Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi..
"Türkiye'de şimdi saat yedidir, memlekette sabah olmuştur. " şu cümleleri kurmadığımız tek bir gün yoktu. Bizim saatimiz hep memleketi gösterirdi..
Sanırım bencillik/nankörlük ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
Kaldı ki hayvanlar bile insanlarla beraber yaşamaya razı oldukları andan itibaren ancak iş görmeye yanaştıkları nispette insanların gözüne girebilmişlerdir.
Reklam
Gönüllerin konuşması bu kadar güzel anlatılabilirdi
"Niyazi Usta'nın aklından geçenleri, gözleri hemen sağa sola fısıldar. Bu fısıltıları bir bir toplamayı öğrenmiştir Canan."
Sayfa 89 - İletişim Yayınları, "Bir İğne Bin Kuyu"Kitabı okudu
Zekasıyla, güzelliğiyle dilden dile dolanan Küçük hanımın hikayesi. Bu kadar güzel anlatilabilirdi. Gururun, doğru bilinen şeylerin önüne hiçbir şey geçemedi.. Ömürlük aşkından bile vazgeçti ama hiç unutmadı.. Sarayda öğrendikleri hayatına hep bir ışık öldü .. Ama akıl hastanesinde oldu. Kemali hatırlamasi çok güzeldi. Kemalin küçüğün onu tanımaması ve o hallere düşmesine çok üzülüp intihar etti gerçek sevgi bu galiba..
Ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
"İnsan belli bir yaşa gelince sadece uykusu bittiği için uyanıyor güne."
Sayfa 4 - Gökhan ÖzcanKitabı okudu
''Fırtınalar öfkemdir, şimşekler kükreyişim, yıldırımlar mızraklarım.'' Zeus.. Bir polisiye roman eski çağlarla özdeşleştirerek ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. Almanya'da başlayan serüven Türkiye'de bitmesi ve olayların bu kadar güzel anlatılması birbirine bağdaşması çok güzeldi. Aslında burada iki ayrı güzel ve hüzünlü hikaye vardı. Başkomiser nevzat'tan sonra Bayan Karasu da güzel uyarlanmıştı.
Sayfa 496 - YKYKitabı okudu
Reklam
Tam da şuan, ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi...
" Böyle saatlerde titrek,beyaz parmaklar perdenin arasından içeri süzülür. Hayali siyah nesneler, dilsiz gölgeler gelip odanın köşelerine yerleşir. Dışarıda, yaprakların arasında kuş kıpırtıları, işe giden insanların sesleri, tepeden inip gelen ve sanki uyuyanları uyandırmaktan çekinen, hem de uykuyu mor mağarasından çekip almak istercesine sessiz evin etrafında gezinen rüzgarın iç çekişi ve hıçkırışı vardır. İnce karanlık tül perdeler katman katman kalkar, nesneler esas renk ve biçimlerine kavuşur ve biz yeni doğan güneşin, dünyayı kadim deseninde yeniden yaratışına şahit oluruz"
Ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi...
Olgunlaşmamış sevgi, "Seni seviyorum çünkü sana ihtiyacım var" der. Olgunlaşmış sevginin söylediği ise "Sana ihtiyacım var çünkü seni seviyorum"dur.
Gazi Mustafa Kemal Çanakkale yiğitlerini şöyle anlatmış bir seferinde: "Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 7-8 metre, yani ölüm muhakkak... Birinci siperdekiler, hiçbirisi kurtulamamacasına, hepsi yere düşüyor. İkinci siperdekiler, onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz?.. Öleni
Bir cümlede insanla diğer canlıların ayrımı bu kadar güzel anlatılabilirdi.
Bazen koca bir balık yakalarsın beyim, tam sandala çekerken göz göze gelirsin mübarek hayvanla, sana öyle acıklı bakar ki kıyamazsın, denize salarsın gerisin geriye.
