Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Feth Ali Şah, sarayının Avrupa siyasetinin çarpışma noktası ola­cağının farkındaydı. Eşsiz konumunun tadını çıkaran Şah, hu­zuruna çıkan heyetlerle oynamaktan büyük keyif alıyordu. İn­gilizler, ilk olarak -daha sonra Sir unvanı verilen- Yüzbaşı John Malcolm'u, kendi ifadesiyle "hem Hindistan'ı işgal etmekle teh­dit eden Afganları
İçtihadi konularda kafa karışması
Evet, dini sorumluluklarına riayet eden salih bir müminin de, takva için gerekli görevlerini yerine getirdikten sonra, zaman zaman kafasına bazı meseleler takılabilir. Mesela abdesti bozduğu tartışılan meselelerde kafası karışabilir ve bilmiyorum, acaba kadına dokunduktan sonra ya da cinsel organıma temas ettikten sonra abdest almalı mıyım veyahut
Reklam
Tuhaf Bir Çocuk - Ali Çakmak
Günçe'nin şiiri mi çocukların çevresinde dönüyordu yoksa çocuklar mı o şiirin merkezindeydi, karar vermek zor. Erken bitmiş çocukluğunu şiirle sürdürdüğünü orada aklı karışacak kadar çılgınlar gibi eğlendiğini söylemek ise daha isabetli gibi görünüyor: "Bir yangın başladı bayram gecesi/ Çocuklar çılgın eğleniyordu/ Akşamlara kadar düşündüm/ Aklım adıma gelmiyordu."
Sayfa 101Kitabı okudu
Mmm
Bir çocuğun şahitliğine dayanarak karar vermektense, bir mazlumun mahkumiyet veya beraat kararına “yazı mı, tura mı” ile karar vermek daha isabetli olur.
Sayfa 42 - KoridorKitabı okudu
Şimdi söyleyeceklerimi eşitlikçi, post-devrimci kültürümüz için fazlasıyla tutucu ve gerici olarak etiketleyenler mutlaka ki olacaktır. fakat bahsettiğimiz bu “doğal köle” fikrini şöyle derinleştirmek mümkündür: "Sonuç olarak kabul etmek gerekir ki bireyler arasındaki yetenek farklılıkları doğuştan ve aşılmaları mümkün değildir. Zekâ, inisiyatif alma kapasitesi veya arzusu, keskin nizamilik, yаratıcılık, yenilikçilik gibi nitelikler insanlar arasında eşitlik esasına dayanarak dağıtılmamıştır. Veya bir şirketin işlemesi için, belirli bir ivmenin yakalanması için en donanımlılar arasından seçilecek karar alıcıların belirlenmesi, isabetli sorumluların atanması ve sosyal rollerin herkesin doğal yeteneğine göre biçilmesi gerekir. Ve tüm bunlara ek olarak bazı insanlar emir vermek için dünyaya gelmiştir ve bazıları da ortalamadır, üretim zincirine girdiklerinde birtakım felaketlere sebep olmaları kaçınılmazdır, oysaki verilen emirleri mükemmelen yerine getirebildikleri açıkça ortadadır." Anafikir herkesin işgal edeceği yerin kendi doğasına uygun olmasıdır. Sorun en iyilerin hangi kriterler temel alınarak seçileceğidir.
Sayfa 52 - PdfKitabı okudu
“ hayatımın şu kısa hikayesini bitirirken bizlere tekrar vatana dönmek imkanini vermekle büyük milletimizin ne isabetli bir karar vermiş olduğunu bununla memlekete dönebilenler memleket dışında kalanlarımızı da minnettar kıldığını şükranla tekrar eylemlemeyi borç bilirim.
Sayfa 153Kitabı okudu
Reklam
“Amcam Vahidettin Efendi’ye Enver Bey’i seçtiğimi söyledim. Çok isabetli bir karar verdiğimi ve zatı şahanenin de buna çok memnun olacağını söyledi. Ertesi gün Enver Bey’in validesi Dolmabahçe Sarayı’na geldi, nişan yüzüklerini taktı. Nişanlım o zaman Berlin’de ateşemiliter idi. Bir sene süren bu tatlı ayrılık bizi birbirimize yaklaştırdı. Enver Bey yine uzakta iken 1911’de Dolmabahçe Sarayı’nda nikahımız oldu.”
