Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Elif

Gün içinde "kendimize" zaman ayıramayınca, zamanı gece kullanırız... uyumayarak. Uykusuz insanların çoğu varoluslarinin kayıp zamanının peşine düşmüş kimselerdir.
Sayfa 40
Reklam
Zaman kaybolduğunda uygarlık vahşileşiyor, travmadan travmaya koşuluyor yalnızca.
Sayfa 36
Dizi düş kurma mantığına uygun görülebiliyorsa bunun nedeni hayatı unutmamıza, berisinde durmamıza hizmet etmesidir.
Sayfa 54

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
O insanlar var ya, bizim gibi değildirler, onlar ölümlüdürler. Ölümlü olduklarını bilip, ölüm karşısında delirmişlerdir. Bu yüzden doğaya, kendi kendilerine, yıldızlara, her şeye kinle bakarlar. Sevgileri tükenmiş. Sevmeyi unutmuşlar, yaşam sıcaklığını yitirmişlerdir. Şimdi bu sarayı, bu tahtı görsünler ya yıkar, ya bozar, yerle bir ederler, ya da durmadan birbirlerine satarlar. Senin bu güzel sarayın, görkemli tahtın onlar için salt bir satış aracı olur... Onlar bir güzelliğe, bir yıldıza, güzel bir hüdhüd dişisine, bir kuğuya, bir cerene içleri sıcacık sevgiyle dolarak bakmazlar.
Sayfa 79
İnsanlar tuhaftırlar, tuhaf kılıklı karıncalardan da beter. Çünkü o insanların yasaları berbattır. Biri yer, bini bakar, kıyamette ondan kopar, derler, bir türlü o bekledikleri kıyamet kopmaz. Bini çalışır aç kalır, on bini, yüz bini çalışır aç kalır, birisi, yalnız birisi döke saça yer, tıksırıncaya kadar yer yer doymaz.
Sayfa 80
Reklam
Yoksul ulusların bünyesindeki halk rahat yaşıyor; zengin uluslarda ise halk her zaman yoksul.
Sayfa 12
Aynı zamanda hem sevip hem aşağıladığı insanların çocuksu ya da hayvansı bir yaşam sürdüğünü görüyordu. Çalışıp didindiğini görüyordu onların; karşılığında ödedikleri ücrete hiç de değmeyecek nesneler uğrunda para, pul, küçük hazlar, küçük gayeler uğrunda acı çektiklerini, saçlarını ağırttıklarını görüyor, birbirlerine veriştirip hakaretler yağdırdıklarını, bir Samana'nin gülüp geçtiği ıstıraplardan dolayı ah vah ettiklerini, bir Samana'nin hiç duyumsamadığı yokluk ve yoksunluklardan etkilendiklerini görüyordu.
Sayfa 75
Maalesef takıntılı aşkın patolojik bir hal olmasına rağmen, edebiyatta, müzikte, sinemada ve medyada ısrarla romantikleştirildiğine tanık olmaktayız. Ölümsüz aşk, aşkın kavuşamamak olduğu, kadının "hayır" inin "belki" olduğu gibi klişe sözler tarafından desteklendi.
Sayfa 101
Keyfimiz yerindeymiş, yaşamak şahane bir şeymiş gibi yapalım. Oyuncuyuz ya. Dünya bir sahneymiş ya. Oynayalım işte. Nedir ki hayat zaten? Saçma sapan bir oyundan başka.
Sayfa 178
İnsan kendini, ister bir davaya hizmet ederek ister başka bir insanı severek, ne kadar unutursa o kadar insanlaşır ve kendini o kadar gerçekleştirir.
Sayfa 116
Reklam
Önemli şeyler, her şeyi unuttuktan sonra aklımızda kalanlardır.
Sayfa 264
"İnsan niçin yaşadığını bilmezse günü gününe yaşamakla kalmıyor; günün geçmesini, gecenin gelmesini beklemekten başka zevki olmuyor. Bugün nasıl yaşadım, sorusuna cevap vermeden uykuya dalıyor, ertesi gün gene aynı hayat."
Sayfa 286
Karanlığa küfredene kadar bir mum yakıp aydınlanma yaratabilirsiniz.
Sayfa 87
Yalnız kafanızla yazmak istiyorsunuz. Düşünmek için kalpsiz olmak gerekir, sanıyorsunuz. Hayır, düşünmeyi besleyen sevgidir. Düşen adama el uzatın, mahvolan bir adamın haline ağlayın, onunla alay etmeyin. Sevin onu! Onda kendinizi görün ve ona kendinizmiş gibi bakın.
Sayfa 32
Karşınızdakinin ihtiyaçlarına özen gösterirsiniz ve onlar da sizde ne görmek istiyorlarsa onu görürler. Tanımak adına tanınmayı feda etmek zorunda kalırsınız.
Sayfa 44
Birisine merhamet duyarak sevmek gerçekten sevmek değildir.
Sayfa 29
Reklam
Hani "de" miştin ya "işte": "... en çok beklediğinin de, gelse bile bir gün, hiçbir zaman beklediğin anlamda gelmeyeceğini bilerek..."
Sayfa 31
Dokunamadığın noktalardan gelir yaşamının anlamı.
Sayfa 29
İnsan bir şey bekliyordu, sabahtan akşama kadar bekliyordu ve hiçbir şey olmuyordu. İnsan tekrar tekrar bekliyordu. Hiçbir şey olmuyordu. İnsan bekliyor, bekliyor, bekliyordu, düşünüyor, düşünüyordu, şakakları ağrımaya başlayana kadar düşünüyordu. Hiçbir şey olmuyordu. İnsan yalnız kalıyordu. Yalnız. Yalnız.
Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar.
Korku cezadan çok daha beterdir, çünkü ceza bellidir, ağır da olsa, hafif de, hiçbir zaman belirsizliğin dehşeti kadar, o sonsuz gerilimin ürkünçlüğü kadar kötü değildir.
Sayfa 49
İnsan nasıl olur da kendine değer vermez? Benim bir değerim yoksa, bağlılığımın kimin için bir değeri olabilir?
Sayfa 151 - Etap yayınevi
Reklam
İnsanın ihtiyacı ne kadar az olursa, o derece daha fazla mutlu olur; istekler arttığı oranda da özgürlük azalır.
Sayfa 51 - Etap yayınevi
Utangaç insanların sıkıntıları, başkalarının onlara ilişkin düşüncelerini bilmemelerinden kaynaklanmaktadır. Başkalarının onlarla ilgili olumlu ya da olumsuz düşünceleri açıklanınca, sıkıntıları da son bulur.
Sayfa 94
Zavallı ölümlü, eğer kendi zekamı araştıramıyorsam, beni harekete geçirenin ne olduğunu bilemiyorsam, maddeye gözle görülür biçimde tamamen hükmeden o tarifi imkansız aklın ne olduğunu nasıl öğreneceğim?
Sayfa 34
"Duman...düşünmemek...Düşünmemek istemiyorum...Düşünmek istemediğimi düşünüyorum. Düşünmek istemediğimi düşünmemem gerek."
Sayfa 151