Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bazı şeyleri deniyoruz, kaybediyoruz, tekrar deniyor, tekrar başarısız oluyoruz. Yaptıklarımızın karşılığını alamayınca hayal kırıklığı yaşıyoruz. Başarısızlıktan korkup, bir daha hayal kırıklığı yaşamamak için başarıyı denemekten vazgeçiyoruz. Sonunda başarısızlığı bir yaşam tarzı olarak benimseyip, kendimizi 'kaybeden' olarak görüyoruz. Bu durum bize milyarlarca insanın neden başarısızlık halinde yaşadığı halde başarılı olmak için hiçbir şey yapmadığını açıklıyor.
Bizim de Ramazanlarımız var!
Alem-i İslâm bugün 1 milyar 800 milyon... Peki neden yüz yıldır yenilen, mağlup olan hep müminler? Niçin sürekli biz kaybediyoruz? Bu asrın Müminleri de sahabe gibi imsaktan gurûb-u şemse kadar oruç tutuyor. Bizim de Ramazanlarımız, teravihlerimiz, mukabelelerimiz var. Evet, her şeyimiz var lakin Allah Azze ve Celle ile irtibatımız yok.
Sayfa 129Kitabı okudu
Reklam
Bizim Körfez politikamız iflas etmiştir daha doğrusu bizim böyle bir politikamız yoktur. Politikamız, bekle-gör politikasıdır. Hep bekliyoruz, bir şey yaptığımız yok, hep kaybediyoruz. Hep kaybedecek isek eğer biz neden şehit oluyoruz?
Gözümüzle görüp inceleyebileceğimiz, denetleyebileceğimiz pratik, günlük sorunlar üzerinde duracak yerde, kendimizi neden bulutlar arasında kaybediyoruz? Birçok insanın felaketine sebep olan şey doğaüstü olayları araştırma merakıdır.
Sayfa 137 - Türkiye İş Bankası Yayınları VII. Basım, Eylül 2023Kitabı okudu
Alem-i İslam bugün 1 milyar 800 milyon. . . Peki neden yüz yıldır yenilen, mağlup olan hep müminler? Niçin sürekli biz kaybediyoruz? Bu asrın Müminleri de sahabe gibi imsaktan gurub-u şemse kadar oruç tutuyor. Bizim de Ramazanlarımız, teravihlerimiz, mukabelelerimiz var. Evet, her şeyimiz var lakin Allah Azze ve Celle ile irtibatımız yok. Yakıtı olmadığından dolayı hareket etmeyen gösterişli bir araba gibiyiz. Oysa Namaz, Kur'an-ı Kerim ve oruç bize can verecek, bir asırdır harekete geçemeyen Ümmet'in kıyamının kıvamı olacaktı. Lakin mahrumuz.Niçin namaz kılıyoruz ve neden oruç tutuyoruz sorularının cevabını bulduğumuz gün, Ramazan bizim için de cihad ve zafer ayı olacaktır.
Âlem-i İslâm bugün 1 milyar 800 milyon... Peki neden yüz yıldır yenilen, mağlup olan hep müminler? Niçin sürekli biz kaybediyoruz? Bu asrın Müminleri de sahabe gibi imsaktan gurûb-u şemse kadar oruç tutuyor. Bizim de Ramazanlarımız, teravihlerimiz, mukabelelerimiz var. Evet, her şeyimiz var lakin Allah Azze ve Celle ile irtibatımız yok. Yakıtı olmadığından dolayı hareket etmeyen gösterişli bir araba gibiyiz. Oysa Namaz, Kur'an-ı Kerim ve oruç bize can verecek, bir asırdır harekete geçemeyen Ümmet'in kıyamının kıvamı olacaktı. Lakin mahrumuz.
Reklam
Yavaşça Kayboloyuruz
Ailece doğa belgeselleri izliyoruz bugünlerde. Doğaya pek fazla çıkma imkânımız olmayınca en azından çocuklarımız görsün, bilgi sahibi olsun, diyorum. Köy hayatı, bahçeler, şelaleler, küçükbaş hayvanlar, yumurta, süt, yoğurt, peynir, dalından koparılan doğal sebze ve meyveler, sonbaharın rengârenk ağaçları ve yollara serpilen yapraklar, kar, kış,
Çıra Yayınları / Mehmet KazarKitabı okudu
Neden konuşarak zaman kaybediyoruz?
Sayfa 142 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
**Ben yıllardır kendi çevremdeki genç dostlarıma divan şiiriyle irtibat kurmalarını, o şiiri sevmelerini tavsiye ediyorum** İnsan zorla sevemez; ama o şiirle irtibat kurarsanız o şiir sizin ruhunuza hitap etmeye başlar bir müddet sonra da bir heyecan duymaya başlarsınız, kalbiniz titrer. **"Neden bunu yapmalıyız?"** diye soruyor genç dostlar. Şu anda sosyal medya, görsel medya, işitsel medya o kadar çok üzerimize boşaltılıyor ki, biz adeta kendimizi kaybediyoruz ve bunun farkında değiliz. O klasik musiki ve klasik şiir İslami medeniyet tasavvurunun ürünleri olduğu için sizi muhafaza eder, Yani zihin ve gönül yeni bir yer açar, kimliğinizi sağlamlaştırır.
