Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Şiiri hiçbir zaman bir düşüncenin kanıtlanması, bir davanın savunulması, bir felsefe sisteminin sunulması olarak düşünmedim. Şiirin yapısının gerektirdiği bu bağımsızlık, şairlerin özgürlük aşkıyla da açıklanabilir. Bunun için, baskı rejimlerinde ilk isyan bayrağını açanların daima şairler olduğuna şaşmamak, bunu doğal karşılamak, buna sevinmek gerekir.
İlk şiir kitabı Duvar’ın ikinci baskısına (1959) yazdığı önsözdeki “ ... halkçı ve toplumcu şiir, halk yığınlarını sarabilecek geniş soluklu bir koçaklama şiiri tutturmak istiyordu. Böylelikle yeni Türk şiiri yeni koşullara yerleşirken, hem yüzyıllardır değişe değişe sürdürüp getirdiği milli sesi korumuş olacak, hem de halk şiiri geleneği aydın şairlerin işe karışmasıyla yeni bir kan kazanıp değerlenecekti,” sözleri, bir anlamda da bu noktanındaha o günden belirlendiğini işaretler. Yine o önsözde belirttiği gibi, Duvar’daki şiirlerin yarısı bu anlayışla yazılmış ve bu büyük halk şairlerine yaslanmıştır.Ama bu yaslanma sadece biçim ya da söyleyiş açısından değildir. Aynı zamanda şairin toplumcu kişiliği nedeniyle, bu halk şiirinden kaynaklanan ilk dönem şiirlerinde kendisinin “memleket havası” diye tanımladığı köye, köylülüğe, doğaya dönüklük, Anadolu görüntüleri, yaşantısı hâkimdir. Milli değerler, Kurtuluş Savaşı’nın önemi, özgürlük tutkusu, bağımsız bir millet olmak gerekliliği gibi konular bu şiirlerde işlenir. Tabii bu özellikler, şairin 40 kuşağı içinde olmasından ve döneminden de kaynaklanıyor. Büyük bir savaştan, İkinci Dünya Savaşı’ndan çıkılmış, tek parti yıllarının ağır siyasi baskılarından daha yeni kurtulunmuş ve 60’lı yılların özgürlükçü havası solunmaya başlanmış...
Sayfa 107
Reklam
Şiir piçtir... Baba va da babalarını kimse bilmez. Ne ilginçtir ki; şair fahişeliği, şiir piçligi konusunda fanatik narsistirler. Vefadan nasiplenmemiş bir piç olan şiir doğar doğmaz ahlaki (!) gerekcelerle terk eder annesini. Anne onun yeni kardeşleri için başka sancılarla kıvranırken, mahlası özgürlük olan şiir hiç acı çekmeden başına buyruk dolanır. Annesinden, öteki annelerden ve süresiz esin kaynağı olacağı diğer piçlerden habersiz... Gün gelir anne ölür, bu ölüm şiiri hiç ilgilendirmez. O, yalnızca kendi ölümsüzlüğünü arar. Bulduğunda (ya da bulursa) unutacaği ilk şey, sonsuz var oluşunu annesinin ölümcül yaratıcılığından aldığıdır. -Mühür
Sayfa 12 - Şair ve Şiir üzerineKitabı okudu
_Her şey algıdır. Herhangi bir şeyi itici ya da çekici kılan tamamen senin zihnindir. Karar veren faktör sensin. _Zihin, aldatıcıdır. Gerçekte ikilem yoktur. Gerçekte sorun yoktur. Hiç olmamıştır, hiç olmayacaktır. Zihinde sorunlar vardır ve sen gerçekliğe zihnin aracılığıyla bakarsın. Böylece gerçeklik sorunlu olur. _Sağlıksız bir zihinle ne
Toplum Evliliği Kutsar, Aşka Karşı Çıkar
Toplum dediğimiz varlık, aşkın amacını yalnız doğurmak ve çocuk yetiştirmek olan sürekli bir birlik olarak kavramlaştırmakla, aşkın doğasına karşı çıkmış oluyor. Yani aşk ile evliliği özdeşliyoruz. Bu kurala uymayan her davranışı cezaya çarptırıyoruz. Cezanın şiddeti, topluma ve zamana göre değişiyor. Meksika'nın [uygunsuz] kadına verdiği
Sayfa 220-221
Şiiri hiçbir zaman bir düşüncenin kanıtlanması,bir davanın savunulması,bir felsefe sisteminin sunulması olarak düşünmedim.Şiirin yapısının gerektirdiği bu bağımsızlık,şairlerin özgürlük aşkıyla da açıklanabilir.
