Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Solcu olarak adlandırılan insan, çağdaş tarihin pratik gereklerle düşünsel yorum çerçeveleri arasında bir uygunluk ayrıcalığı sağlayan, belirli bir dönemine hala dört elle sarılıyor. ... Biz hala Fransız Devrimi'ne "ayarlıyız; ama daha önce yaşamış olsaydık, La Fronde'a "ayarlı" olurduk. La Fronde için söz konusu olduğu gibi, çok geçmeden Fransız Devrimi de eylemimizin kendisine göre biçimleneceği tutarlı bir görüntü sunmaz olacaktır.
Ruha dokunmak..
"Her şeyden önce Freud insan ruhunu bilimsel olarak araştıran ilk gerecin mimarıdır."
Reklam
Sahiden, insanlar kendileri verdiler kendilerine, her türlü iyi ve kötülerini. Sahiden, almadılar bunları, bulmadılar bunları, gökten bir ses olarak inmedi bunlar onlara. İnsan, varlığını sürdürebilmek için önce şeylere değer biçti - şeylerin anlamını o yarattı, insanca bir anlam yarattı. Bu yüzden "insan" diyor kendine: değer biçen demektir bu.
Farabi’nin insan anlayışı üzerine eğilmeden önce Batılı felsefecilerin ve felsefe akımlarının “İnsan nedir?” sorusuna getirdikleri açıklamalara bakmamız önem teşkil etmektedir. İlkçağ felsefecileri “İnsan nedir?” sorusunu arka plana atarak sadece tabiat üzerinden bir anlayış ve düşünce sistemi geliştirmeye çalışmışlar ve bunun sonucunda ise büyük bir çıkmaza girmişlerdir.
İnsan önce kendine iyi gelmeliyi bilmelidir.
Muhtemelen “algoritmalara harcadığımız zamanı ve kaynakları bizi insan yapan değerlere de harcamazsak teknoloji yalnızca hayatlarımızı yönetmekle kalmayacak, dahası bizzat bizler teknolojiye dönüşmeye zorlanacağız, kandırılacağız ya da buna razı edileceğiz. Araçlarımızın araçları olmuş olacağız”3 Bu perspektifte yeniden eklenebilir ki distopya, bilim kurgu filmlerinden ziyade önce zihinlerimizde şimdi de deneyimlerimizde geziniyor. Öyle ki bu anlatılarda bedenlerimizi ansızın robotlaşmış buluyoruz.
Reklam
Türk Romanınn sorunu kişiliktir. İnsanımızın kişilik kazanma savaşının önemini henüz kavramamış olmasıdır. Kendisiyle hesaplaşma diye bir kavramın varlğından habersiz oluşundandır. Bunun için romanımız düzmecedir. Diyalektik gibi gerçekten büyük kavramların gerisine sığınan cüceler ordusu oluşundandır. Köylünün sefil yaşayışı olgusu büyük
"İnsan ortaya çıkar çıkmaz, çiçekler de ortaya çıktı." Bana kalırsa, çiçekler insandan çok daha önce vardı ve insanın gelişiyle hâlâ içinden çıkamadıkları bir şaşkınlığa gömüldüler...
Haydi bütün diğer anlattıklarımı boş ver, bugüne kadar çabaladın, koşturdun, hep elinden geleni yaptın. Bugün geldiğin noktada bazı şeyleri yanlış yaptın, buna hiç mi hakkın yok? Hep en iyisini mi yapmak zorundasın? Bazen yorgunsundur, tam anlamıyla kendini verememişsindir, işler ters gitmiştir, sen de pek üstelememişsindir. Daha önce gösterdiğin o kadar çabanın hiç mi hatırı yok? Kendine birazcık torpil geçmende bence hiçbir sakınca yok. Böylece hayatın sonraki sınavları öncesinde birazcık dinlenmiş, biraz da kendini şımartmış olursun. Bence buna hakkın var.
Sadece insan türünün erkeği dişini öldürür .
Sayfa 101Kitabı okudu
Reklam
Diğer her şeyi boş ver, sadece şu birkaç şeyi önemse: Unutma ki her birimiz sadece şu ânı yaşıyoruz, bu da yaşamın çok kısa bir ânıdır, yaşamımızın geri kalan kısmı ya zaten yaşanmış halde ya da belirsiz bir geleceğe dayanmakta. Her birimiz için yaşamımız küçük bir şey, yaşadığımız yer dünyanın küçük bir noktası, öldükten sonraki en uzun şöhret bile küçük ve bu şöhretin kendisi de çarçabuk yaşamdan göçecek olan ve uzun zaman önce ölmüş biri şöyle dursun, kendini bile bilmeyen bir dizi küçük insana bağlı.
