Bu kitabı içim burkula burkula okudum. Arabesk bir hikaye olduğu için değil, hayır. Aytmatov’un dünyanın bir ucundan anlattığı hüzünlü hikayeleri insan olan herkesi burkacak güce, gerçekliğe sahip olduğu için...
Sovyet Kırgızistanı’nda yaşayan sekiz yaşında bir çocuğun dünyası, hayır çocuğun koskocaman evreni ve bu evrenin çevresinde dönenler, yaşananlar, çocuğun bu dünyayı algılayışı, anlamlandırışı ve tabii ki eski inanışlar, destansı masallar...
Sembollere, kişilere gizlenen bir dünya, ideoloji eleştirisi. Kitap hayalleri olan temiz bir çocuk, ismi Rusların kulu anlamına gelen zorba, baskıcı, Oruzkul ve pasif-iyi, çalışkan, ezilen, isyanını kalbine gömmüş, yılmış ve kabullenmiş bir Mümin dede etrafında kurgulanmış. Dağlar, kar, “beyaz gemi”, maral ana, öksüzlük, yalnızlık, nefis dağ ve doğa tasvirleri ile çevrelenmiş.
Aytmatov insanın sadece beyniyle kavrayabileceği bir yazar değil; o kalple, duygularla yoğun bir zihinle okununca gerçeklik kazanan bir yazar.
Ve Evet kitap SSCB döneminin bir eleştirisi, ama diğer yandan yapayalnız bir çocuğun hikayesi.