Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Carpe Diem
"Her şey her zaman, içinde olduğumuz anda gerçekleşir, başka bir an veya başka bir fırsat yoktur. İnsanlar, geçmişi ve geleceği sürekli düşünerek yaşamın özü olan şimdiyi kaçırır- lar ve bunun farkına bile varmadan ölüm anında pişmanlık- larla çekip giderler. Änı kaçırmak aslında hayatı ıskalamak demektir. Ne kadar enteresan; bize verilen en
Ölümün pek çoklarına bir kurtuluş gibi geldiği söylenir, ve ölümü bazen istememiş olan yok gibidir. O, başarısızlığın en yüce simgesidir: Büyük başarısızlığa uğrayan, kendini daha büyük başarısızlık olasılığıyla teselli eder, ve her şeyin üstünü aynı ölçüde örten o uçsuz bucaksız, karanlık mantoya uzanır. Ama ölüm hiç olmasaydı, insan hiçbir bakımdan gerçek anlamda başarısızlığa uğrayamazdı; hep yeni denemelerle zaaflar, yetersizlikler ve günahlar giderilebilirdi. Sınırsız zaman, insana sınırsız cesaret verirdi. Burada, en azından bu dünyada her şeyin bir sonunun olduğu fikri insana küçüklüğünden başlayarak aşılanıyor. Her yerde sınırlar ve darlıklar var, ve kısa süre sonra da genişletmenin insanın elinde olmadığı, gerçekten çirkin bir son dar geçit. Bu geçide herkes bakıyor; ardında ne olursa olsun, geçit kaçınılmaz sayılıyor. Niyetleri ve hizmetlerine bakılmaksızın, orada herkes eğilmek zorunda. Bir ruh istediğince engin olsun: Boğuluncaya kadar sıkıştırılacak, üstelik de kendisinin belirlemediği bir zamanda. O zamanı kimin belirlediği, etkilenen ruha değil, fakat rastlantı sonucu egemen olan anlayışa kalmış bir şey. Ölüme kölelik, her türlü köleliğin çekirdeğidir, ve bu köleliğe boyun eğilmemiş olsaydı eğer, kimse onu kendisi için isteyemezdi.
Reklam
Ölüm yaşamın karşıtı olarak değil , parçası olarak vardır. Hiçbir gerçek, bir sevdiğimizi kaybettiğimiz zaman duyduğumuz kederi gideremez. Hiçbir gerçek , hiçbir samimiyet , hiçbir güç, hiçbir nezaket bu acıyı geçiremiyor. Tek yapabileceğimiz şey , üzüntüyü sonuna dek yaşamak ve sonunda bundan bir şey öğrenmek, ama her ne öğrenirsek öğrenelim , bir sonraki beklenmedik üzüntüde bir yardımı olmuyor.
Sayfa 349Kitabı okudu
The Rational Male
THE RATİONAL MALE Kadınlar aktarılan bilgiden çok iletişimden keyif alırlar. Çözülmesi gereken bir sorun değil, iletişimdir. “Açık iletişim kadınları ne kadar sinirlendiriyorsa, gizli iletişim de bizi o kadar sinirlendiriyor. Dilimizin onlar için hiçbir sanatı yok, bu yüzden kadınlara en iyi ihtimalle aptal veya basit görünüyoruz Ruh eşi bir
Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi Yayınları
Kendisine bir şey olduğunun farkındaydı ama ne olduğunu tam olarak çıkaramamıştı bile. Önünde ölüm üzerine düşünebileceği uzun yıllar, yangından geriye ne hasar kaldığını ancak ancak dumanlar dağılınca anlatacaktı. Yara sıcakken duymamıştı acıyı. Gerçek acı zamanla başlayacaktı.
