Sene 2009… Üniversite hayatımın ilk yılları… “Topluma Hizmet Dersi” kapsamında körler okuluna gideceğimiz söylendi. Tam adıyla “Gaziantep GAP Görme Engelliler Ortaokulu”. İlk duyduğum anda gitmek istemedim çünkü dersine gireceğimiz sınıf, görme engellilerden oluşan bir sınıftı. İsteksiz olma sebebim o hüzün dolu duygu dolu atmosferi bünyemin
Cinsiyet Belası, son zamanlarda feminizm ve toplumsal cinsiyet araştırmalarını içeren okumalarımın içinde kendini akademik dille belli eden eserlerden bir tanesi oldu. Butler'i ilk kez tanıdığım bu eser bana birçok kazanıma ve kendimce kimi farkındalıklara ulaşmamı sağladı. Feminizm ve toplumsal cinsiyet araştırmaları son 50 yıla nazaran çok daha
“İntikam hiçbir zaman düz bir çizgi değildir, bir ormandır. Ve ormanda olduğu gibi yolunu kaybetmek kolaydır. Kaybolmak geldiğin yolu unutmaktır.”
(Kill Bill Vol.1, 2003, Quentin Tarantino)
MÖ 280 ve MÖ 279 yıllarında Grek kolonisi Tarentum Kralı Pirus Roma’ya saldırır ve ne pahasına olursa olsun savaşı kazanmak için her şeyini feda eder.
Quidam 'a teşekkürlerimle,
HAYAT KUMARINDA HERKES BİRAZ “KUMARBAZ”DIR
Kumarbaz. Bu kitaba olan alakam yazarın Dostoyevski olması ve kitabın ismiyle beni çekmesindendir.
Okumaya başlamadan önce, kendi küçük kumarlarımla yüzleşeceğimden emindim, yanılmadım. Bonus olarak ise
Sitede kitaplarından alıntılarına sıklıkla rastgeldigim yazarın, okuduğum ilk kitabı oldu. Yazarın az lafla çok şey anlatan üslubuna mizah unsuru yer yer eklenince futbolla ilgilenenler için eğlenceli bir kitap ortaya çıkmış diyebilirim. Yazar, her Uruguaylı gibi bir futbol tutkunu olduğunu, kitabın başında, dünyanın dört bir yanına dolaşarak
Sporu, futbolu severim, spor kültürünü de severim, haliyle spor kitaplarını da okurum. Fakat spor kitapları konusunda ülkemizde, spora olan ilgiyle orantılarsak çok fazla eksiklik var. O nedenle öncelikle böyle bir kitap yazdığı için, sonra da bana hediye ettiği için kitabın yazarı Mehmet Bey'e teşekkür ederim.
Bu kitabın neden yazıldığını ve de
2000’lerin başında çok satan bir kitap söz konusu edildiğinde iyi edebiyat olup olmadığı konuşuluyordu; şimdinin çok satanlarının edebiyat olup olmadığını tartışıyoruz… Ama sonuçta bu kitapların da çokça seveni, okuyanı var… Bunu gözardı edebilir miyiz, “edebiyat değil” diyerek geçebilir miyiz?
Niye böyle oldu? Ve yeni tür yazın ve bu ekonomik
Öncelikle bu yazım, kitap incelemesi olmasından ziyade kendi cahilane görüşümle ve kitaptaki aydınlatıcı bölümlerle toplumumuzdaki bazı temel sorunları aktarıp bu sorunları nasıl aşabileceğimiz üzerine yazılmıştır. Söze başlıyorum.
Bir toplum nasıl gelişir?
Bugün Batı bizim önümüzde. Batı bizim önümüzde de biz Doğu'nun ilerisinde miyiz? Hayır.
Soru:
"Göbek diz arasını göstermek erkek erkeğe de haramsa erkeklerin -futbolcuların dizlerinin yukarısının açık olduğu- futbol karşılaşmalarını izlemesi caiz mi? Birçok dindar erkek futbol maçlarını izliyor. Bunu uyarmamak çok büyük bir vebal değil mi?"
Cevap:
Yukarıdaki soruya cevap olarak, "Evet, erkeklerin göbekle diz kapağı
Neden bütün ya da hemen hemen bütün modern evliliklerin mutsuz olduğu sorusu (sanki sadece modern evlilikler mutsuzmuş ve modern olmayanlar mutluymuş gibi), bütün edebiyatın -ciddiyetle- ve her beş çayı sohbetinin –ciddiyetten uzak bir biçimde- etrafında döndüğü, son moda sorulardan biri. Dünya üzerindeki her soru, toplumun gevezeliklerine olduğu
Fanatik bir Galatasaraylı olarak bugün Fenerbahçe'yi Sevilla karşısında tüm kalbimle destekledim, bilginiz olsun; Fenerbahçeli dostlarıma, arkadaşlarıma da geçmiş olsun. Olmadı, olabilirdi, turu atlayamadık... Benim açımdan mesele Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş meselesi değil : İsmi çok büyük olsa da Sevilla, şu an İspanya'da kümede kalma mücadelesi veren bir kulüp. 25 maç sonunda düşme potasıyla arasında sadece 2 puan var. Ama bu kulüp gelip bizim tarihiyle, taraftarı ve camiasıyla en büyük kulüplerimizden birini -Fenerbahçe bu kadrosuyla bu sene de şampiyonluk mücadelesi veriyor- iki maç sonunda eleyebiliyor. Bu işte bir terslik var !
BANDROLSÜZ ORİJİNAL KİTAPLAR
Hukuki kısımlara pek temas etmeden herkesin anlayabileceği dille anlatmaya çalışacağım. 2001 yılında çıkarılan Bandrol Yönetmeliği ile artık belli istisnalar dışında kitapların bandrol taşıması zorunlu hale geldi. İstisnaları tek ter saymayacağım ancak iki istisna çok önemli. İlki; 1995 yılından önce basılan
Evvelâ halk alâkası... Hükûmetinki birkaç kelimelik... Ne yapmalı da bu halkı, hasseten yüksek sınıflariyle at yarışlarına ısındırmalı?..
Atin, prens faaliyetle boy gösterdiği her yerde bulunmak istememe rağmen, ömrüm boyunca yalnız bir kere, o başka bir iş için stadyuma gitmiştim. Bir de baktım ki, on binlerce, onbinlerce insan kafası, birbiri