Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hatice Kübra Demirezen

Hatice Kübra Demirezen
@hkubra_dmrzn
Uzaktan seyret, içlerine girme..
10 okur puanı
Ekim 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Ben acılarımın başını evcimen telaşlarla okşadım Bayım..
Reklam
Bu dünya pazarında hiç alınıp hiç satılır. Güzele meftunluk ayineye vuran akis gibidir ki ışık sönünce kaybolur. Buralarda aradığın hiçtir ve bulacağın da bir hiç..

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Her kirpiğimden bir kuş uçuyordu. Bahar, kalbimden yürüyordu dünyaya. Her şeyi duyguların düzene koyduğu yaşlardaydım. Dört mevsimden damıtılmış beşinci bir mevsim gibi doldu boşluğuma. Gülünce içimde binlerce karınca yürürdü. Baktığı yerlerim kıpkırmızı kesilirdi. Sesi, içinde ayrılık olmayan bir ülkeydi. Dünya bir boşluğa düşerdi elimden tutunca. Kalbim çoktan varmıştı varacağı yere. Gövdemden başka olanağım kalmamıştı bu coşkuyu karşılayacak. Başka nasıl öğrenebilirdi insan sınırlarını?’
Artık demir almak günü gelmişse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli, Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu! Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu. Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler . Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden, Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Reklam
Anılar defterinde gül yaprağı Gibi unutuldum kurudum Başıma düşmüş sevda ağı Bir başıma tenhalarda kahroldum Sen kimbilir, rüzgârlı eteklerinle Kimbilir hangi iklimdesin, ben Sensiz bu sessizlikle Deli gibiyim sensiz Bu sessizlikle Ayrılıkla başım belada Gözlerini çevir gözlerime Yoksa sensiz bu sessizlikle Deliler gibiyim Sensiz bu sessizlikle
Münkesif bir kalbim iç burkan acziyetini kimselere söyleyememek de başka bir acı veriyor insan. Oysa karşıma çıkan her insana ilk olarak ve sadece bundan söz etmek istiyorum. Tutuyorum kendimi, saklıyorum.
onların kalpleri de seninki gibi sanıyorsun herkes o kadar yumuşak o kadar şefkat dolu olmaz oysa oldukları gibi görmüyorsun insanları olabilecekleri gibi görüyorsun kendinden veriyor, veriyorsun onlar her şeyini çekip alıncaya ve için bomboş kalıncaya dek
Gidelim buradan. Göğsünü sıkan, içini daraltan o laneti geride bırakıp gidelim. Burada yağmur bile güzel yağmıyor artık. Yağmuru güzel yağan bir yerlere gidelim. Gidelim buradan. Burası bizim değil. Nasıl başederiz bu kadar saçmalıkla? Her şeye sıfırdan başlanabilecek bir yerlere gidelim.
Bu Dünya Soğuk / Rüzgâr Genelde Ters Yöne Eser / Limon Ağaçları Kurur / Bahaneler Hep Hazır / Güzel Günler Çabuk Geçer / İçimiz Hep Hoşçakal Ülkesi
Reklam
Gâmına gâmlanıp olma mahzun Demine demlenip olma mağrur Ne dem bâki, ne gâm bâki, hû
Henüz bir tokat gibi inmedi yüzüne aşk Kalbine çivilerle gömülmedi ayrılık Görmedin bir arslanın can çekişen resmini Yalnızlık kitabında okumadın ismini Bir takvim yaprağında yanmadı bakışların Dökülen tüylerine tutunmadın kuşların Karanlık köşelerde acı acı gülmedin Sen henüz kovulduğun kapılarda ölmedin O Celali uykudan uyanmadın, uyanma Düşlerimin rengine boyanmadın, boyanma
Bir umut zırhına büründüm bu çağa karşı.. #mehmetakifinan
İşte günlerden bir gün Ela gözlüm, Yeni bir başlangıçla bitecek ömrümüz. Amenna ve Saddakna, Bari hoşça geçse günümüz… Hangisine tasa edeceğiz, şaştık. “Ölüm derdi, kalım derdi” derken Dimyata pirince giden misali, Yolun ortasına ulaştık… Ölüm bir hatıra gibidir insanda; Kâh hatırlanır, kâh unutulur. Fakat bir gün, bir gün nihayet Gözle görülür elle tutulur… Şimdi taştan çıkardığım ekmekle, Çorba içmedeyiz sıcak sıcak. Fakat yarın kim diyebilir ki Turgut, Hatıra olmayacak?.. Unutmak istiyorum zaman zaman, Ne yapsam, ne etsem olmuyor, Kabulleniyorum, Kabulleniyorum da -gelgelelim- İçim içimi yiyor… Nasıl ki, unutamaz insan Bir kez gerçekten sevdi mi… Senin anlayacağın Ela gözlüm şimdiden Alıştırıyorum kendimi…"
Neşet Ertaş değildim ama ne zaman bahçe duvarından aşsam sarmaşık güllere dolandım kaldım. Her bitişe bir yenisi eklendi..
Reklam
Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir "ben"e ulaştırırdı beni, kederli dal- gınlığımdan her döndüğümde...Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay ya- kınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir Ömür hanım?
Bakmayın çevremi kuşatanlara Hüznün,yalnızlığın şairiyim ben Issız ovaların nehiriyim ben İçimde işliyor derin bir yara Aşkın öldürmeyen zehiriyim ben Bakmayın çevremi kuşatanlara Hüznün,yalnızlığın şairiyim ben
Her sıra dağın arkasından bir yenisi çıkıyor. Bir zirveyi başka bir zirve takip ediyor. Ama işte sonunda onu da aşıyoruz. Onun böylesine kavranması, bütünüyle algılanması içimi eziyor. Fakat şüphe yok. Eteklerine insem dağ yine dağ olacak, küçülen ben olacağım. 
Ne okuduklarım gibi sevdalara rast geliyorum, ne de dinlediklerim gibi aşk masallarına..
İnsanın gizlisi saklısı olurmuş, ruh hali değişirmiş, bazı duygular hiç anlatılmazmış..
Reklam
Fırtına çıktı sonra, Yaşadığını anladı kalbim, Böyle yaşanamaz derdi Bir başkası olsa.
Ama yazgısını yaldızlı çokomel kağıtları gibi, Tırnaklarıyla düzeltemiyor insan. Yıllarca biriktirdim rengarenk çokomel kağıtlarını kitap aralarında. Aşık olduğumda, Çikolata kokardı kırmızı yazgım. hayatıma hayat diyemem artık. sarı yazgım her sonbahar onu biraz daha fazla, ömür yaptı. Maviye de, yeşile de dili dönmez ömrümün artık.
Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar Göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu?”
Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya: Olanlar oldu tanrım Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!