Sayfa 266Kitabı okudu
Reklam
Sı­nır­la­rı ta­nı­yan, be­nim­seyen, bu sı­nır­la­ra uyum gös­te­ren hiç­bir in­san, kar­şı çık­ma­nın sonun­da­ki bi­rey­sel ba­ğım­sız­lı­ğa eri­şe­me­ye­cek. Hem kar­şı çı­kıp, hem de sı­nır­lar­da ya­şa­yan in­san, ya­şa­mı bo­yun­ca çık­ma­zın­dan sıy­rı­la­ma­ya­cak. Hu­zur­suz­luk du­ya­cak ve ne ya­şam­dan hoş­nut ola­cak, ne de ra­hat­lık­la öle­bi­le­cek. Yaş­lan­dık­ça ölüm kor­ku­su bü­yü­ye­cek. Baş­ka­la­rı­nın ya­nın­da ken­di­ni güç­lü gös­ter­me­ye yel­ten­se de, yal­nız kal­dı­ğın­da, hiç de­ğil­se ken­di ken­di­ne ya­lan söy­le­di­ği­nin bi­lin­ci­ne va­ra­cak. Bu bi­lin­ce var­sa, o bi­le bir adım. Bir­ço­ğu ya­la­nı ger­çek gi­bi al­gı­la­ya­cak ka­dar sıy­rıl­mış ki­şi­sel özgür­lük­ten. Oy­sa in­san, hem ya­şa­mı, bi­ze su­nu­lan bu en yü­ce olgu­yu, hem de ya­şam so­nun­da son­suz­lu­ğa var­ma­yı hak et­mek zo­run­da. Ya­şam, bu ge­liş­me­ye tüm ka­pı­la­rı­nı açan bir ol­gu. Ge­li­şi­gü­zel ge­çip gi­di­le­cek bir va­ro­luş de­ğil in­san va­ro­lu­şu. Biçim­len­di­ri­le­cek, de­ğiş­ti­ri­le­cek, sı­nır­sız­laş­tı­rı­la­cak bir HER ŞEY.
"Sana tek bir şey söyleyeceğim Mavi. Her insan, iki kabir arasında yaşar. Her insan her an ölür, geçmişi ile geleceği iki mezar taşıdır. Bir gün başına gelecek ölüm, sadece son ölümün olacak. Bunu hiç unutma. Bu gerçekle daima yüzleş, yüzleşmenin acısından kaçma. Yaşadığın ve yaşayacağın birçok sorunda bu gerçek sana yol gösterecektir. Ne geçmişine takıl ne de olmayan geleceğine. Her an elinden alınan anlara odaklan ve onların nereye akıp gittiğini öğren. İşte o zaman, ölüm elinden hiçbir şeyi alamaz. Çünkü o anlar, gitmesi gerektiği yere senden önce gitmiştir."
"Biz gerçek özgürlüğü, gerçek büyümeyi imkânsız kılan bir döngü sistemine kısılmış durumdayız. Sanatta klasik dönemi romantik dönem izlemiştir. Sonra tekrar klasiğe dönülmüştür. Bu iş bir sarkaç kadar basit ve bence sanatın tüm anlamını yok ediyor. Aynı şey toplum için de geçerli. Tutucu bir dönem, liberal bir dönem, sonra yine tutucu bir
Sayfa 358
Aslında her gün uyuyup uyanmasak her şey çok daha yolunda gidecekti. Aktı ay uyuyup aktı ay uyanık kalsak... İnsanlar uykudayken yağmur, rüzgar, bu altı ay içinde insanın dünyada açtığı izleri siler, yok ederdi... Gerçek kurgu buydu belki de, ne dersin? Sanki insanın uyku düzeni bozulmuş... Birden bire, ya sa yavaş yavaş... Neden acaba? Ölüm korkusundan olabilir mi?