İnsan Evriminde Dilin Doğuşu
“Ses diyorum, kelime diyemem, çünkü konuşmalar asıl olarak seslerden ibaretti. Sıfat veya zarflarla değiştirilebilecek sabit değerleri yoktu. Bunlar henüz keşfedilmemiş konuşma araçlarıydı. Sıfat ve zarfların kullanımıyla isim veya fiilleri nitelemek yerine, sesleri tonlama yoluyla, nicelik ve tizliği değiştirerek, yavaşlayarak veya hızlanarak niteliyorduk. Belirli bir sesi çıkarırken harcadığımız süre, sesin anlamını değiştirebiliyordu. Fiil çekimi yoktu. Zamanı bağlamdan çıkarabiliyordunuz. Yalnızca somut şeylerden konuşuyorduk, çünkü yalnızca somut şeyler düşünüyorduk. Ayrıca, iletişimimizin çoğunu pantomim yaparak da sağlıyorduk. En basit soyut düşünceyi bile aklımızdan geçirmemiz mümkün değildi. Böylesi bir düşünce aklımıza gelse bile, bunu başkalarına aktarmamız imkansızdı. Soyut düşünceler için tanımlanmış sesler yoktu. Biri soyut bir düşünceyi anlatmaya kalkıştığında, kelime dağarcığının sınırlarını zorlaması şarttı. Bunun için yeni sesler uydursa bile, arkadaşlarının bunu anlamasına imkan yoktu. Bu noktada pantomime başvurması; düşünceyi mümkün olduğunca resmetmeye çalışırken, bir yandan da bu yeni sesi tekrarlaması gerekiyordu. Böylelikle dil gelişti.”
Sayfa 32
Evliliğin öğrencisi olmak
Korku Kültürü'nde yetişmiş birisi yaşamı keşfetme merakı içinde değil, denetleme kaygısı içindedir. Tanışma süreci içinde şu soruları birbirinize sormalısınız: Biz evliliğimizin ve birbirimizin öğrencisi olmayı kabul ediyor muyuz? Yoksa birbirimize öğretmenlik mi taslayacağız? İnsan insana ilişkinin eşit insanların ilişkisi olduğunun farkında mıyız?
Bizim hayatımız da genelde iki seçenek arasında kalıp birini seçmekten ibaretse, şu soruyu sormadan edemiyor insan: Seçimlerimiz gerçekten bize mi ait, yoksa ilahi matematik emrettiği için mi böyle? Mesela inandığımız dinin yegâne din olduğu kabul etsek bile, dünyanın birçok yerinde ve kaçınılmaz bir biçimde birbirinden bağımsız dinler ortaya çıkıyorsa, ya da dünyanın farklı bölgelerinde yine birbirinden bağımsız ama tam da aynı döneme rastlayan tarım faaliyetleri görülüyorsa, burada insan zekâsı nerede? Eğer insan ile alakalı her şey insan zekâsının bir ürünüyse, bugün mümkün olan şeyler neden yüz sene önce değil de ancak ve ancak bugün ve mevcut koşullarda mümkün olabiliyor. O insanlar bizden daha az zeki, en azından daha mı az istekliydi. Sanmam.
Yalnızlığın huzuru
Çok şükür! Kendimleyim! Gecikmiş ve bitkin birkaç faytonun tekerlek sesinden başka ses yok. Birkaç saatlik de olsa, dinlenemesek bile, sessizliğe kavuşacağız. Çok şükür! İnsan yüzünün zorbalığından kurtuldum, şimdi artık yalnızca kendime katlanacağım. Çok şükür! Yoğun karanlıklar banyosunda dinlenmeme izin verildi! Önce dışkapı anahtarını iki kez çevirmeli. Bana öyle geliyor ki kilit yalnızlığımı artırıp beni dünyadan ayıran barikatları güçlendiriyor. ... Her şeyden hoşnutsuz, kendimden hoşnutsuz, kendimi yeniden satın almak ve gecenin sessizliği, yalnızlığı içinde böbürlenmek istedim. Sevdiklerimin ruhları, şarkısını söylediklerimin ruhları, güç verin bana, dayanak olun bana, yalan dolanı ve dünyanın ayartıcı buğularını uzaklaştırın benden ve sen ulu Tanrım, birkaç güzel dize üretme bağışını esirgeme benden, esirgeme ki insanların sonuncusu olmadığımı, küçümsediğim insanlardan aşağı olmadığımı kendime kanıtlayayım!
Sayfa 42 - Türkiye iş bankasıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.