Yazarın okuduğum ilk kitabiydi. Eyvallah serisini okuduktan sonra okusam daha iyi olacaktı sanki. Hataya düşmüş "açık" bir günahkar olaraktan, kitabi okurken ötekileştirildiğimi hissettim. Fesleğen gibi yarı melankolik, depresif bir arkadaşım olsa ona katlanabileceğim maksimum gün sayısı üç.. Kitabın dili 20 li yaşlarının başında bir
Zamanı hatırlatıyorsun bana
Ve yaşanmamış olasılıkları
Biraz da henüz yaşanacakları
Düşünsene bir yanılsama gibi
Üstelik şuan beklerken seni
Ve gelmeyeceğinden eminken
Çıkıp geliverdiğin bir evreni
Zamanı hatırlatıyorsun bana
Uçsuz bucaksız ihtimalleri
Gidişini var eden gelişini
Varlığını simgeleyen bitişini
Zamanı hatırlatıyorsun bana
Biraz da onun inisiyatifini
Ben ki zamanın kucağında
Hep gizlediğimiz olasılıklarda
Gömülüyüm uzun zamandır
Gidişin gerçekleşen bir ihtimaldi
Yaşanıp dönüşünü yaratan da
Oradayım hala, karanlıkta
Aç gözlerini uzat elini bul beni
Selçuk Şakır
ARŞ, KENDİNİ AŞ!
''Bu yıkılışın sırrını bul, kendini çöz, içini ayıkla, şuurundan utanan ve ruhunun izbelerinde kaçacak delik arayan suçlu hislerini yakala, getir.''(S.245)
*Hepimiz ismini duyarız ama Peyami Safa gerçekte kimdir? Kitap okuyanlar bilhassa onu okuyanlar bilir lafını hiç esirgemez Peyami Safa. Ne düşüncesi var ise onu korkusuzca
Sevgi Soysal, hoş geldin. Seni tanıdığıma çok memnun oldum. Bu 1k bana çok şeyler kazandırdı biliyor musun? İşte onlardan biri de sensin Sevgi Soysal...
Tante Rosa'yı okurken seni merak etmemek haksızlık olurdu. Meğer ne çok çekmişsin. O kısacık ömrüne ne çileler sığdırmışsın. 40 yaşında meme kanserinden ölmek! Nasıl bir haksızlıktır!
Eksik parçamı arar gibi seni arıyorum ben. Sen de beni ara. Boşluğunu doldur, eksiğini tamamla. Aç kapılarını. Elinle koymuş gibi bıraktığın yerde bul beni. Gel neredeysen. Cennet olsun yeniden.
- Şurdan döneceğim galiba. (Dönülür)
- Düz gidersem, hemen soldaymış. (Düz gidilir, solda bir tabela görülür, tabelaya rağmen emin olunamaz çünkü arka kapıyı bulmuş Matruşka, ön tarafları sevmezdi zaten hiç.)
İçeri girilir. O la la! Işıklar, yansımalar, sesler, koku, hızlı adımlar.. (Derin nefes al-ver, al-ver..)
Ve gelir kurtarıcı ses;
-
Ülkemizde çok yanlış bir düşünce yapısı var: "Çocuk bakmak tecrübe işidir, okuyarak izleyerek öğrenemezsin"
50 yaş üstü bir grupla bile konuşurken çocukluktan kalma travmasını anlatıyor ve sesinin titrediğini görüyorum.
Kimisinin 5 çocuğu var ve 5.si gerçekten tam yetişmiş, çünkü artık nasıl yetiştireceğimizi biliyoruz diyorlar.
"Sevgili asker ağabilerim,
Siz olmasaydınız yurdumuzu kim kurtaracaktı. Sizin sayenizde yurdumuz güvende. İyi ki varsınız. Sizler oldukça bizler de buradayız. Sizlerin emekleri sayesinde bizler de varız. Siz olmasaydınız biz ne yapacaktık? Biz size büyüyünce yemek, giysi, mermi ve silah taşıyacağız. Sizin sayenizde biz de mutluyuz. İyi ki
sabiha bu adamlar beni alıp götürecek
sakın ha ağlamanı istemiyorum
soracakları varmış yıllardır sorarlar
anlaşılan bu sorgu daha yıllarca sürecek
ilk götürülüşümü bak hatırlıyorum
sendikaya yazıldığım günlerdi sanıyorum
otomobil farlarına yağmur yağıyordu
cıgaram ıslanmış sokaklar nedense dar
bu defa aksi gibi zilzurna ilkbahar
çoçuğa bir şey
Niçin insanlar duyguları yüzünden cezalandırılır? Birini sevmek ceza mıdır? Birine karşı beğeni duygusu hissetmek, o kişiyi sevmek, onu arzulamak neden bir cezaya, bir ayıba sebep olsun?..
.
.
Bir erkeğin bir kadını sevmesi ne kadar olağansa; bir erkeğin bir erkeği sevmesi de o kadar olağan bir şey. Neden bu iğrençlik oluyor? Birini sevmek için
Yine bir iş günü sonu. Evdeyim. Elimde kütüphaneden aldığım, Bener kitabı. Okudum çabucak. Yoruyor adamı. Hep Sait hep Sait bir de Bener yazayım. Becerebilir miyim? Becermeliyim, büyük haksızlık. O kadar oku, sev, faydalan iki kelam etme. Ayıp. Nasıl başlamalı, bir yerden başladın mı gerisi gelir. Kaçıncı kitabı bu bitirdiğin. İki sözün vardır,