Hayatımı değiştiren kitap!
Hayatımı değiştiren film!
Hayatımı değiştiren olay!
Ne çok duyuyoruz değil mi böyle cümleleri hayatta? Peki hiç canlı örneği ile karşılaştınız mı?
Yıllar yıllar önceydi. - Tamam o kadar yaşlı değilim kabul ediyorum.- Üniversite sıralarındaydım. Çocuk Edebiyatı dersimize giren hocamız "Güneşin Çocukları" diye
Bir tarihte Kayseri'ye bir Yahudi gelmiş.
Adı da Moizmiş. Ticaret yapmak için Kapalıçarşı'da bir dükkan tutmuş. Mekan komşularına sormuş;
'Bu çarşıda en çok kimden çekinmeliyim ?'
Birkaç dükkan ötesini gösterip "Bak orada bir Ahmet Ağa var onun yanına desturla yanaş." demişler.
Moiz gitmiş Ahmet Ağa'nın
YouTube kitap kanalımda Posta Kutusundaki Mızıka kitabını okumadan ölebilirsiniz dedim: ytbe.one/cZco9tl4rBs
Sevgili Dost,
BİM'deki reyonlarda nasıl da cesur duruyorsun öyle.
Maske takan insanların alışveriş telaşı arasında insana nasıl bir kalsiyum güveni veriyorsun öyle.
Bize diğer pastörize sütlerle arandaki terörize duygularını
Mina Urgan, diyince sanırım aklınıza sanırım ilk önce güçlü bir Türk kadını profili gelmeli her şeyden önce. Kendisi profesör. İngiliz edebiyatını yalamış yutmuş bi isim. Çeviri kitapları da var zaten. Aynı zamanda da siyasi bir kişi olarak da bakmakta kendisine fayda var. Sağlam bir komunist demek lazım. Türkiye İşçi Partisi üyelerinden. Hiçbir dönem
“İnsan sevince gözü kör oluyor, hatalarını göremiyorsunuz... canımı verebilsem yaşatabilmek için verirdim.” (Eşini 12 yerinden bıçaklayarak öldürme suçundan cezaevinde)
“Ortada yalın bir gerçek var. Gün geçmiyor ki bir kadın, erkek şiddetinin mağduru olmasın. Baskılanan, öldürülen ve hiçleştirilmeye çalışılan kadınların sayısı her geçen gün
İ N T İ H A R !
7 harf 3 hece!
Hayatın ne getireceği belli olmuyor.
Bazen de ne götüreceği.
Bir bakıyorsun asla yapmam dediğin şey ile başbaşa kalmışsın.
"İnsanlar intihar eden birinin cenazesine nadiren çiçek gönderiyorlar." (s. 376)
Kimsenin ne yaşadığını bilemezsin.
Kimsenin ne ile sınandığını...
Kimin acısının ne boyutta
KAYSERİLİ'YE DİŞLERİNİ SATAN YAHUDİ 🪐👱🕊️
Bir tarihte Kayseri’ye bir Yahudi gelmiş. Adı da Moizmiş. Ticaret yapmak için Kapalıçarşı’da bir dükkân tutmuş. Mekân komşularına sormuş; ‘Bu çarşıda en çok kimden çekinmeliyim?’
Birkaç dükkân ötesini gösterip, ‘Bak, orada bir Ahmet Ağa var, onun yanına desturla yanaş’ demişler. Moiz gitmiş Ahmet
ßu çocuqu ziyan edeceksin. Müzeyyen ! Öyle Aqabey , ne yaparsın. Gelsin benim magazada çalışsın .Olur aqabey çalışsın....
Hem çalışsın hem okusun ..
Hafızlıqını da arada tamamlayı versin .
Yapar yapar Zeki Çocuk ....
Öncelikle arkadaşlar bu incelemeyi bir pedagog bir öğretmen veya bir eğitimci edasıyla yazmadığımı belirtmek isterim. Kaleme alırken bir sosyolog ve 20 yıl bu eğitim sisteminin içinde olan bir fert olarak kaleme aldım. Elimden geldiğince bilimselliğe girmemeye sadece kendi alanımın noktalarına değinmeye çalışacağım. Önce kitap hakkında sonrada
Dünyanın belki en iyi kalpli
insanları. Ama ne yaparsın ki hepsi dertli. Kendi dertleri değil! Başkalarının derdi.Etraftarındaki hiçbir şeyi unutmuyorlar.İşinden
haksız yere çıkarılan vatman, tamir edilmediği için yıkılan ev, çocuğuna iyi bakmadığı için ölümüne sebep olan komşu kadın, ayna taşı çalınan eski çeşme.. Hepsini biliyorlar. Hepsini hatırlıyorlar ve birbirlerine hatırlatıyorlar. Biri öbürünü tamamlıyor, tamam larken bir başkasını hatırlıyor. Tam gayri memnun denen şeyin kendisi. Öyle ki, kendi hayatları yok artık. "Nasılsınız?" der demez, zincir başlıyor.
___
ㅤㅤㅤㅤ
İyi ve kötü algısı genelde hep toplumun bizi nasıl yönlendirdiği ile ilgilidir...
Zeki Alasya ile Metin Akpınar'ı herkes bilir çocukluğumuzun kahramanlarındandır.
Onlarla büyüdük ve başımıza taç yaptık. Ama hakikaten öyle mi? yoksa toplumun algıları içerisinde mi kaybolduk..
Metin Akpınar şöhret zamanlarında gittiği bir turnede bir
"Bugün namazlarımı tam vaktinde kılacağım" diye niyet edersin. Ezanı duyar duymaz lavaboya koşarsın. Tam abdestini alırken lavabonun kirli olduğu ilişir gözüne.Lavaboyu ovayım da hemen gidip namazımı kılayım dersin.Günlerdir içinden gelmeyen temizlik isteği bir anda coşuverir.
Orayıda,şurayıda derken bütün banyoyu temizlersin.
Öyle
Ölenle ölünmüyor evet ama yaşayan bir ölüye dönebiliyor insan. Görüyoruz, duyuyoruz, biliyoruz hatta yaşıyoruz.
Yıllarca birlikte yaşadığın eşini kaybetmek nasıl bir duygudur, hatıralarını geride bırakmak 70 yaşında yeni bir hayat kurmaya çalışmak nasil hissettirir insana?
Ya da 30 yaşında ne farkeder?
Hem şehirde hem taşrada geçen bir hikaye.
2 farklı insan yaşantısı.
Eğitimli egitimsiz arasındaki çatışma, aynı zamanda bir kuşak çatışması da denilebilir.
Her karakterin haklı olmak için kendince sebepleri var. Kitapta kimse kötü değil, yalnızca yaşamak istedikleri hayat birbirlerinden farklı. Alışkanlıkları, düzenleri yapmak istedikleri başka.
İnsan elinde olmadan kendi hayatını düşünüyor kitabı okurken. Bazen en mantıklı tercihleri yaparsın, herkes için en doğrusunu, en güzelini seçersin ama yine de olmaz..
İşte öyle bir kitap.
Çok severek okudum, öneririm.
Iza'nın ŞarkısıMagda Szabo · Yapı Kredi Yayınları · 20203,415 okunma
Bazı kitap konularına özellikle yazmam. Şiir, edebiyat falan… çünkü ben ne yazayım? Konunun hakkını verememekten çekinirim ki zaten veremem de… Az önce Katarlı bir yazarın Atatürk'e hain demesi başlığına denk gelince buraya yazma ihtiyacı hissettim. Kafam biraz verimsiz çalışır benim. Kendi kendime düşünürken laf lafı açar, açar, açar sonra