"İnsan toplumunda dehşet içinde ve cehennem gibi uykusuz gecelerde yaşamaktansa hapiste olmanın daha sağlıklı olduğunu düşünüyordum bazen."
Sayfa 44 - İthaki YayınlarıKitabı okuyor
Senin o günahsız, minik canının kıyıldığı gün İyice anladım... Bu dünya mutlu olma yeri değil.. Çünkü bu dünya; İğrenç yaratıkların (zâlimlerin) ortalıkta serbestçe cirit attığı bir dünya..! Avukatı aşağılık! Mahkemesi leşten! Bir yerlerde zulüm olduğunda; -Sözde insanların- 3 maymunu oynayıp, Maymunlaştıkları bir dünya.! Bu masumun, o LEŞ iğrenç yaratığı -insan- zannetmesiydi, tek hatası.. Nefret ediyorum insan kılığına girmiş, İğrenç -Aşağılık -Vahşi yaratıklardan..! Bu dünya sizin cezanızı verebilecek bir dünya değil.. şimdi daha iyi anladım.. Çünkü siz öyle bir güne hazırlanıyor sunuzki; Yakacağı insanlar olan.! Işıksız.! Ve ARALIKSIZ.! DEHŞET BİR ATEŞE..! --ZALİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM--
Reklam
"Sandığımızın aksine, dünyada tamamen suçlu ya da tamamen erdemli sayılabilecek hiçbir eylem yoktur. Her şey alışkanlıklarımıza ve içinde yaşadığımız iklime bağlıdır; genelde burada suç olan şey buradan yüzlerce fersah ötede erdemdir; bizim içinse diğer yarım kürenin eylemleri suçtur.. Kutsanmamış hiçbir dehşet olmadığı gibi tahrip edilmemiş hiçbir erdem de yoktur."
Gerçek bir korkak, mutluluktan bile dehşet duyar. Ham pamuktan bile berelenir. Neşenden bile yaralanır .
Çocukların yüzlerindeki dehşet geldi gözlerimin önüne. "Çok erken tanışmışlar vahşetle..."
"Ölümü özlüyordu. Yıkılıp gitmeyi. Ölümün dehşet veren sevecenliğini."
Sayfa 179Kitabı okudu
Reklam
Ölünün gelecek hayatında daha mutlu yaşayacağına inanılan bazı Hind-Avrupa kavimlerinde ölünün mezarına eşyası konulur, hattâ büyük ve saygıdeğer ölülerin akrabaları da öldürülerek yanına gömülürdü. Bu insan kurbanı âdeti, özellikle Keltler'de dehşet verecek kadar vahşiyane idi. Kuzey Avrupa kavimlerinin, kutsal hayvanı erkek domuz olan bereket tanrısı Freyr için yaptıkları törenler arasında insan kurban etmek de vardı. Hind-Avrupalı Soğdlarda da insanlar kurban edilirdi. Yunan mitolojisinde «toprak ana» Gea'nin kendi çocuklarını öldürüp yemesi, Zeus'un oğlu gösterilen, sarhoşluk ve verimlilik tanrısı Dionysos (Romada Bakhus)'un Titanlar tarafından keza öldürülüp yenmesi ve Zeus'un da onun yüreğini yemek suretiyle yeni bir Dionysos meydana getirmesi insan kurbanı âdetinin izleri sayılabilir. Nihayet Troia savaşlarında İphigenia ile Orestes'in tanrılara kurban olarak sunulduğu bahis konusu edilmiştir. İran'da manihaist kozmolojide «hayat anası» denilen ilk insanın Karanlık devleri tarafından öldürülüp yutulması da buna benzer. Eski Hind dininde sayısız çocuk doğurup, sonra bunları öldürerek yiyen tanrıça Kali de öyle. İskitlerde mevcut olan insan kurbanı âdetinin, 10. yüzyıla kadar İslâvlar arasında yaygınlaşarak devam ettiği İbn Fadlan'ın korkunç kadın kurbanı tasvirinden anlaşılmaktadır.
Sayfa 48 - Kültür Bakanlığı YayınlarıKitabı okudu
Adem'in Havva'ya yüzgörümlüğü
Sen benim sevimli intizarımsın Kaderim, kederim, âh-u zarımsın Sana sinsi yakarışlarla gelen Sofrasında dehşet bulut, kan bulur İhtiras üfleyip kaküllerine Bir teline bile dokunan rüzgar Yüreğimin dergahından kovulur ... Yürüdüğün zaman çocuklar ağlar. İzini arayan kaldırımlarda Vitrinleri sarsan hayallerinle Taşıyorsun soylu hazineleri Antika sandıklarda. Yürüdüğün zaman çocuklar büyür Demet demet çiçek patikalarda Ufuklara değen bakışlarınla Taşırsın bulutları dua yağmurlarına.