Reklam
Gercek bir masonun birinci gorevi kendi kendini mukemmellestirmeye calismaktir. Yasamimizdaki zorluklari sirtimizdan atmakla bu amaca daha kolay ulasabilecegimizi saniriz cogunlukla; oysa sayin bayim, tam tersine, su uc buyuk amaca ancak yasamin dertleri ortasinda savasim vererek ulasabiliriz: 1) kendini bilmek; cunku insan kendini ancak baskalariyla karsilastirarak taniyabilir 2) mukemmellik yolunda ilerleme ki bu da ancak buyuk cabalarla gerceklestirilebilir 3) en buyuk erdem olan, olumu sevmek. Olum sevgisinin ya da baska deyimle yeni bir yasam icinde yeniden var olma ozleminin ruhumuzda guc kazanmasi icin yasamin ne kadar bos oldugunu gormemiz gerekir; bunu bize en iyi gosterecek sey de yasamda var olan kotuluklerin ta kendisidir.
İnsanlardan uzaklaşmak eğer tanrılar varsa ürkütücü değildir çünkü onlar seni kötü bir şeye sürüklemez. Ama eğer tanrılar yoksa ya da insanları umursamıyorlarsa, tanrılardan ve ihtiyattan yoksun düzende yaşamak benim ne işime yarar? Fakat tanrılar vardır ve insanları umursarlar ve insan hiç kuşkusuz gerçek kötülüklere rastlamaz, zira tanrılar insanı her türlü kötülükten korur. Eğer geri kalan şeyler arasında herhangi kötü bir şey varsa ve tanrılar bunu öngörmüşlerse, o kötülüğün insana rastlamaması için her şeyi yaparlar. İnsanı daha kötü yapamayan şey nasıl olur da insanın yaşamını daha kötü yapar? Fakat evrenin doğası bir kötülüğün farkına varmışsa, cehalet ya da bilinçsizlikle bir hataya düşmez, bunu hatalı bir şekilde bırakmaz. Evrenin doğası yetenek ve güçten yoksun değildir, herhangi bir yerde iyilik ve kötülükler ayrım gözetmeksizin hem iyi, hem de kötü insanların başına gelir. Gerçekten de ölüm ve yaşam, şöhret ve tanınmamışlık, acı ve zevk, zenginlik ve fakirlik, bunların hepsi hiçbir ayrım gözetmeksizin hem iyi hem de kötü insanların başına gelir. Yani ne iyidirler ne de kötü.
Sayfa 16
GERÇEK TELKİN
Çekilin geçelim diyoruz, bir feşmekan olma smavında ne kadar çok şey bildiğimizse şımarıklık neye el atacağımızı, neyle başlayacağımızı şaşırmış düşüncelere dalmış, bir küsüyor bir barışıyorsak mantığımız biraz daha dayanalım diyor çünkü her şey bu kararlara bağlı film bu kadarla bitmiyor, iyiki bilmiyormuş sıvışmak gerektiğinde, filmin sonu bu düzenli hayat sürmenin tam kıvamı bu tam kıvamındayken ölüm, o da var ya ölümden de kaçıyorsak, hep kaçıyorsak özür diliyoruz, sabır gerek belaya merhamet, gelmeyin üstümüze çekilin geçelim diyoruz
Sayfa 555 - NECMİ ZEKÂ (1963, Mersin)Kitabı okudu
Fotoğraf ya da sinema ne yapıyor olursa olsun, gerçek durduğu yerde, öy­le olduğu gibi durup duruyordu... Emin'e göre gerçek insanın dışındaydı çünkü, gerçeğin içinden geçip gidiyorduk, hiçbir şey bunu değiştiremezdi... Neydi yaptıkları bunların? Biri, anları dondurarak zamana zaman ekliyor, diğeri zamanı kısaltıyordu... Kabacası buydu ona göre, yarattıkları yanılsama farklıydı o kadar... Sonuçta gerçeği biz nasıl görüyorsak öyle görmeye devam ediyorduk.
“Temel ilke, Türk ulusunun onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu İlke ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla sağlanabilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık dünyası karşısında uşak olmak konumundan daha yüksek bir muameleye layık olamaz. Yabancı bir devletin koruma ve
Sayfa 192Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.