_Az yemek, az uyku, az konuşmak ve herkesle düşüp kalkmamak. İşte doktora ihtiyaç olmaması için yapılması gerekenler bunlardır. _Az ye! Yedikten sonra hazmoluncaya kadar başka bir şey yeme! Zira şifa yemeğin hazmolunmasındadır. İnsanın sağlığını bozan yemek üzerine yemek yemektir. Tıp ilmi ki beyte sığdırılmıştır. Ve söylemenin güzeli de kısa
Beni yüzüstü bırakacağını biliyordu. Senin yan çizeceğini biliyordu ve sırf bu yüzden bu tehditi ortaya attı. Seninle ilgili böyle isabetli bir karar vermesi garip. Senin kibirli, korkak ve çıkarcı biri olduğunu biliyordu. Benim de bunu kendi gözlerimle görmemi istedi. Bir tehlike yaklaştığında, senin tavşan gibi kaçacağını biliyordu. Bana aşık olduğunu düşünerek fena halde yanıldığımı biliyordu, çünkü senin kendinden başka kimseyi sevemeyeceğinin farkındaydı. Kendi paçanı kurtarmak için beni hiç acımadan feda edebileceğini biliyordu. Ve artık Walter'in bildiklerini bende biliyorum. Vurdumduymaz ve katı yürekli olduğunu, tarif edilemez derecede bencil olduğunu biliyorum. Ayrıca zerre cesaretinin olmadığını biliyorum. Yalancı ve palavracı olduğunu biliyorum, düpedüz aşağılık biri olduğunu da. İşin acı tarafı ise her şeye rağmen seni tüm kalbimle seviyorum.
_Aklı başındalık, düşünüp-taşınıp, tartıp, tercih etmeye yönelik bir erdemdir ve bir anlamda pek çok erdemin ustasıdır. Bu bağlamda basiret ve zeka gibi yine ruhun bu kısmına ait erdemler, aklı başındalığın kalfası, ruhun diğer kısmındaki karakter erdemleri ise çırağı konumundadır. Öte yandan erdemlere yönelik doğal eğilimin söz konusu olduğu
Reklam
Enver Bey'in talip olduğu Naciye Sultan, Abdülhamit Han'ın küçük kardeşi Şehzade Süleyman Efendi'nin kızıdır. Sultan Hamit, pek sevdiği bu kızı oğlu Abdürrahim Efendi ile evlendirmek ister. Ancak araya zamanın siyasi olayları ve sonunda Sultan Hamit'in tahttan indirilmesi girince, iş tavsar. Sultan Reşat tahta geçtikten sonra, Şehzade Abdürrahim meselesi yeniden canlanır; ancak, Sultan Reşat yeğenini zorlamaz. O sıradalarda, Enver Bey de Naciye Sultan'ı, Sultan Reşat'tan ister. Enver Bey'in annesi, Saray'a daha önceki gelişlerinde kızı görmüş ve göz koymuştur. Naciye Sultan'ın ağabeyi Abdülhalim Efendi de hürriyet kahramanı Enver Bey'e hayran olduğu için işin olmasını istemektedir. Sonunda Sultan Reşat yeğenini çağırır, "Kızım sen artık koca kız oldun. Abdürrahim Efendi'den başka seni isteyen birkaç kişi daha var; içlerinde Enver Bey'de var. İşte hepsinin isimleri ve resimleri; bak, kararını ver." der. Koca kız dediği daha on üç-on dört yaşlarındadır. Bir zaman sonra öbür amcası Şehzade Vahdettin Efendi gelir ve Zat-ı Şahane emrediyor, seni isteyenlerden birini seç, der. Naciye Sultan Enver'in resmini eline alır; böylece seçimini bildirmiştir. Vahdettin Efendi, çok isabetli bir karar verdiğini, bundan herkesin memnun olacağını söyler.
