Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hayatımızın daha ilk yıllarından kafalarımıza yerleşen anlamsız bir eğitim, düşüncemizi kötü bir yola sokuyor. Her tarafta açılmış büyük kurumlarda, birçok masraflarla yetiştirilen gençlere, asıl ödevlerinden başka, öğretilmeyen şey yoktur.
Sayfa 26 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Lise mezunu gençlere bir sorun bakalım, kaçı size Yunus'tan ezbere bir kaç dize söyleyebilecek? Cehalet, bütün ülkeyi kanser hücresi gibi kemiriyor.
Sayfa 238
Reklam
Çok okuyun! Şu altı kitabı su gibi bilin. Bütün hayatınız için Kuran'ı Kerim; Hadis'te Riyazü's Salihin; fıkıhta Ömer Nasuhi Bilmen İlmihali; ahlakta Edebü'l Müfred; ailede Evlilik ve Mahremiyetleri; cihad, hareket ve davada Necmettin Erbakan, Davam.
Sayfa 49 - Mgv YayınlarıKitabı okudu
19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun!
🇹🇷 6 Mart 1937 tarihli, Bursalı gençlere yaptığı konuşmadan sonra salondaki herkes ayağa kalkarak hep bir ağızdan Gençlik Marşı söylemeye başladı. Oldukça duygulanan Atatürk, yeniden salonda bulunan gençlere seslenirken, bu kez şunları anlattı: “Arkadaşlar! Ben 1919 senesi Mayıs’ı içinde Samsun’a çıktığım gün elimde maddî hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevî bir kuvvet vardı. İşte ben, bu ulusal kuvvete, bu Türk milletine güvenerek işe başladım. Samsun’dan Anadolu içlerine kırık bir otomobille gidiyordum. Yanımda öteden beri yardımcılığımı yapan Salih ve Cevat Abbas’tan biri bulunuyordu. O kırık otomobil Anadolu yollarında ilerlerken ben daima düşünür ve yardımcıma şimdi sizin şakıdığınız şarkıyı söyletirdim. Ben, Türk ufuklarından bir gün mutlaka bir güneş doğacağına, bunun hareket ve kuvvetinin bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç çıkacağına o kadar emindim ki, bunu sanki gözlerimle görüyordum. O şarkıyı okutup tekrar ettirmekten amacım, Türk’ün bu güneşi doğunca başarılı olacağını anlatmaktır. Bu sebepledir ki, demin söylenen şarkı benim on sekiz senelik bir anımı tazeledi.
Memlekette hiçbir şeyi beğenmiyordu. Zihniyeti eskiydi. Kendisi gibi, benim gibi (!) gençlere kâfi derecede yer ve imkan verilmiyordu.
Çok doğru bir tespit olduğunu düşünüyorum.. Sizlerin düşünceleri nedir?
Üst perdeden nasihat buyuran üsluplar, gençleri hiçbir şekilde etkilemiyor. Kendilerinin sansürsüzce ve yargılamaksızın anlaşılmasını ve gündemlerinin yakalanmasını istiyorlar. Konuşan kişinin kullandığı "biz"li üslup, fena halde itici geliyor; dinleyenleri mevzunun sıcaklığından koparıyor. Konuşmacının tehdit içerikli "ağır bir din dili" kullanması yerine, İslami ilkelerin içine yedirildiği güncel ve neşeli örneklerle bezeli, aktüel bir tarzı tercih ediyorlar. Asla uygulanamayacak uzak ve afaki ifadeler yerine, yakın ve mümkün hedefler gençlere daha fazla tesir ediyor. Kişisel tecrübelerle süslenen ve yer yer özeleştiri de içeren bir üslup, daha kalıcı oluyor. Sadece başkalarının "kusursuz", "mükemmel" ve "örnek" hayatlarının anlatıldığı, insanlara "kusursuzluğu" ve "mükemmelliği" dayatan teorik konuşmalar, bir noktadan sonra dinleyiciye bir şey söylemez oluyor..
