Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Düşünceler de böyle kolay değişseydi keşke. Tık. Hatta unutulsaydı. Tık. Kanalın birinde, Murat Bey'le ilgili hiçbir anıya denk gelmeyen yeni şarkılar çalıyordu. Ekranda Nazan Öncel'i görünce sesi açtı. Yenilik iyiydi, iyi olmalıydı. Günlerdir kapımı kimseler çalmıyor, Göğsümden içeri yokluğun sızlıyor. Bir demlik çayım var, tütünüm de geçiyor.
Sayfa 8 - Yapı Kredi Yayınları (İçler Dışlar Çarpımı)Kitabı okudu
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Reklam
Zamanın çok ince Dilimleri
İyimser bir hesapla diyelim ki, seksen yıl yaşadınız Her gün çalışmak, yemek ve uyumakla geçen saatler ayrı ayrı hesaplansa ortaya korkunç bir tablo çıkıyor. Seksen yılınız ede ede 29.200 gün edebiliyor. Günde yedi saat uyusanız, seksen yılda 204.400 saat, yani 23 yıl 4 ay kadar uyumuş oluyorsunuz. Amma çok lan, diye düşüneceksiniz. Evet, bence de
Sayfa 260 - Ortaoyuncular YayınlarıKitabı okudu
Sanıyorum biraz vaktin vardır. Eğer istersen beş on dakikada sana tüm öykümü anlatabilirim. Belki bir faydası olur, kim bilir. Ne ilginç değil mi? Koskoca bir ömür yaşadım sanıyorsun ama hepi topu beş on dakikada anlatacağın kadar bir şey aslında. Bu bana hep neyi hatırlatır biliyor musun? Allah'ın kıyamette insanlara, Yeryüzünde ne kadar kaldınız?' diye sormasını... Hani insanlar, 'Bir gün veya bir günden daha az' diye cevap veriyorlar ya! Bilmiyor musun bu ayeti? Mü'minûn Suresi'nde geçiyor. Neyse... İşte bu âyeti her düşündüğümde, 'Ne kadar da isabetli bir diyalog' diyorum içimden. Düşünsene, ben kırk iki yaşındayım ve kırk iki yıllık ömrü beş on dakikada anlatabileceğimi düşünüyorum. Geçmişte yaşadığım acılarımı, öfkelerimi, hüzünlerimi, aşklarımı, savaşlarımı... Hepsini zihnimde toplamaya çalışıyorum ve hissettiğim şey bu. Sanki tüm o duygular uzun yıllar sürmemiş de küçücük bir anda olup bitmiş gibi. Ne acayip değil mi? Geçmez sandığın her dert, bitmez sandığın her acı, sonsuz sandığın her mutluluk, bugünden baktığında küçücük bir anın içine sığabilecek kadar küçülüyor. Her şey, öyle ya da böyle geçip gidiyor. Neyse konuyu dağıtmayayım, senin yapacak önemli bir işin var, malum. Tutmayayım seni, hızlıca anlatayım ben. Dedim ya, belki senin de işine yarar bu öykü.
Bedenlerinden çok ruh ve zihinleri yaşlı olan sevimsiz balıklar
"Örneğin şunu öğrendim ki, balıkların çoğu yaşlanınca ömürlerini boşuna geçirdiklerini söyleyip yakanırlar, sürekli sızlanıp herkesten şikayet ederler, ben bilmek istiyorum, hayat gerçekten bir avuç yerde durmadan dönüp durmak, sonra da yaşlanıp ölüp gitmek mi yoksa bu Dünyada daha başka türlü yaşamak da mümkün mü?" Yaşlı balıkların
İbnü'l Cevzî'nin (Rahimallahü Teâlâ) Aşkı...
İbnü'l Cevzi (Rahimallahü Teâlâ), Resûl-ü Ekrem'in (Sallallahu Aleyhi ve sellem) hadisi şeriflerini toplamak için diyar diyar geziyor. Ama diyor yemek zamanımı alıyor diyor. Bak şimdi aşka bak. Resûl-ü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve sellem) ve Sahabe-i İkram'dan gelen ilmi mirası adam toplamaya çalışıyor. Ya ben şimdi yemekle mi
Reklam
Sen bir musibetzede veya işçi ve meşakkatli bir halde olan bir fakirden sor; ne haldesin? Aklı başında ise diyecek ki: "Şükürler olsun Rabbime, iyiyim, çalışıyorum. Keşke çabuk Güneş gitmeseydi, bu işi de bitirseydim. Vakit çabuk geçiyor, ömür durmuyor gidiyor. Vakıa zahmet çekiyorum, fakat bu da geçer, herşey böyle çabuk geçiyor." diye, manen ömür ne kadar kıymetdar olduğunu, geçmesindeki teessüfle bildiriyor. Demek meşakkat ve çalışmakla, ömrün lezzetini ve hayatın kıymetini anlıyor. İstirahat ve sıhhat ise, ömrü acılaştırıyor ki, geçmesini arzu ediyor.
