Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Narkotik mqddeler adını verdiğimiz küçük moleküllerin güçlü etkilerini düşünün. Bunlar bilinç durum unu değiştirir, bilişselliği etkiler ve davranışlara yön verir. Bizler bu maddelerin kölesiyizdir. Tütün, alkol ve kokain, ruh halini değiştirm ek gibi evrensel bir amaçla insanların kendilerine uyguladıkları maddelerdir. N ö ro b iyoloji
Bir zamanlar boş gezmeyi iş yapmaktan çok seven üç ar­ kadaş varmış. Bugünden yarına geçinmek, gittikleri yerlerin birinden yüz bulsalar , beşinden kovulmak canlarına tak de­miş. Alın teriyle kazanıp gönül rahatlığıyla yemeyi de göz­lerine kestiremezlermiş, çünkü elleri işe yatkın değilmiş. Bir gün, uzun bir yolculuktan sonra, yüksekçe bir tepede
Reklam
Osmanlının Savaşa Girmeyi Geciktirmesi ve Almanyanın Rusyayla Anlaşma Tehdidi
Yazarın (Mustafa Aksakal'ın) vardığı sonuçlardan biri şudur: "Enver Paşa savaşın (Birinci Dünya Savaşı) içine atılmaya pek de hevesli değildi. Osmanlılar ancak üç ay (dört ay, N.K) süren ayak diremelerden, kandırmacalardan ve Berlin'le yürütülen uzatmalı pazarlıklardan sonra, Alman-Osmanlı ittifakı kopma noktasına geldiğinde savaşa girmişlerdi. Osmanlı liderleri 2 Ağustos 1914'te Almanya ile ittifakı garanti altına aldıklarında, silahlı tarafsızlıklarını ilan ettiler ve çabalarını askeri bir çatışmaya girmeme üzerinde yoğunlaştırdılar. Almanlar, özellikle Liman von Sanders, harekete geçilmesi konusunda İstanbul'a baskı yaptığında Osmanlılar, Bulgaristan'la bir ittifak kurmak gerektiği ve seferberlik çalışmalarinı tamamlamak için daha fazla zamana ihtiyaç olduğu konusunda ısrar ettiler. Osmanlıları nihayetinde savaşa sokan, Almanya'nın daha fazla askeri yardımda bulunmayı reddetmesi ve Osmanlıları terkedip Rusya ile ayrı bir anlaşmaya varma tehdidinde bulunması oldu."
Sayfa 260Kitabı okudu
Bugünkü Arap edebiyatının başlangıç noktası olan Cahiliye kasideleri ve «Kur’a n » ile İran edebiyatının asıl kendisini idrâk ettiği ana kitap diyebileceğimiz «Şehnâme» arasında ancak dört asırlık bir zaman vardı. Yi-ne «Kur'an» ile İslâmlaşmadan evvelki ilk büyük dü vesikamız olan Orhon Kitabeleri arasında ancak bir asırlık bir zam an bulunduğu halde, Anado-lu lehçesinin kendisini idrâki demek olan «Yunus Divanı» XIV. asrın baş-larında, Moğol istilâsından sonra teşekkül eden her üç lehçede dil zevkinin dönüş noktalarını veren, Ali Şîr Nevaî, Necati ve Fuzulî divanları ise XV.ve XVI. asırlardadır. K uruluşuna büyük kitleler ve yaratıcı hamleler ha ­linde iştirak ettiğimiz bir medeniyetin içinde bu gecikmenin başlıca sebebi şüphesiz İslâmlaşma tarihimizin kendisidir.
Sayfa 15 - E kitap
İ L K G Ü V E R C İ N !!!
Kucağında tufanın canını bağışladığı bütün canlıları saklayan, onları kurtaran gemi Ağrı Dağı'nın zirvesine oturmuş. Atamız geminin direğinden bakıp da yalnızca irili ufaklı dalgalarla dört bir yanı kaplayan suları görünce, bulutsuz göğün altında bir yerlerde kara görünüyor mu anlamak için haber getirsin diye bir güvercin göndermiş, ilk güvercini.