Reklam
Bir gülüş ancak bu kedder güzel anlatılabilirdi:
Dudaklarında anladığını belli eden samimi bir gülücük dolaştı. Aslında anlayışlı olmaktan öte bir gülüştü. Hayatta dört ya da beş kez görebileceğiniz ender gülüşlerden biri. Karşısındakini sonsuza dek rahatlatabilirdi. Bir an sonsuzlukla yüz yüze gelmiş ve tüm gördükleri içinde sizi seçip, size yönelmiş duygusu veriyordu insana. Sizi, istediğiniz ölçüde anlayan, size kendiniz kadar inanan ve karşınızdakine en iyi halinizle göründüğünüzü kabul eden bir gülüş!
Ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi
Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar. Halbuki mümkün olanla kanaat etseler, hayallerindekini hakikat zannetmekten vazgeçseler bu böyle olmaz. Herkes tabii olanı kabul eder, ortada ne hayal sükûtu, ne inkisar kalır... Bu halimizle hepimiz acınmaya layıkız; ama kendi kendimize acımalıyız. Başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğunu zannetmektir ki, ne kendimizi bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur...
Sayfa 89
Birisini öldürme sahnesi daha ne kadar güzel anlatılabilirdi.
Tellal suyu geçti, Kurtboğanın karşısında durdu. Şimdi apaydın lik, her şey silinmiş, bir aydınlık ortasında onu görüyordu. Bıyıkları yayılmış bir ikircik içinde gülüyordu. Birden yüzü soldu, apak kesil- di, yüz çizgileri bir delilikte oynadılar, keskinleştiler, karmakarış karıştılar. Tellal tabancasını çekti, tabanca güne gelince menevişledi, şim şekledi. Soğukkanlı: «Bu bir, dedi. Kurtboğa sandalyasında sallandı. Hiç bir yerinde kan yoktu. Eğilip bükülürken sese benzer bir şey çıkardı. «Bu iki...>> Yarı yarıya sandalyadan aşağıya kayarken, bu da üç. dedi. Kurtboğa sandalyadan kaydı, ağzı yukarı yere serildi. Sol eli sandal yaya asılı kalmış, sağ bacağını karnına doğru çekmişti. Bir anda bü tün yüzü kan içinde kaldı. Tellal, elinde tabancası, yüzü düz, soğukkanlı, ciddi, para sayar gibi. «Bu da üç.>> dedi. Sonra ölünün yöresinde bir kere döndü, eski durduğu yere gel- di, tabancasını doğrulttu, ne kadar kurşunu kalmışsa Kurtboğanın göğsüne boşalttı. Kurşunlar pat pat değdikçe Kurtboğanın ölüsü bir irkiliyordu. Kurşunları bitince tellal gözleri ölüde, yöresinde üç dört kere gitti gitti geldi, bir an durduktan, küçümser bir tavırla ölüye bak- tıktan sonra hiç bir şey olmamış gibi çarşının öteki ucuna, demirci- ler çarşısına yürüdü.
Sayfa 373Kitabı okudu
Bu kadar güzel anlatılabilirdi...
GOETHE PROMETHEUS Karart göklerini Zeus, Duman duman bulutlarla; Diken başlarını yolan çocuk gibi de Oyna meşelerin, dağların doruklarıyla. Ama benim dünyama dokunamazsın, Ne senin yapmadığın kulübeme Ne de ateşini kıskandığın ocağıma. Şu evrende siz tanrılardan Daha zavallısı var mı bilmem: Kurban vergileri Dua üfürükleriyle beslenir Haşmetli
Aşkın bitişi ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi...
Sonra bir gün hiçbir sözün kalbinizi karşılamadığını görürsünüz. Sizin hikayeniz değildir harflerin çatısı altındaki o ayrılıklar, köpüren bakışlar, arzulu parmaklar. Sizi göklere çıkaran boşluk, yerin altına doğru çekmeye başlamıştır. Herkes baş dönmesini unutmuştur. Akşam gün ortasında gelir.
Sayfa 104 - Kırmızı Kedi Yayınevi 4. BaskıKitabı okudu
207 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.