Herkesin acelesi var, hepsi çok meşgul, hayat geçiyor, ömür kısa, yakalamak lazım ve erken kalkan yol alıyor, kalkamayan kaderine yanıyor. yavaşlarsan tükenirsin, yok olursun, bitersin. Hiç durma, hep koş ve daima koş.. Hep bir şeylere yetişmeye çalış, hep yorul, hep terle, hep öfkelen ama yine de avuçlarının arasından kayıp gitsin yaşam.. Bir söz vardır ya "Taşıdığın yük ettiğin hamallığa değsin" diye, ne taşıdığımız yük işimize yarıyor ne hamallığımıza biri bir ödül veriyor. Sizce de bu işte bir tuhaflık yok mu? Ne kadar hızlı yaşarsak o kadar geç kaldığımız belli değil mi artık? Günün sonunda bir zafer ipi olmamasına rağmen hangi ipi göğüslemeye çalışıyoruz? Kim kandırdı bizi böyle? Kim ikna etti hızlı olanın kazanacağına bizi? bu hız çağı insanca olan ne varsa alıp götürdü bizden.
Sayfa 190Kitabı okudu
Refik Halit üstadın bu konuda nefis bir denemesi vardır. "Dilimiz Ne Der Biz Ne Düşünürüz" başlığını taşıyan bu yazıyı okuduğumuzda aynca meseleyi izaha gerek kalmayacaktır sanırım. Buyrunuz: İnsanların yüreğini duvar ilam gibi yanılmadan, şaşırmadan, suhulet ve selâsetle apaçık okumaya başlayalı, yani bir hayli zamandır, hayat bana bir
_İnsanIar, kuşIar gibi uçmayı, baIıkIar gibi yüzmeyi öğrenmişIer ama insan gibi yaşamayı öğrenememişIer. _Görmek isteyenler için ışık, istemeyenler için karanlık vardır. _Hiçbir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle baş başa kalmaktan çok hiçbir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar ama en çok kendinden kaçar.
Reklam
_İnkarcılar kızgın fırına atılmış saman gibi yanacaklar. İnananlar ise ahırdan salınmış buzağılar gibi sevinçle sıçrayacak. _Davutoğlu Süleyman’ın özdeyişleri_ _Akılsızlarara, ahmaklıklarına uygun karşılık ver. Yoksa kendilerini bilge sanırlar. _Akılsızlar ne zamana dek bilgiden nefret edecek? _İyilerin peşinden gidin. Hırsızın katilin
İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Mektubât isimli kitabında bu konuyu şahsî bir tecrübesi üzerinden şöyle anlatır: "Önceleri sıkıntı ve musibet gelince sevinirdim. Dert ve bela gözlerdim. Elimden dünyalıkların kayıp gitmesi de bana mutluluk verirdi. Durumun hep böyle gitmesini arzu ederdim. Şimdiyse sebepler âlemine getirildim. Kendi aczimi ve muhtaçlığımı hissetmeye başladım. Az bir sıkıntı gelince derhål üzülmeye başlıyorum. Gerçi o üzüntü çabucak geçiyor, geriye hüzün bırakmıyor. Fakat önce üzüntü gelmeden de olmuyor. Önceki vaziyetimde dertler ve sıkıntılar hakkın da dua ettiğimde onlardan kurtulma düşüncesine odaklanmıyordum. Yalnızca Kur'an-ı Kerim'in 'Bana dua ediniz! (Mü'min, 60) emrine uymuş olmak için dua ediyordum Şimdilerdeyse gelen musibetlerin kalkması için dua ediyorum. O eski hâllerin hep sekrden (manevi coşkunluktan) ileri geldiğini anladım. Sahv yani uyanma olunca zavallılık hissi, yalvarış, korku, üzüntü, sıkıntı, sevinç gibi insani hâller gerçekleşiyor. Başlangıçta dualarım beladan kurtulmak maksatlı değildi. Kurtulmayı düşünmek gönlüme iyi de gelmiyordu. Peygamberlerin dualarının da aynen böyle olduğunu; kurtulmak için değil, bir şeye kavuşmak için dua ettiklerini düşünüyordum. Şimdi, bu yeni hâl ile şereflendirildim. Bana işin iç yüzü açıklandı. Peygamberlerin dualarının da muhtaçlık, acziyet, korku ve kurtulma duygusu eşliğinde olduğu, yalnız dua emrine uymak maksatlı olmadığı anlaşıldı.
Beyin gelişimini tamamladığı zaman Ki bu yaklaşık 25 yaşa denk geliyor gençler yetişkinliği adım atmış oluyor beliren yetişkinlik 1 dönem ergenlik 2 dönem ise beliren yetişkinlik ergenlik dediğimizde 11-18 yaş arası dönemi beliren yetişkinlik dediğimizde de 18 30 yaş arası dönemi kastediyoruz özetle gençler Risk almaktan kaçınmadıkları için
Huzurluydu sanki. Bazı gece, "Ne olacak ki," diyordu kendi kendine, "işte hayatımı kurdum, bu da benim hayatım, evim, kapım var, sarı köpek hep yanımda, elimden iş geliyor, ben de böyle yaşarım, bahar nasıl olsa gelir, yaz da," diyor, "bütün gördüğüm insanlar nasıl sanki, bak hepsi bir evin içine girmiş, söylediğine anladığı kadar cevap veriyor, nesi varsa onu yiyor ve yaşıyor, bu da ömürlerden bir ömür oluyor. Vakit geçiyor, herkes ihtiyarlamış. Belki ben de arıcı olurum, hatta kışın arılarımı Mersin'e ben götürürüm, oradan bilmediğim başka yerlere de götürürüm, Celal Amca, 'Arı ile karı gezdirmezsen kaçar,' diyor, 'Ben gezdiririm, aslında kendim gezerim, küçücük arının arkasına saklanırım, güzel değil mi sanki bunlar?" diyordu.
Sayfa 323Kitabı okudu
98 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.