi / 2000Kitabı okudu
İnsan nazarında dünya dün­yalığını zamanın göz açtırmamasında bulur. İnsanın yapıp ettikleri değildir sa­dece zamanın tutsağı, bir yanıyla insan da dahil olmak üze­re dünyadaki her şey bu tutsaklığa dahildir. Fakat yine de in­san bu tutsaklığı aşmaya yazgılıdır. Ama şimdi olduğu gibi za­manı zaman olmaktan çıkararak değil.
İnsanın yapıp ettikleri değildir sadece zamanın tutsağı,bir yanıyla insan da dahil olmak üzere dünyadaki her şey bu tutsaklığa dahildir. Fakat yine de insan bu tutsaklığı aşmaya yazgılıdır.Ama şimdi olduğu gibi zamanı zaman olmaktan çıkararak değil.
Reklam
Peşine düştüğüm tekne ufukta küçülmeye başlar. Ben de onun ardından baka baka, kendi adıma. Ben, zincirle merkeze bağlanmış, turuncu yüzlü bir şamandırayım. Tutsaklığı birinci elden bilirim. Özgürlüğün özü olan koyu mavi sularda, kimi zaman bir adım ileri gidebilmişliğin sarhoşluğuyla, kimi zamansa geri dönüşün şaşkınlığı içinde debelenir dururum.
Sayfa 134Kitabı okudu
onun şimdi bir inancı vardı, birtakım prensiplere veya sözlere ya da düşüncelere değil, yaşayan, her zaman hissedilen bir Tanrı’ya inancı vardı. Önceleri onu, belirlediği amaçlarda arıyordu. Bu yalnızca Tanrı’yı arayıştı; tutsaklığı sırasında ansızın dadısının çok eskiden ona söylemiş olduğu şeyi; Tanrı’nın, burada, orada, her yerde bulunduğunu, tartışmalarla, fikir yürütmelerle değil, doğrudan doğruya duygusuyla anlamıştı.
Sayfa 1696Kitabı okudu
Luxemburg'un ifade ettiği gibi: "Sadece Hükümetin destekçilerine ve (sayıları ne kadar olursa olsun) tek bir partinin üyelerine özgüvenmiş özgürlük, özgürlük değildir. Özgürlük her zaman ve münhasıran farklı düşünenler için özgürlüktür"
Aciya kursun islemez
ACIYA KURŞUN İŞLEMEZ Sabrın çalkalanıp taştığı sulardadır Çığlıklarla parçalanmış uykularda Buruşturulup atılmış aşklarda Ve çalınmış mutluluklardadır Ses ile yürek Büyük rüzgârların o yanık şarkısı
Reklam
Nedense aklına bu kuyuyu ilk bulduğu günkü sevinci geliyordu. Bu sevincin intikamı gibiydi şimdiki tutsaklığı. Ya da her sevinç bir zaman sonra insandan öcünü alıyordu.
Kendini bilmezlik, rol tutsaklığı, varoluşu yaşayamamanın belki de en temel göstergesi. Varoluşumuzu yaşayamadığımız zaman sahip olduğumuz toplumsal rolleri gitgide özvarlığımızdan üstün tutmaya başlıyoruz.
"İşte, o an," dedi Asır gülerek önüme çıktığında. "Prensin, ayak kabıyı prensesin ayağına giydirdiği an." Parmaklarını havada sihir yapıyormuş gibi kımıldatıp ağır hareketlerle arka cebine doğru g türdü, cüzdanını çıkardı, onun içinden bir kart çıkardı ve tam gözle rimin hizasında sallamaya başladı. "Gördün mü, bu bir Akbil." "Her zaman, her şeyi bu kadar teatral hâle mi getirirsin?" Onun kadar büyük bir gülümsemeyle hafifçe zıplayıp kartı elinden aldım ve onu beklemeden turnikelere doğru koştum. Dün edindiğim tecrübeye çok güvenmemiş, önümdeki insanları izlemiş ve nihayetinde yakalanmadan ve o şeylerle bir kez daha savaşmak zorunda kalmadan turnikenin diğer tarafına geçmiştim. Neredeyse, tutsaklığı yeni bitmiş bir mahkûmun gökyüzünü ilk kez gördüğü o an gibi "Özgürlük!" diye bağıracaktım.
Sayfa 150Kitabı okudu
İnsanın yapıp ettikleri değildir sa­dece zamanın tutsağı. Bir yanıyla insan da dahil olmak üze­re dünyadaki her şey bu tutsaklığa dahildir. Fakat yine de in­san bu tutsaklığı aşmaya yazgılıdır. Ama şimdi olduğu gibi za­manı zaman olmaktan çıkararak değil.
139 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.