Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“Newton, Copernicus sistemi kabul edildikten sonra, dinsel inançları sarsacak bir şey yapmış olmuyordu. Kendisi de koyu bir Hıristiyan, Kutsal Kitap’a inanan bir kimseydi. Onun evreni, içinde gelişmeler bulunmayan bir evren değildi, söylediklerinde bu konuya hiç rastlamıyoruz ama herhalde bütün evrenin tek parçadan yaratıldığına inanıyordu. Gezegenlerin güneşin çekiminden kurtulmalarını sağlayan teğetsel hızlarını açıklarken, hepsinin başlangıçta Tanrı eliyle boşluğa fırlatılmış olduklarını tasarlıyordu; bundan sonra olup bitenler de genel çekim yasasıyla açıklanıyordu.”
Sayfa 37 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
"Göklerde ve yerde bulunanların hepsi O'ndan ister.(O'na muhtaçtır). O her an yaratma halindedir." Rahmân/29 (isaac newton'a göre "tanrı evreni ve herşeyi bizim sonradan bilimsel kanun olarak anlamlandırdığımız sistemlere göre yaratmıştı. O, artık olan bitene karışmıyordu." Tezini çürütmüstür.)
Sayfa 571Kitabı okudu
Reklam
Kepler ve Newton insanlık tarihinde çok önemli bir geçiş dönemi ifade ederler. Bu dönemin ortaya koyduğu ilke, doğanın tümünde çok yalın matematik yasalarının geçerli olduğu ve yerküremizde olduğu kadar göklerde de aynı yasaların uygulandığıdır. Kepler ve Newton gözlemlere dayalı bilgilerin dakikliğine saygı gösterdiler; onların gezegenlerin devinimlerine ilişkin tahminlerinin doğruluğu, insanoğlunun sanılandan çok daha fazla Kozmos'u anlayabilmesine yardımcı kanıtlar sağladı. Çağdaş uygarlığımızın tümü, dünya hakkındaki görüşümüz ve şu anda evreni keşifteki girişimlerimiz, hep onlara borçlu olduğumuz şeylerdir.
Sayfa 95 - Üçüncü Bölüm - Dünyaların UyumuKitabı okuyor
17. yüzyıl bilimsel devriminin en önemli isimleri Descartes, Kepler, Galile, Leibniz, Newton gibi isimler matematiği Allah'ın evreni yazdığı dil olarak görerek bu konudaki yaklaşımlarını sergilemişlerdir.
Sayfa 81 - İstanbul YayıneviKitabı okudu
Newton’un sonsuz evren fikri, yaratılışın başlangıç zamanını göstermek açısından güçlük çıkarıyordu ve zihinde belirsizliğe yol açıyordu. Fakat sonsuz güçlü Tanrı’nın, sonsuz bir evren yaratabileceği, Kilise dahil bir çok ilahiyatçı tarafından benimsenmişti. Newton’dan sonraki bilim adamları ve felsefecilerin aşağı yukarı hepsi, Newton fiziğinin etkisi altındaydılar ve evreni sonsuz büyüklükte kabul ediyorlardı. Bu, Big Bang teorisi ortaya konana kadar böyle devam etti.
Newton, çekim gücü egemenliğinde sonsuz bir evren öngörmüştü. Çünkü sonlu ve durağan bir evrenin içinde, birbirini çeken madde yapışacak ve tek bir bileşene dönüşecekti. Oysa evrende böyle bir yapının olmadığı görülüyordu. Newton, maddenin sonsuz bir evrene yayıldığını söyleyerek bu sorundan kaçmaya çalıştı. Oysa bu evren modeli de sorunu çözemiyordu; eğer her nesne, diğer bir nesne üzerinde çekim kuvvetine sahipse, evrendeki yıldızlar neden bu kadar uzun süredir birbirlerinden ayrı kalmışlardı? Evreni sonsuz büyütmek sorunu çözmüyordu; belli bir bölgedeki yıldızlar birbirlerine azıcık yaklaşacak olsalar, aralarındaki çekim kuvveti uzak yıldızların itme kuvvetine üstün gelecekti ve birbirlerine yapışacaklardı; yıldızlar birbirlerinden azıcık uzaklaşsalar, çekim kuvvetinden kurtulduklarından gittikçe daha da uzaklaşacaklardı. Kısacası evreni sonsuz büyütmek, çekim kuvvetinin yol açacağı sorunları yok etmiyordu, evren sonsuz bile olsaydı her şey sonunda yine çekim gücüyle bir tek bileşene dönüşecekti. Bu ise milyarlarca yıldır var olduğunu bildiğimiz evren ile uyumlu değildir.
Reklam
Zaman doğrusal değildir. :)
1905’te Albert Einstein, bütün Newton yasalarını yıkan ünlü izafiyet teorisini açıkladı. Bu teoriye göre, uzay üç boyutlu değildir. Zaman da uzaydan ayrı bir kavram değildir. Uzay ve zaman, birbirine sıkı sıkıya bağlıdır ve dört boyutlu bir evreni oluştururlar. Bu durumda, Eintein’ a göre, zaman doğrusal değil, görecelidir. Zaman ve uzay, bir doğa oluşması için belirlenmiş iki elemandan başka bir şey değildir.