Sayfa 7 - Taha Kılınç (Sunuş Bölümünden)Kitabı okudu
Reklam
Toplumumuz çocuklara ve gençlere, doğrudan doğa dene­yimlerinden uzak durmayı öğütlüyor. Bu mesaj okullarda, aile­lerde, hatta insanların doğayla ilişkilerini güçlendirmeyi hedef­leyen kuruluşlarda bile veriliyor, birçok belediyenin yasa ve yö­netmeliklerine giriyor.
". Örneğin bazı evrim psikologları, eski avcı toplayıcı grupların tek eşli çiftlerin kurduğu çekirdek ailelerden oluşmadığını öne sürmektedir. Onlara göre çekirdek ailelerden ziyade, bu insanlar özel mülkiyetin, tek eşli ilişkilerin ve hatta babalığın bile olmadığı komünler halinde yaşamaktaydılar. Bu tür bir grupta, bir kadın aynı anda pek çok erkekle (ve kadınla da) cinsel ilişkiye girip yakın bağlar kurabilirken, grubun tüm yetişkinleri de çocuklara ebeveynlik ederek işbirliği yapardı. Hiçbir erkek hangi çocuğun kendisinin olduğunu kesin olarak bilemediğinden erkeklerin hepsi tüm gençlere eşit ilgi gösterirdi.."
Gençlere eşlerinin en önemli özelliklerini sorduğunuzda hepsi bütün saygıdeğer özellikleri sayıyor: Zekâ, oturup kalkmayı bilmek, iyi kalpli olmak, dinlemeyi bilmek, espriden anlamak ve fiziksel çekicilik. Ama bu kriterler seçim yaparken gerçekten göz önünde bulunduruluyor mu?
“…Dört yıl önce üniversiteler ve basın için yeni yasalar çıkarıldı, aman ne de güzel yasalar! Yürürlükteki düzene şu ya da bu şekilde uygun düşmeyen gerçekler hiçbir zaman yazılamaz ve gençlere öğretilemez… Gerçekler zor kullanılarak örtbas edilmektedir, sözünü bile eden olamıyor… Peki, soruyorum size, neden? Bu kokuşmuş, yıkılmaya yüz tutmuş, er geç ortadan kalkacağı herkesçe bilinen bu aptalca sistemi sürdürmek uğruna… Öyle sanıyorum ki, bu alçaklığı anlamakta siz de güçlük çekiyorsunuz! Yeniliğe ve düşünsel olana karşı anlayış göstermeyen bir zorbalık, aptalca bir polis devleti gücü…”
Sayfa 154 - Can Yayınları, 15.Basım, Eylül 2022
Reklam
Nobel Kimya Ödülü sahibi Prof. Dr. Aziz Sancar'dan gençlere tavsiyeler
Çok çalışın. İşler iyi gitmediğinde inatçı olun... Fatih Sultan Mehmet'in dediği gibi 'Ya ben onu alırım ya o beni alır' o düşünceyle iş yapın. Memleket sevgisini unutmayın. Memleket sevgisi olmadan bir şey yapılmaz. Bir şeyler söylemekle hiçbir şey olmuyor; çalışmak gerek, çaba sarf etmek gerek. Sadece çok çalışarak başarı elde edebilirsiniz. Çabayla elde edilen başarıyı kimse inkâr edemez. İster Amerika ister Avrupa isterse de dünyanın herhangi bir yeri olsun, kimse çalışkan insanın karşısında duramaz.
Siz gençlere bir tavsiyem olacak ...
Siz gençlere son bir küçük tavsiyem olacak; hayata coşkuyla, şiirle, heyecanla yaklaşın; bireyci değil, çoğulcu olun; her şeyi inceden inceye hesapladığınız, stratejilerinizin esiri olduğunuz bir kariyer oluşturmayın, yoksa insanları soğuk buzlu camlar ardından süzen acımasız, duygusuz ve yalnız bir insan olursunuz.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.