Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
[••“Kimseyi incitmek istemem. Ne var ki her insanda, büyük ölçüde, sersem olan bir taraf vardır. Kendini dış sebeplerin etkisine kaptırarak bozulan bir insan, bence bir sersemden başka bir şey değildir. Hoşa gitmek için düşüncelerini değiştiren bir kimse de öyledir. Modaya uygun mantolar giyercesine fikir değiştiren kimse de sersemdir. Kendine rağmen seven, yani kendine hâkim olmasını bilmeyen, sevmek zorunda kalacak yerde iradesine bağlı olarak sevemeyen bir kimse de öyledir.”••]
Sayfa 219 - DOĞU BATI YAYINLARI
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Reklam
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Temmuz ayının başlarında kırsal bölgeler, Şamil'in bizzat dağ­lardan ineceği ve Telav'a saldırı düzenleyeceği dedikodularıyla çalkalanıyordu. Fakat Prenses Anna endişeli değildi. Yağan yağmurdan dolayı Alazani o kadar kabarmıştı ki nehri geç­menin imkansız olduğunu düşünüyordu. Ayrıca milisleriyle birlikte görevde olan kocasından haber
Bu mu büyüklüğün?
Sen büyüksün, insan! Şüphesiz bedenin sayesinde değil, ama seni, sana göre, doğanın kralı yapan bu zihin sayesinde; büyüksün, hakimsin ve güçlüsün. Her gün, gerçekten de, dünyayı alt üst ediyorsun, kanallar kazıyorsun, saraylar inşa ediyorsun, ırmakları taşların arasına hapsediyorsun, otu topluyorsun, eziyorsun ve yiyiyorsun; gemilerinin
Dinciler Başkalarına Özgürlük Tanımazlar
Dinsel okul çıkışlı öğretmen ve yöneticilerin egemen oldukları okullarda din ve ahlak dersleri, öğrencilerle birlikte öteki öğretmenler üzerinde de birer korkutma ve baskı aracı olarak kullanılabiliyor. Sözgelimi, din ve ahlak dersi öğretmeni, ya da din okulu çıkışlı yönetici, "Bilim Kur'an'dadır. Bilimin kaynağı Kur'an'dır!" dediğinde, orada bulunan temel ders öğretmenlerin den hiçbiri bu yanlışı doğrultmak, ya da bu çağdışı sava karşı çıkmak yürekliliğini gösteremiyor. Bunun nedenini sorduğunuzda alacağınız yanıt daha da onur kıncı ve yüz kızartıcı oluyor: "Neden karşı çıkayım, alemin enay­isi ben miyim. Hem karşılasam ne olacak? Adam oracıkta bağıra bağıra beni dinsizlikle suçlayacak. Ardından bir soruşturma, bir savunma derken, haksız çıkan, erinci bozulan ben olacağım."Bu yargıya nere­den varıyorsunuz diye sorduğunuzda, yakın geçmişte yaşanmış ve yaşanmakta olan yığınla olay çıkarıyor karşınıza.
Sayfa 188Kitabı okudu
Reklam
Meclis, Mustafa Kemal’e başkumandanlık yetkisi verirken iki motif dikkat çekiyor: Mustafa Kemal’i sevenler, ona güvenenler, “bu insan bunu yapabilir,” diyorlardı. Mustafa Kemal’i sevmeyenler, ondan kurtulmak isteyenler ise, “Şu adam bütün mesuliyeti alsın, başarısız olsun da biz bunu asalım” derdindeydiler. Atatürk bütün bunların farkındadır ve
İran meşrutiyeti hakkında,
Enflasyon ve temel gıda maddelerinin yüksek fiyatlarıyla birlikte giderek bozulan ekonomik durum, halk arasında meclis hükümetine karşı bir huzursuzluk yarattı ve Kaçarların yeniden iktidarı ele almalarını sağlayacak halk desteğini teşvik etti. Kralcılar şaha sadık ulemayı kullanarak, meşrutiyetçilerin dinsiz olarak suçlanmalarını sağladılar ve
Sayfa 164 - Agora KitaplığıKitabı okudu
Kendi mutlağından nasıl kurtulmalı? Bunun için, içgüdülerin den yoksun, hiçbir ismi olmayan ve kendi suretini tarumayan bir varlik tahayyül etmek gerekir. Fakat dünyadaki her şey hize hatla nmızı yansıtır ve gece bile, kendimizi hayranlıkla seyretmemize engel olabilecek kadar yoğun değildir asla. Kendimiz için fazla mevcut olduğumuzdan, doğum öncesi ve ölüm sonrasındaki na- mevcudiyetimiz bizi sadece bir fikir olarak, o da çok kısa süreliği ne etkiler, sürüp gitmemizin ateşini, bozulan ama yine de ilkesi itihariyle tükenmez olan bir ebediyet gibi hissederiz
_Tanrıları, tıpkı insanlar gibi sevgi ve nefretle harekete geçen, armağan ve kurbanlarla etkilenen duygulu ve zeki varlıklar diye biliriz. İşte, dinin kökeni budur. Dolayısıyla, puta tapıcılığın ya da çoktanrıcılığın da kökeni budur. Tanrısal varlıkları yetkinliğin en son sınırlarına değin yücelte yücelte, sonunda birlik ve sonsuzluk, yalınlık ve
Reklam
ALDATILMA
Yeryüzünde hiç eskimeyecek bir konudur aldatılma. Kadın veya erkek fark etmez... Herkesin maruz kalabileceği bir şifalanma yöntemidir. 'Şifalandırmak' aldatmanın meşrulaştırılması demek değildir. Hiçbir şeyi yargılamadan, sistemin nasıl çalıştığını anlamalısın. Eşinin kaynakları sen tarafından yeterince onurlandırılmadığında
Abdülhamid 1905'ten sonra yorgun bir hükümdar olarak saltanatını sürdürdü. Muhtemelen 1908'de anayasayı yeniden yürürlüğe koyması, 31 Mart Vakası'na (13 Nisan 1909) aktif müdahalesinin olmaması bununla açıklanabilir. Hayranları yurt içindekilerden çok, Avrupa'daki muhafazakar çevrelerdir. Şaşılacak bir durum olmamakla beraber, dengesi bozulan dünyada statükoyu sağlamaya gayret eden ve bir ölçüde de başarılı olan Abdülhamid'i ve politikasını 19. yüzyılın şan çeyreğinde takdir eden çoktur. Hem Anadolu halkıyla hem de ne ilginçtir ki, Orta Doğu'nun Araplarıyla arası iyidir. Arap ülkelerinin halkı kendisini sever. Bütün bunların yanında II. Abdülhamid döneminin bir modernleşme ve hızlı bir bürokratik ihtisas yapılanması dönemi olduğunu söylemek zorundayız. Fakat aynı zamanda da tatsız bir otoriter rejim kurulması, polis rejiminin gelmesi ve daha kötüsü, bu polis rejiminde halkın inisiyatifine güvenilmemesi söz konusudur.
Sayfa 56 - Kronik Kitap 1. BaskıKitabı okudu
138 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.