Bir gazeteci, Isaac Newton'dan bu yana en büyük bilim dahisi olan Albert Einstein'dan başarısının formülünü açıklamasını istedi. Büyük düşünür, bir saniye düşündü ve sonra yanıtladı, "Eğer A başarıysa, formülün A=X+Y+Z olduğunu söyleyebilirim, burada X çalışma, Y oyundur." "Ya Z nedir?", diye sordu gazeteci. "Çeneni kapalı tutmak."
"Newton'un teorisi, yirminci yüzyılın başlarında, kütleçekimin nasıl işlediğiyle ilgili daha bütüncül bir model olan genel görelilik teorisini bulan Albert Einstein tarafından ilerletildi. Einstein'in teorisi, Newton'unkinden daha bütüncüldür; çünkü Newton'un teorisinin, içinde yaşadığımız evreni tanımlamakta (özellikle de yüksek kütleçekimsel alan bulunan koşullar altında) yetersiz kaldığı durumlarda yüksek bir kesinlikte geçerliliği vardır. Ne var ki Einstein'ın teorisinin doğru olduğu gerçeği, Newton'un teorisinin yanlış olduğu anlamına gelmez."
Sayfa 225
Newton
Doğa ve onun yasaları karanlıkta gizlenmiş, yatıyordu. Tanrı dedi ki Newton olsun! Ve her şey apaydınlık oldu.
Reklam
Aristoteles'in bir tür ermiş mertebesine varmasından önce kimsenin ona karşı çıkacak zeka ve büyüklüğü gösterememiş olması büyük talihsizlikti. Ortaçağda onun yazdıkları manastırlar, kilise okulları ve üniversitelerde hiç sorgulanmadan öğretiliyordu. İleri sürdüğü teoriler Hıristiyanlığın birer dogması haline geldi ve onlara karşı çıkan herkes sanki Tanrı'yı sorguluyormuş gibi cezalandırıldı. Böylece Aristoteles'in astronomi ve fizik alanlarındaki yanlış ve kanıtlanmamış fikirleri korunmuş oldu; Galileo'nun yaşadığı dönemde, ünlü filozofun ölümünden yaklaşık on dokuz yüzyıl sonra bunlar hâlâ öğretilmekteydi. Bu uzun süre içinde kilise, Aristoteles yasalarını kabul etmekten hiç şaşmadı. Ayrıca, bütün okullar kilisenin denetimi altında olduğundan, Aristoteles'in teorileri bilginlerce de kabul edilmekte ve bütün Avrupa'da öğretilmekteydi. Az sayıda birkaç bilimci, Yunanlı filozofun gezegen hareketleri konusundaki teorilerinin yanlış olduğunu deney yoluyla göstermiş, hatta bazıları Aristoteles ile çelişen kitaplar bile yazmıştı. Ancak, Galileo'nun yaşadığı döneme kadar Aristoteles teorilerine karşı gelen çoğu kişide, Galileo'da bulunan birşey eksikti: Düşüncelerinin doğruluğu uğruna savaşmayı göze alma kararlılığı.
“Evreni bizim yok olmamız da, doğmamız da, karınca kararınca yaşantımız da, varoluşumuz da, acılarla doğuşumuz da, kaçınılmaz yok oluşumuz da zerre kadar değiştirmez. Hiçbir olay, işlenen ya da engellenen hiçbir suç, olup biten hiçbir şey de. Dünyanın bütünü Plato ya da Shakespeare ya da Newton olmasa da, Amerika keşfedilmese de, Fransız Devrimi yapılmasa da aynı olacaktı.”
Sayfa 49 - YKYKitabı okudu
_Hermetizm, Hermes’in öğretisidir. _Hermes; Antik Mısır'da Thoth, Hristiyanlarda Nuh’un büyükbabası Enok, Yahudilerde Hanok, Zerdüşlükde Huşeng, Antik Yunanda Hermes ve İslamiyette İdris olarak söz edilmektedir. _Yunanlar, Hermes için hem kral, hem rahip hem de peygamber olması sebebiyle, üç kere kutsanmış anlamında Trismegistus
_Evren’in tümü bir okyanus gibi bir bütündür. Burada en küçük devinim etkisini ne olursa olsun her uzaklığa yayar. _Görünür şeyler görünmez olanın görüntüleridir. Yaratıcı yaratılanlarda bir aynadaki gibi karanlıkça görülebilir _Kötünün azına iyi, iyinin azına kötü karışmıştır. _Limana yanaştığımı sanırken, tekrar denize açılıyordum.
"Newton, doğadaki düzenin, maddenin kendisinden kaynaklanmadığını; bazen doğrudan müdahaleyle, çoğunlukla ise doğa yasaları aracılığıyla bunu sağlayan ve evreni yaratan Tanrı'nın eseri olduğunu savundu."
Sayfa 36 - İstanbul YayıneviKitabı okudu
297 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.