Sayfa 211Kitabı okudu
Yakın tarihimizin ışığında değerlendirildiğinde, daha önceki Kürt isyanlarının hep seçkin ve önder isyanları olduğu görülür. Önderler yakalanınca, sürülünce veya idam edilince, hareketin önü alınmıştır. İlk kez bir Kürt hareketi, aşağıdan gelmektedir. Bastırılmasının zorluğu da bundan kaynaklanmaktadır. Sıradan insanlar, kendilerini aşan bir ''davaya'' katılmaktadırlar. Hayatlarına bir anlam gelmektedir. İlk kez geleceği kendilerinin belirleyeceğine inanmaktadırlar. Hem duyarsızlığına inandıkları merkezi otoriteye, hem zalim ve sömürücü olduğunu söyledikleri yerel otoritelere karşı hınçlıdırlar. Tüm hınçlı insanlar gibi, inkarcıdırlar, tepkilidirler. Örgüt, telkinleriyle, onların daha da tepkili ve tahripkâr olmalarını sağlamaktadır. Bu nedenle, kolayca etkilenebilmekte ve yıkıcı olmaktadırlar. Tesislerin tahribi, öğretmenlerin katli, ''muharip olmayan'' savunmasız insanların acımasızca öldürülmeleri, bu gereksiz aşırılıklara örnektir. Dolayısıyla, ''sorun'', yöneticilere, sadece bir asayiş olgusu olarak değil de, insanları kazanma ve ihtiyaçlarını karşılama mantığı açısından değerlendirilse, daha isabetli yöntemlerde karar kılmak mümkün olabilir.
Sayfa 121 - Akademi Kültür Sanat Yayıncılık, 1. Baskı, Mart 2008, İstanbulKitabı okudu
"Adamın biri ölmüş." dedi Sam, "ve kendisini dünyanın en güzel alabalık nehrinin kenarında bulmuş. Gökyüzü masmaviymiş ve adamın elinde en kalitelisinden bir de olta duruyormuş. Önünde bir nehir uzanıyormuş, mükemmel bir alabalık ırmağı, kimi yerde hızlı, kimi yerde yavaş akan bir su kütlesi. Adam bütün ömrü boyunca 'ah balık tutacak biraz vaktim olsa,' der dururmuş meğer. Cennet'te olduğunu düşünmüş. Nehre bir bakmış, dönen bir yer var, bir balık böcek için sıçramış. Tam olması gereken yere oltayı atmış, anında su dalgalanmış, kocaman bir balık suyun yüzüne çıkmış. Sıçradıkça etrafında sular dalgalanıyormuş. Balığın kuvveti ve rengarenk görüntüsü adamı korkuyla karışık bir hayranlığa sürüklemiş. Biraz mücadeleden sonra balığı yakalamış ve yere uzatmış. Herhalde 5-6 kg. varmış. Renkleri de ne kadar canlıymış. Balığı orada bırakıp yeniden nehre dönmüş. Yine balığın biri, bir böcek için havaya sıçramış. Adam yine tam isabetli bir olta atmış. Yine çok güzel başka bir balık yakalamış. Bu bir mucizeden başka bir şey değilmiş. Adam Allah'a şükretmek için dizleri üzerine çökmüş. Lakin gün ilerleyip de adam her girişiminin sonunda balık üstüne balık destelemeye başlayınca, bilincinin kıyıcığından bir düşünce kendini hissettirmeye başlamış. Bir defa da bilerek kötü bir olta sallamaya karar vermiş. Aynı şekilde yine bir balık sıçramış ve adamın oltasına yakalanmış. Adam balığı korkutmak için başlamış bağırmaya ve üstüne su atmaya. Hiçbir şey fark etmemiş, her olta atışı garanti bir balık getiriyormuş. O anda anlamış ki, orası Cennet falan değil."
Serbest KitaplarKitabı okudu
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun. _İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir. _Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur. _İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz. _Yanlış anlayanlar tarafından
232 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.