Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsan kaybettiği bir şeyi ararken defalarca bir yere bakıp orada olmadığını bile bile yine son bir umutla aynı yere bakar ya ben de öyle olmadığını bildiğim halde beyhude bir beklenti ile "iyi mi?" Diye sordum.
"İçimde ilk görüşten kalma, aşina bir duygu: Ben onu tanıyorum. İki sevdalı hep aynı hisse kapılmazlar mı, birbirlerine daha önceden rastladıkları, aralarında esrarlı bağlar olduğu duygusuna kapılmazlar mı?"
Reklam
Liam ellerini yavaşça çekti. Dokunuşu bir sevgi gösterisi gibiydi. Hâlâ tutkusunu hissedebiliyordum ama sanki kendini yeniden bulmuş gibiydi. “Yatağa gir,” dedi emrederek. Kapıyı kapamak için diğer tarafa gittiğinde yatağa uzanıp bacaklarımı açtım. Onu bekliyordum. Gözleri daha önce hiç görmediğim bir alevle parlıyordu. Beni süzerken
Sayfa 284
Ben uyumaya çalışan bir bedendim ve aynı zamanda uyanık kalmaya çalışan bir zihin.
Nerede yorulur bir insan? Dünyada olup biten en olağan­ dışı şeyler karşısında bile şaşıp kalma yeteneğini yitirdiğinde mi? Ben ki yorgunum ve hala gündüzün ardından gecenin nasıl geldiğine, kumlardaki şu çakıl taşlarının yüzyıllardır na­sıl böyle kımıltısız, aynı yerde durabildiğine ve portakal ağaç­ larının hala nasıl meyve verebildiğine şaşıyorum. Ama yor­ gunum. Toprağa yüzü koyun yatacak ve bundan hiçbir şiirsel sonuç çıkaramayacak kadar.
Ama artık bıkmışım her gün hep aynı teranelerden…
Sayfa 103 - Destek yayıneviKitabı okuyor
Reklam
Güvenmeye böylesine eğilimli olmamız ne kadar garip! Belki de güvenmeye değil, görmek, öğrenmek istememeye, iyimser­liğe, hoşgörüyle aldanmaya eğilimliyizdir, belki de gururumuz yü­zünden benzerlerimizin başına gelen, öteden beri gelmiş olan şeyin bizim başımıza gelmeyeceğine inanırız; başkalarına -üstelik gözü­müzün önünde- sadakatsizlik etmiş kişilerin, sanki biz diğerlerinden farklıymışız gibi bize saygı göstereceğine inanırız; aynı gurur, hiçbir nedeni olmadığı halde, bizden önce yaşamış olanların maruz kaldığı aksiliklerin, hatta çağdaşlarımızın uğradığı hayal kırıklıklarının bi­zim başımıza gelmeyeceğini düşündürür bize; herhalde bütün bunla­rın "ben" olmayanların, şu anda da, gelecekte de, geçmişte de "ben" olmayanların başına gelebileceğine inanırız.
On yedi yıllık evliyim. On altı yaşında bir oğlum ve on iki yaşında bir kızım var. Görücü usulüyle evlendim. Bana so­rarsanız bizimki görücü usulü değil, sadece o şekilde tanış­ tırıldık. Beni görmeye geldiklerinde eşime görür görmez âşık ol­ dum ve bizim maceramız o gün başladı. Ben küçük bir kasa bada yetiştim, eşim de öyle. Kültürel
Deniz kıyısına gidip başımı iyice uzatarak rüzgara tuttuğum oluyor, buradaki bildiğimiz gibi değil de daha soğuk, buz gibi esmesini isterdim o rüzgarın: Keşke bütün o yıpranmış kelimeleri, alışkanlıkla söylenen yavan kelimeleri içimden üfürüp alsa, ben de hep aynı olan lafların pisliğinden ruhum arınmış olarak geri dönebilsem.
sokaktaki adam, on beş yaşlarındaki çocuğa avazı çıktığı kadar bağırıyordu: _'ne olacak şimdi, NE OLACAK ŞİMDİ!' yanındaki oğlu da çocuklar aynı yaşlardaydı ve yüzünde, sağ gözünün altından başlayıp çenesinde son bulan taptaze bir faça vardı. suçlu, başını öne eğmişti. oğul, başını öne eğmişti. baba bağırıyordu: _'ne olacak şimdi!' bu soruya ben BİLE yanıt veremezdim. sen DE veremezsin Sid!
Sayfa 16
Reklam
Bin çeşit yolu var bunu söylemenin. Bu acıyı bin farklı cümleyle anlatabilirim ben, ama hepsi aynı kapıya çıkar.
Karargâhlarda akşam ateşleri yandığında, dağların yamacındakiler de, sahradakiler de aynı sazları çalıp aynı dilden türkü söylerken, vasiyetlerini yoldaşlarına "Ben ölür de sen kalırsan..." diye başlayıp yine aynı dilden fısıldaşırken onlara bunu reva görenler kendilerini aklayabilecekler miydi? Acaba Şah ve Sultan, yarın birbirini kıracak bu iki ordunun düşmanına saldırırken ona aynı dilden küfretmesinde vebal sahibi olacaklar mıydı?
"Eski karımla ben de aynı şeyi yaşadık" dedi. "Yolda bir tümseğe rastladık ve devriliverdik."
Anne yaşlanıncaya kadar aynı yerde dönüp dolaşmak için mi geldik biz dünyaya? Eminim ki başka yerlerde de yaşayabiliriz. Ben artık gerçek hayatın ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
Sayfa 39 - Küçük Kara BalıkKitabı okudu
Bir gün bir gökbilimci, bir fizikçi ve bir matematikçi birlikte İskoçya dağlarında yürüyüşe çıkmışlar. Bir süre sonra bir çiftliğin önünde tek başına otlayan bir koyun görmüşler. Uzaktan koyuna bakan gökbilimci "Demek ki dağlardaki koyunlar siyah" demiş. Bunun üzerine fizikçi "Bu kadar çabuk genelleyemezsin" diyerek, konuşmasını "Örneklemin çok küçük. Ancak dağların genelinde çok sayıda koyunu titiz bir incelemeden geçirdikten sonra böyle bir önermede bulunabilirsin. Şu an için söyleyebileceğin tek şey İskoçya'da siyah koyunlar bulunduğudur" diye sürdürmüş. Sonra matematikçiye dönerek görüşünü sormuş. Bunun üzerine matematikçi "Kusura bakmayın ama ben ikinizle de aynı fikirde değilim. Bu konuda söylenebilecek tek şey, şurada duran hayvanın bize dönük tarafının siyah olarak göründüğüdür" demiş.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.