İhsan Oktay Onar'ın bu muhteşem kitabında tek eksik olan bir sözlük. Bu kitap kelime dağarcığınızı geliştiriyor...
İhsan bey'in bu kadar kelimeyi nasıl öğrendiğini merak ediyorum doğrusu. Bir elimde kitap, Bir elimde tablet. Tableti sözlük olarak kullanıyorum. Şu an itibari ile 10 sayfalık bir sözlüğüm oldu. Bu sebeple bu kitabı bitirmek öyle
Yıllar önce "Tek Adam" serisi ile tanışmış ve hayran kalmıştım Şevket Süreyya Aydemir'e. Normalde kronolojik biçimde yazılmış ve ansiklopedik bilgiler içeren tarih kitaplarını okuyamama gibi bir sorunum var lakin, mevzubahis o tarih, böyle özyaşamsal eserlere ilmek ilmek yedirilmişse durum biraz farklı bir hal alıyor bende... Çok
Roman, bir yazar adayının ilk romanının basılıp basılmayacağının cevabını yayınevinden beklerken kendi kendisiyle giriştiği hesaplaşmayı konu alıyor.
Romanın kahramanı Cemil, eşi Nazlı ile sıradan bir hayat yaşarken yıllardır yaptığı inşaat mühendisliği görevini bırakıyor.
Birkaç arkadaşı dışında dışarıyla pek münasebeti yok Cemil’in. Apartmanlaşmanın yoğunlaştığı bir semtinde yaşıyor Ankara’nın. Toplu konutların gittikçe artmasına şahit oluyor. Cemil’in hayatı, haftada bir oynadığı halı saha maçları dışında bu mahallede ve esas olarak bir oda ve bir salondan oluşan evde geçiyor. Elektrik faturasının zamanında ödenmesi gibi küçük işler, üst kattan banyoya su sızması gibi olaylar, komşudan gelen bir ses ya da evde duyulan bir tıkırtı, yaşlı komşuyla, bakkalla ya da güvenlikle zorunlu olarak kurulan birkaç sözcüklük diyalog bu son derece durağan hayatta anlatılmaya değer önemli olaylar halini alıyor. Olağanüstü olaylar yok, her şey sıradan.
Romanın sonunda bir yayınevi editörü Cemil’i arayarak yazmış olduğu eserde birtakım düzeltmeler yapması gerektiğini söyleyerek telefonu kapatıyor.
Romanda modern insanın çelişkileri ve çıkmazlarına da yer verilmiş. Cemil, çalışmıyor; ama karısı Nazlı doktor olduğu için geçimlerinde maddi sıkıntı yok. Türkiye şartlarını düşününce bir erkeğin çalışmadan karısının kazandığı parayla yaşamını sürdürmesi biraz zor. Mahalle baskısı, erkeklik gururu… daha birçok sebep sayabiliriz.
Kendi çapımda bir Sait Faik okur/sever olarak onun bulunmasını hayal edeceğim son mekân duruşma salonları, mahkeme kapıları olurdu herhalde…
Alışkınız çünkü Sait Faik’i mahalle kahvelerinde, semaver başlarında, balıkçı teknelerinde, sokak parklarında, banklarda, Burgazada semalarında ya da kaldırımlardayken okumaya… Kimsenin onu fark edemeyeceği
Erkekliğin Türkiye Halleri;
Bu kitap 3 kadın araştırmacı tarafından yazılmış:
• Güler Okman Fişek
• Hande Eslen Ziya
• Hale Bolak Boratov
Güler Okman Fişek; Klinik Psikoloji alanında Profesör Doktor. 1994 yılında Türkiye'nin ilk akademik psikolojik hizmet merkezi olan Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Araştırma ve Uygulama Merkezini kurdu.
Fyodor Dostoyevski
Tıpkı 2022 yılının zirvesi gibi 2023'ün zirvesi de Dostoyevski'ye ait. Kendisine torpil yaptığım sanılmasın sakın, zira Karamazov Kardeşler bana göre bu dünyada yazılmış en iyi eserlerin başında geliyor. Birbirinden güzel işlenmiş karakter tahlilleri ve okuyucuyu düşünmenin
Fyodor Dostoyevski
2022 yılının ilk gününe Suç ve Ceza ile başladım ve çok heyecanlıydım. Çünkü tam 10 sene geçmişti ilk okuyuşumun üstünden. İlk sayfalardan anladım Raskolnikov'u nasıl özlediğimi ve bir kez daha ''neden Dostoyevski'' sorusunun cevabını aldım. Suç ve Ceza, dünya
Yatsı ezanını duyduğumda evden çıkmış kapıyı kilitliyordum. "Bu okunan yatsı ezanıysa, benim az önce kıldığım neydi?" diye kendime gülerek anahtarı geri çevirdim; çabucak abdest tazeledikten sonra evden aynı hızla fırladım.