Aysel Gül
Aysel Gül
‘Ben’ demek yerine ‘insan’ dendiği sürece sorun yok, ezbere söylenebilir her şey; gel gör ki o insanın sen olduğunu kabul edince için kötü oluyor, handiyse dehşet içinde kalıyorsun.”
İlk aşkımın hayali kırılınca bir ölümle, Başkasıyla evlenemem diye verdiğim karar, Böylesine saplanıp yerleşmeseydi gönlüme, Gerdekten, düğün çırağılarından böylesine dehşet duymasaydım ben, yalnız onun sevdasına kaptırabilirdim belki kendimi.
Reklam
Auschwitz ismi, tek başına dehşet verici olan şey demekti: Gaz odaları, fırınlar, katliamlar...
“Gerçekler her zaman dehşet vericidir ve gerçeklerden duyulan korku hepimizin içine işler durur, ateşi sürekli beslenir; ama bu korku yüzünden gerçeklerin üzerini örtmemeli, haliyle doğa tarihinin bir parçası olan bütün insan tarihini çarpıtmamalı, sırf adettendir diye çarpıtılmış haliyle geleceğe aktarmamalıyız.”
384 syf.
10/10 puan verdi
·
7 saatte okudu
Kitabin konusunu arka kapağı yazan kişilerden bakabilirsiniz, düşüncelerimi yazicim. Evet, biliyorsunuz artık yazar gelişimi takip etmeyi seviyorum. Yazarın ilk serisi #dağbaşındaaşk 'ı sevmiştim. Güzel de yazdığını düşünüyordum ama duygu aktarımı azcik eksik diye düşünmüştüm. Dağ Başında Aşk'taki yan karakter Semih'in hikayesi olan Nöbet Başında Aşk'ın ilk kitabını okudum. Ve kesinlikle duygu geçişlerini ve yoğunluğu iyi yansıttığını gördüm. Bir oğlak kadını olarak gerçek hayatı bırakın, kurgusal ezik ve ap.tl karakterlere tahammülüm yok. Mihrem karakterini çok çok beğendim. Hatta Semih'e verdiği karşılıklar o kadar hoşuma gitti ki hiç abartılı bulmadım, tam yerindeydi. Öyle bir kadından minnoş cevaplar okusaydim sinüzitim azardı. Yani saçmalamasyon yok, herkes kalıbının karakteri Semih'i zaten seviyordum da bu kadar ısrarcı bı tıp olduğunu bilmiyordum ve i sin beni mahvetti. Yani kardeşim karaktere yasatmadigini birakmadin bir de öyle bir final verdin, ah ah tam linçlik yazar. Ama ikinci kitap var o yüzden affettim Tek takıldığım nokta Trabzonlu karakterin ağzını yanlış yazman yazarciğim. Ben Trabzonluyum biliyorsun değil mi? Çok aşırı takıntı yapıyorum. Neyse bir sonraki hikayende düzeltmene seve seve yardım ederim Efenim romantik aksiyon severlere dehşet ve ibretle tavsiye ederim
Nöbet Başında Aşk
Nöbet Başında AşkRabia Gümüş · Parola Yayınları · 202337 okunma
Acı çekilen cehennemden daha dehşet verici olan, içinde can sıkıntısı çekilen cehennemdir.
7 Mart 1927'de, Türkiye'de İstiklal Mahkemeleri'nin kaldırıldığını öğrendiğinde çok mutlu oldu Suat. Geriye doğru gitti ve Almanya'ya gelmeden önce izlediği mir Suikastı Davası'nı ve bu suikast girişimi nedeniyle başlatılan cadı avını dehşet içinde hatırladı. Ardından, Takrir-i Sükûn Kanunu geldi aklına. Ülkenin en önemli beyinleri, çıkartılan bir kanunla konuşamaz hale getirilmişlerdi. "Demek..." diye düşündü Suat. "Nihayet, İstiklal Mahkemeleri kaldırılıyor." Bu iyi haberdi! Kim bilir, belki de Türkiye, Mussolini'nin İtalya'sı gibi diktatörlükle yönetilen bir ülke olma yoluna girmeyecek, demokrasinin uygulandığı ülkeler arasında yer alacaktı... Öte yandan, acaba dünyanın gidişatı izin verecek miydi buna?
Sayfa 144 - Destek YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.