Ümidi kaybettik insan olarak. Dayanışma duygusunu kay­bediyoruz, güveni kaybediyoruz, anlamı kaybediyoruz, aileyi kaybediyoruz, büyük hikayeyi kaybediyoruz ve yapayalnız, kimsesiz, çaresiz kalıyoruz. Çaresiz kaldığımız zaman da ru­hun sert kışları, ruhun çatlaklarından hızla içeri giriyor ve bizi hastalandırıyor, bir metaforla söyleyecek olursam. İnsan gelecekle ilgili her zaman bir ümit hissetmek ister. Kendisini hayata bağlayacak bir şeyler olsun, bir tutamak noktası ol­sun ister. Hayat ona enerji versin ister. Depresyondaki insan giderek o enerjiyi hissedememeye başlıyor ve hayatla ilgili koşuda geride kaldığını düşünüyor. Hele de günümüzde bir başarı kültü var ... Başaranların alkışa layık olduğu, geride kalanların kınanmayı hak ettiği yönündeki bu modern bakış, insanların bir utanç duygusunu, "Ben başaramadım, demek ki işe yaramaz bir insanım," duygusunu çok hızlı bir şekil­ de, yıkıcı bir şekilde içselleştirmelerine yol açıyor ve giderek daha fazla insanın depresifler ordusuna katılmasına neden oluyor.
Sayfa 120Kitabı okudu
Reklam
NEDEN Mİ KAYBEDİYORUZ?
Kaybediyoruz çünkü iyi niyetliyiz ve herkesi de öyle zannediyoruz. Biri yüzümüze güldüğünde hemen ona inanıyoruz. Kaybediyoruz çünkü sevdiğimiz kadar sevileceğimizi düşünüyoruz ve karşımızdaki insanların sevgilerini hiç sorgulamıyoruz. Ne deseler hemen inanıyoruz... Kaybediyoruz çünkü yarım satırlık insanlar için yarım asırlık hayaller kuruyoruz. Hayallerimiz yıkıldığında da altında kalıp eziliyoruz. Kaybediyoruz çünkü aklımızı dinlememiz gereken yerlerde kalbimizi dinliyoruz. Gitmemizi gerektiren onlarca sebep varken, yine kalmayı tercih ediyoruz. Kaybediyoruz çünkü hiç kimseye yok diyemiyoruz. Herkesin yardımına koşuyoruz ama kendi dert ve problemlerimiz varken kimseden yardım isteyemiyoruz. Kaybediyoruz çünkü mutlu etmeyi mutlu olmaktan daha çok seviyoruz, Sevdiğimiz insanları mutlu etmeye çalışmaktan, kendi mutluluğumuzu hiç düşünemiyoruz. Kaybediyoruz çünkü sevgimizin ayarı yok. Sevdiğimiz insanlara o kadar çok değer veriyoruz ki kendilerini vazgeçilmez zannedip bize ona göre davranmaya başlıyorlar, “Kaybediyoruz çünkü iyi olmaktan vazgeçemiyoruz.”
Bizi ne çok şey yaralıyor! Ama hangisi daha ağır, hangisinden daha çok kan kaybediyoruz! Veri- len sözlerin tutulmaması mı yoksa verdiğimiz sözleri yerine getirmemek mi daha derin bir yara açıyor? İleri sürülen mazeretlerin asıl neden olmadığını fark etmek mi, mazeretlerimizin altındaki nedeni bilmek mi daha çok acıtıyor? Sevgi kelimelerinin üzerimize yağan oklar olduğunu görmek mi, sevgi sözcüklerimizin üzerimize yağan oklardan bizi koruyan bir kalkana dönüştüğünü bilmek mi daha çok sarsıyor?
Tüm bunların üzerine neden hâlâ savaşıyoruz? Demokrasi için mi? Demokrasi için ölüyorsak, demokrasiyle tek vücut olmalıyız. Savaşa bizimle katılıp o da dövüşsün! Aramızda en güçlü oyken, hepimizi de kurtarabilecekken her an bizim işimizi zorlaştırdı. Kabul, bu onun hakkı. Ancak o zaman biz de sadece kendimiz için dövüşüyoruz demek olur bu. Kendimiz için dövüşmemize rağmen her şeyimizi kaybediyoruz. Öyleyse neden halâ ölüyoruz?
Sayfa 113
"Güçlü olmaya çalışırken çok şey kaybediyoruz: mesela gülüşünü mesela masumiyetini"
Bir zamanlar birileri, doğum anından ilk kararsız ve düzensiz adımlara kadar olan zamanda milyonlarca yıllık bir evrimi geride bıraktığımızı söylemişti. Siz de bunun uyum sağlayabilmek olduğunu düşünmüyor musunuz? Bu durumdan şikayetçi olmamızdan değil ama hiçbir zaman pes etmeme güdüsüne sahibiz. Düşene kadar yürümeye uğraşıyoruz, sonra ayağa kalkıyor ve kendimizi biraz daha ayarlayarak tekrar yürümeyi deniyoruz. Fakat ne kadar uzağa gittiğimizin hiçbir önemi yok, cesaretimizi kaybetmiyoruz ya da yenilmiyoruz. Peki, bu heyecan verici uyum gücünü ne zaman ve neden kaybediyoruz ya da unutuyoruz?
Sayfa 42
174 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.