Hüveytatlılar gittikçe işi azıtıyor, hükümetin aley­hinde cephe alıyorlardı. Müflihul Cehmani, aşiret reisi Ude Ebu Taya’nın, “Söyle Selahattin’e avucumla kanım içeceğim ve böyle yapmak için de Allah’a ahdettim” dediğini bana ye­minler ederek söyledi. Müflihul, “O kadar rica ettim, aşiretin rahat durmuyor, bunun önüne geçin” deyince, “Ben
Reklam
Bir yaz ölümüne hazırlık
G i r i ş Saçlarına kiraz miraz tak, zalim olma Hippi olma, aklın eşşeğine bin Duygunun güvercinlerini kuşat Sevginin köçeğini oyna Tambur mambur çal Bak, hele Yaz günleri
Sayfa 96 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 2021
Türk Destanının Tasnifi -4-
Bu son makalemde biraz da mehaz göstermek ve destanların tasnifi yolunda çalışacaklara bazı pratik maslahatlarda bulunmak isterim. Umum Türk mikyasında destanlarla uğraşmak bugün de epey güçtür. Çünkü bunlar edebî Türk lehçelerinden birine çevrilmiş ve istifadesi kabil bir şekle sokulmuş değildir. Bunları ya muhtelif ecnebi dillerde yazılan
Logos
Herakleitos her şeyden önce bir Logos'a inanıyordu. Kitabının ilk tümcesi, bütün olup bitenlerin seyrini belirlediğini söylediği bu Logos'un doğru oldugunu ya da ger- çekten var olduğunu agırbaşlı bir tonda ortaya koyar. Gigon'un da ileri sürdüğü gibi Logos'tan aynı anlamda söz eden diger fragmanların da kitabın giriş bölümüne
Sayfa 426Kitabı okudu
Türk Destanının Tasnifi
– I – Millî destanlar, tarihi vak’aları tasvirden ziyade milletin yüksek millî duygularını in’ikâs ettiren, tamamıyla ve yahut az çok tarihe müstenit bir ideal âlemi gösteren halk edebiyatı eserlerinden ibarettir. Millî destanlar (épopée) meselesini ciddi surette tetkik edenler Fransız (Roland), Alman (Nibelungen Lied), Rus ve Hintlilerin
Reklam
Türk Kültüründe Lokman Hekim
Öleceğine yakın Lokman Hekim kızını yanına çağıra­ rak, "Kızım, ben öldüğümde, vücudumun ağırlığının üç misli sa­ rımsak alarak iyice ezin. Etimi kemiğimden ayırarak, oynak yerle­ rime ezdiğiniz sarımsağı iyice doldurun. Bütün vücudumu da sa­ rımsak ezmesi ile kapatın. Öldüğümü kimseye sakın söylemeyin. Allah'ın izni ile yirmi dört saat sonra dirileceğim, der ve ölür. Vasiyeti üzerine kızı, babasının dediklerini aynen yapar. Biraz sonra kapı vurularak Cebrail insan kılığında içeriye girer. L o k m a n Hekim'in nerede olduğunu sorar. Kızı babasının evde olmadığını söyler. Cebrail, kızı doğru söylemesi için çok sıkıştırır. Sonunda kız, babasının öldüğünü itiraf eder. O anda Cebrail ortadan kay­ bolur. Bir gün sonra dirileceğini söyleyen Lokmân'ın dediği çıkmamış. Eğer kızı, babasının öldüğünü Cebrail'e söylemeseymiş, dediği saatte dirilecekmiş.
K a t i l D i y e c e k l e r B a n a
Yine de ama katilliğe alışmak zor. Evde duramıyorum, sokağa çıkıyorum, sokakta duramıyorum, öteki sokağa yürüyorum, sonra o sokaktan sonrakine yürüyorum ve insanların yüzlerine baktıkça görüyorum ki ellerine daha cinayet işleme fırsatı geçilmemiş oldukları için pek çok kişi masum zannediyor kendini. Bu küçük talih ve kader meselesi yüzünden, insanların çoğunun benden daha ahlaklı ya da iyi olduğuna inanmak zor. Olsa olsa henüz cinayet işlemedikleri için biraz daha aptal suratlı oluyorlar ve bütün aptallar gibi iyi niyetli gözüküyorlar. Gözünde bir zekâ ışıltısı, yüzünde ruhundan yansıyan bir gölge gördüğüm herkesin gizli bir katil olduğunu anlamam için o zavallıyı öldürdükten sonra, İstanbul sokaklarında dört gün yürümem yetti. Yalnızca aptallar masumdur.
B e n i m A d ı m K a r a
İstanbul'u terk ettikten yalnızca dört yıl sonra, Acem ülkesinin bitip tükenmez bozkırında, karlı dağlarında ve kederli şehirlerinde gezer, mektup taşır, vergi toplarken, İstanbul'da kalan çocuk sevgilimin yüzünü yavaş yavaş unuttuğumu farkettim. Telaşa kapılıp bu yüzü hatırlamaya çok gayret ettim ama, ne kadar çok severseniz sevin, insanın hiç görmediği bir yüzü yavaş yavaş unutacağını da anladım. Doğu'da kâtiplikler ve yolculuklarla paşaların hizmetinde geçirdiğim yılların altıncısında hayalimde canlandırdığım yüzün İstanbul'daki sevgilimin yüzü olmadığım biliyordum artık. Altıncı yılda yanlış hatırladığım yüzü, daha sonra, sekizinci yılda bir kere daha unutup, yine bambaşka bir şey olarak hatırladığımı da biliyordum. On iki yıl sonra, otuz altı yaşımda şehrime geri döndüğümde, sevgilimin yüzünü böyle böyle çoktan unutmuş olduğumun acıyla farkındaydım.
54 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.