Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Aşk nedir? Bana kalırsa, güzel bir nesnenin niteliklerinin bizim üzerimizdeki etkisinden başka bir şey olarak görülemez; bu etkiler bizim başımızı döndürür; bizi yakıp kavurur; eğer bu nesneye sahip olursak memnun oluruz; sahip olmamız mümkün değilse ümitsizliğe kapılırız. Peki, bu duygunun temeli nedir?... Arzu. Bu duygunun devamı nedir?... Delilik. Dolayısıyla, güdümüze sadık kalalım ve etkilerinden kendimizi koruyalım. Güdü, nesneye sahip olmaktır; o halde, sahip olmaya çalışalım, ama bilgelikle; ona sahip olur olmaz ondan yararlanalım; ya- rarlanamıyorsak kendimizi teselli edelim: Benzer binlerce başka nesne, çoğu zaman da daha iyisi, onun kaybı karşısında bizi teselli edebilir; tüm erkekler, tüm kadınlar birbirine benzer: Sağlıklı bir düşünmenin etkilerine direnebilecek aşk kesinlikle yoktur. Oh! Duyuların sonucunu bizim içimize gömerek, bizi asla bir şey göremeyecek hale sokan, ancak çılgınca tapılan bu nesneyle var olmamıza yol açan bu sarhoşluk ne büyük bir aldatmacadır! Yaşamak bu mudur? Bu, bize deliliğin etkilerine pek benzeyen metafizik hazlardan başka mutluluk bırakmayarak kanımızı emen ve kemiren yakıcı bir ateş içinde kalmayı istemek değil midir? Bu tapılası nesneyi eğer her zaman sevmek zorundaysak, onu asla terk etmeyeceğimiz kesinse, bu da bir zırvalık olur, ama en azından bağışlanabilir. Bu olabilir mi? Bu ezeli bağların asla yalanlanmadığına çok örnek bulabilir miyiz? Birkaç aylık hazzın ardından nesne bir süre sonra gerçek yerine yerleştiğinde, onun sunaklarında yaktığımız günlük bizim yüzümüzü kızartır ve artık çoğu zaman bizi baştan çıkarabileceğini bile düşünemez hale geliriz.
İnananlar: Ebediyet soytarıları. İman: Zaman dışı bir sahne ihtiyacı... Ama biz inanmayanlar dekorlarımızla ölürüz; cesetlerimize vaat edilen debdebeye aldanamayacak kadar da yorgunuzdur...
Sayfa 126
Reklam
Biz Afganlar hep aşırı hüzünlüyüzdür, değil mi? Bazen gamkâri’ye öyle gömülürüz ki, kendimize acımaktan boğulacak gibi oluruz. Kaybetmeyi,acı çekmeyi yaşamın gerçeği sayar,hatta gerekli görürüz. Sonra da, zendagi migzara,deriz: Hayat devam ediyor..
Çünkü onun derinliklerine ne kadar çok inersek, kendimizi de o kadar derinden hissederiz. Sadece hakiki insani varlığımıza ulaştığımızda ona yakın oluruz. Kim kendini iyi tanıyorsa onu da iyi tanıyordur; bütün insanlığın son sınırı o değilse hiç kimsedir. Onun eserine giden bu yolculuk bizi duygunun bütün araflarından, kötülüklerin cehenneminden, dünyevi acıların bütün basamaklarından geçirir: İnsanın acısından, insanlığın acısından, sanatçının acısından ve en sonuncusundan, en korkuncundan, Tanrı acısından. Yol karanlıktır, insan içinden tutku ve hakikat aşkı ile yanmalıdır, yanlış yollara sapmamak için: Onunkine girmeye kalkmadan önce kendi derinliğimizi baştan sona dolaşmalıyız. O haberciler göndermez, sadece deneyim bizi Dostoyevski'ye götürür. Ve onun şahitleri yoktur, bedeninde ve zihninde sanatçının şu üç mistik biriminden başka: Yüzü, kaderi ve eseri.
Bizim ebedi kalmaya namzet tarafımız, herkese, her şeye, her zamana, her mekâna şâmil ve Allah’a bağlı olan bu “şuurüstü”ruh bölgemizdir. Onu geliştirdiğimiz nisbette, yalnızlık dramımızdan kurtuluruz. Her şeyle, herkesle, her zaman ve her mekanla, nihayet Allah’la beraber bir seviyede değil, birlikte oluruz.”
Düşünmekle biliriz, ilim sahibi oluruz; düşlemekle tanırız, irfan sahibi oluruz. Düşünmekle başkasını (gayr) biliriz, düşlemekle kendimizi (ayn) tanırız.
Sayfa 110 - Kapı Yay.Kitabı okudu
Reklam
Her kapımız bir mezar taşı Biz hepimiz uzun uzun ölürüz...
Hiçbir zaman bize ihanet etmez aşk ve biz oluruz hep, ona ihanet eden.
Bu denklemde, sadece Leon'un, Mathilda'nın hayatını kurtardığını düşünürsek hata etmiş oluruz. Mathilda da Leon'un hayatını kurtarır; ona bir ölüm makinesi olmadığını, gülüp eğlenen, üzülüp şefkat duyan bir insan olduğunu hatırlatır. Bu Leon'un zayıf yönünü de ortaya çıkarır ama onu ilk kez mutlu halde görürüz.
Sayfa 10 - Kafkaokur
Reklam
Mutluyken hep iyi insan oluruz ama iyi insan olduğumuzda illa mutlu değilizdir.
insan Ruhu Tanrının sonsuz zihninin bir parçasıdır ve bundan dolayı insan Ruhu şu ya da bu şeyi kavrıyor (algılıyor) dediğimiz zaman, Tanrının sonsuz olması bakımından değil, fakat insan Ruhunun tabiatıyla ifade edilmiş olması veya insan Ruhunun özünü kurması itibarıyla Tanrının şu ya da bu fikri olmasından başka şeyi anlamıyoruz ve yalnızca insan Ruhunun tabiatını meydana getirmesi bakımından değil, insan Ruhuyla birlikte başka bir şeyin fikrine de sahip olması bakımından, Tanrının şu ya da bu fikri olduğunu söylediğimiz zaman, insan Ruhunun bir şeyi parça halinde ve upuygun olmayarak (inadéquate) kavradığını söylemiş oluruz.
Aşırı üzüntüyle, Rabbi­mizin şefkatinden daha fazla kendimize şefkat beslediğimizi ve Onun hikmetlerinden daha fazla hikmete sahip olduğumuzu öne sürmüş oluruz. Bu da mümkün değildir, zira ilahi şefkat ve hikmet aşılamaz, aşıldığında bunların adı şefkat ve hikmet değil, olsa olsa bir kalp hastalığı olur. Kimsenin Rabbimizden daha şefkatli olma hakkı ve imkanı yoktur.
"Her seçiş bir vazgeçiştir. Seçtiklerimiz değil bazen seçmediklerimiz ile duruş sahibi oluruz."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.