Mahalle camisine adım attığımda cemaat henüz sünneti kılıyordu ve anlaşılan bitirmek üzereydiler; bir kolona
Bir Deniz masalı başlar, denize çıkar bütün yollar..
Okuduğum, Deniz abimizi anlatan ilk kitap değil aslında bu kitap. Nihat Behram "Darağacında Üç Fidan" ardından Erdal Öz "Gülünün Solduğu Akşam" ve şimdi "Abim Deniz."
Kitap, Deniz abinin taa çocukluk yıllarından başlıyor. Soyisimin ve soyunun nereden
(Eleştirilerinizi bekliyorum, sevgiler.)
Sumru, kasvetli bir sonbahar akşamında, rüzgâr önünden vınlayarak geçerken, kaldırımda hızlı adımlarla yürüyordu.
Şehirden kaçıyordu. Ailesinden, erkek arkadaşından, sosyal hayatından, her şeyden.
Babasının gece geç saatlerde sarhoş bir şekilde eve gelip annesine şiddet uygulamasından... kimsenin ona
Ben yorum yapamıyorum bu yüzden buraya yazıyorum
Uzun zamandır bir fikir var sma hastası bebekler için ülke kütüphanesi kurmak. Peki nasıl işliyor
Aylar öncesi yazdığım bir taslak :
1- Evdeki kütüphaneni gözden geçir
2- Elinden 10 kitabı ayır (istersen bir arkadaşın yardım etsin)
3- Fotoğraflarını gönder
4- Alıcı çıktığında kargola
1- İstediğin
Her ne kadar bazımız kitap okuma modunda olmasak da okumamız lazım! En başta Kur'ân-ı Kerim ve tefsir okumaya, beraberinde ise bu kutsal davada Hak yolda Kudüs, Mescid-i Aksa, Filistin, Gazze, İslam ve cihad konulu kitaplara ağırlık vermemiz lâzım.. Kitap yurdu hesaplarımızı da kapatmışken bir kitap kardeşliği (paylaşım) yapabilir miyiz? Bazı hocalarım, kardeşlerim çok güzel çekilişler yapıyor. Bunu daha da genişletebilir miyiz? Ve nasıl yaparız? Sizlere danışmak istedim hocalarım, kardeşlerim... Bu minvalde okumak istediğimiz kitabı belirli bir ileti altında etiket yaparak kitabını paylaşmak isteyenlere, (boykota katılan, Gazze'ye destek olan yayınevlerinin veya yazarların kitaplarını) hediye etmek isteyenlere de duyurabiliriz. Benim aklıma gelenler bunlar siz daha iyisini düşünebilirsiniz.
Türkiye bıkmıştı tangolardan, Avrupa da, Latin Amerika da. Yoksulluk, hüzün, düşkırıklığı yüklü mahalle edebiyatından-ne kadar gerçeği söylese de, belki de asıl böylesine gerçek oldukları için- usanmışlardı.
Sayfa 102 - Yapı Kredi Yayınları - 144Kitabı okudu
Doksanlar dediğimiz zaman ister Türkiye'de ister dünya genelinde alternatif ve rock müziğin en güçlü dönemine denk geldiğini söylemek hiç de abartı sayılmaz.
Türkiye özelinde, doksanlarda gençlik ve ergenlik dönemini yaşayan nesil mahalle aralarında popüler kültürün (Rnb, pop) girmediği ve kendi doğasını bulmuş olan son nesil kabul edilmekte. Bu
Vay fırlama vay. Zaten bunca zamandır elimden kaçabilmiş olmanın en kuvvetli sebebi, zehir gibi bir fırlama oluşun olmalı. Anca yakalayıp okuyabildim seni. Gerçi... Dur bakalım... Belki de sen, artık yakalanmak istediğinden ötürü seni yakalamış olabilir miyim? Ne de olsa yeri geldiğinde Şeytan'ın kıçına parmak atacak kabiliyet, sende mevcut. Bizi