Reklam
Frerlerin 13. yüzyılda sahneye çıkması, rahiplerin ya da keşişlerin ilgi­lenmediği bir boşluğu doldurmaya yönelikti. Bu akımın öncüleri Assisi'li Francesco (1182-1226) ve Dominic Guzman (y. 1170-1234) o dönemde kilise­nin özgürce sokaklara çıkıp vaaz verecek ve günah çıkartacak, insanlara yaşadıkları yerlerde onlar gibi yaşayarak yol
Sayfa 496 - Yapı Kredi Yayınları.
T.De Mello-İnsan Yasası
Carlos Heitor Cony için MADDE I Bu yasaya göre önemli olan gerçektir bundan böyle önemli olan yaşamdır el ele verip gerçek yaşam için çalışılacaktır.
Şiirle hayat arasındaki bu sıkı ilişkiye inandığım içindir ki, şiiri hiçbir zaman bir düşüncenin kanıtlanması, bir dâvanın savunulması, bir felsefe sisteminin sunulması olarak düşünmedim. Şiirin yapısının gerektirdiği bu bağımsızlık, şairlerin özgürlük aşkıyla da açıklanabilir. Bunun için baskı rejimlerinde ilk isyan bayrağını açanların daima şairler olduğuna şaşmamak, bunu doğal karşılamak, buna sevinmek gerekir.
Sayfa 14 - CAN YAYINLARI
Bu Da Bir Özgürlük Şiiri
... Bir liseli talebeyle vurulu bileklerin Kırk mahkûmun sürüklediği zincire Tek suçumuz hür insanlar gibi konuşmak, Kitaplar, suç ortağınız!
Sayfa 61 - Rıfat IlgazKitabı okudu
Reklam
Kafka'nın Dava'da yaptığından daha ileri gitmek olanaksız; son derece şiirsiz dünyanın son derece şiirsel imgesini yarattı. “Son derece şiirsiz dünya” ile şunu demek istiyorum: Bir bireysel özgürlük için, bir bireyin özgürlüğü için artık yer bulunmayan; insanın da bürokrasi, teknik ve tarih gibi insan dışı güçlerin aletinden başka bir şey olmadığı dünya. “Son derece şiirsel imge” ile şunu söylemek istiyorum: Kafka, dünyanın özünü ve şiirsiz niteliğini değiştirmeden, engin şair düşlemiyle bu dünyayı değiştirdi, yeniden biçimlendirdi. K. kendisine zorla kabul ettirilen davanın içinde tamamen yitmiş durumdadır, başka bir şey düşünmeye vakti yoktur. Ve bununla birlikte, bu çıkış yolu olmayan durumda bile, kısa bir süre için, birdenbire açılan pencereler vardır. Bu pencerelerden kurtulması olanaksızdır; şöyle biraz aralanırlar ve hemen kapanırlar; ama en azından, dışarıdaki dünyanın şiirini, her şeye karşın her zaman mevcut bir olanak olarak var olan ve izlenen, kovalanan yaşamına küçük, ama parıltılı bir yansıma gönderen şiiri, bir şimşek çakımı süresi içinde görebilir.
PencerelerKitabı okudu
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun. _İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir. _Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur. _İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz. _Yanlış anlayanlar tarafından
Cansever’in yapıtının düşünsel, şiirsel ve toplumsal/siyasal kaynaklarını burada araştırmamız olanaksız elbet. Yine de, bu üç düzeye ilişkin bazı başlıklar çıkarabileceğimizi sanıyorum: 1. Düşünsel Kaynaklar: Popüler demokratik bir ideolojiyi benimsedikleri söylenebilecek olan radikal şair ve yazarların ki büyük düşünce akımının etkisinde
Sayfa 238 - Ahmet Oktay:
_İnsanIar, kuşIar gibi uçmayı, baIıkIar gibi yüzmeyi öğrenmişIer ama insan gibi yaşamayı öğrenememişIer. _Görmek isteyenler için ışık, istemeyenler için karanlık vardır. _Hiçbir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle baş başa kalmaktan çok hiçbir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar ama en çok kendinden kaçar.
_Her inanç, Putperestliktir. _İster bir ağaç ya da taştan bir put yapın, isterse onu soyut kavramlardan oluşturun fark etmez. Hepsi birdir. Değil mi ki önümüze kurban sunduğumuz, yakarıp şükrettiğimiz kişisel bir varlık koyuyoruz. Bu nihayetinde putperestliktir. Aslında ister koyunumuzu isterse istek ve eğilimlerimizi kurban edelim, bu çok büyük
85 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.