Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
NİNA (Yalnız.) - Ünlü bir aktristin hem de böyle saçma bir nedenle gözyaşı döktüğünü görmek ne tuhaf! Yığınların hayran olduğu, her gün gazetelerde kendisinden söz edilen, fotoğrafları satılan, yapıtları yabancı dillere çevrilen bir yazarın da bütün gününü olta başında tüketip iki tatlı su kefali yakaladığında sevinmesi de garip değil mi? Ben bu ünlü kişilerin gururlu, yanlarına varılmaz kişiler olduklarını, kalabalıkları hor gördüklerini sanırdım. Soy sop tanınmışlığını, zenginliği her şeyden çok önemseyen sıradan insanlardan, ünleri ve adlarının göz kamaştırıcılığıyla bir çeşit öç aldıklarını düşünürdüm. Oysa onlar da ağlıyorlar, balık tutuyorlar, kâğıt oynuyorlar, herkes gibi gülüyor, öfkeleniyorlar.
EFELYA'dan... ........ Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp: “Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?” “Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı. “Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
Reklam
Lucienin kamı göğsüne yaslanmış, bacakları kollarının lam altından geçerek sırtına dolanmıştı. Ve ikisinin arasında kalçaları sıcak vajinasını karın kaslarına dayıyor, orgazm olmak için yanıp tutuşuyordu. Vücudunu öperek yukarı doğru çıkıyor, kadınının kontrolsüz seslerini dinliyordu. Kalbinin üzerine son bir öpücük kondurarak başını kaldırdı ve
Sayfa 93
Türkiye için Balkanlar, eski beylikler önemli değil bunlar ilgilen­dirmiyor Enver’i. Buna karşılık ... — Tuhaf şey... Nedir peki onu ilgilendi­ren? — Turancılık, Edirneden Çine kadar Orta Asya’daki bütün Türklerin birleşmesi. Yeni milletler doğuyor, burada da heryerde de. Bundan sonra artık Yunanistan'ın, Sır­bistan’ın yaşamasına engel olamayız. Yeni ülkeler aramak gerek. Olağan bir barışla Ru­meli topraklarını emniyete aldık mı eski Hıristiyan eyaletlerin cehenneme kadar yolu var. İstanbul'da kurulacak saçma bir cumhu­riyet yerine başkenti Semerkant olacak bir imparatorluk kurmalıyız.
Keşke ölmek isteyen bir tek kendisi olsa
"Kendi kendisiyle gurur duyma zamanıydı, şimdi yaptığı şeyi yapabildiği, en sonunda cesaretini toplayıp bu yaşama veda edebildiği için." Gururu yaşamdan değil ölümden yana duymamamız tuhaf geliyor ama o hisleri yaşadığımda ben de kendimle gurur duymuştum ve "Acınası olanlar biz değiliz asıl yaşayanlar tamam mı? Neyin acınası ya da
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
Reklam
“sen susalı üç hafta oldu ve bazen karıştırıyorum hangimizin öldüğünü. önce senin öldüğünü sandım. çok üzüldüm biraz zaman geçince fark ettim ki ölen benmişim ama farkında değilmişim. seni arayınca anladım gerçeği çünkü ben her daim bir yaranın sızısıyla sana koşuyorum, kanar kanamaz elimle bastırıp sana koşuyorum, yaramı sar beni öp mırıltıyla
Canını sıkan balo değil, baloda kendisinin herkesin karşısında kim bilir hangi anlamlara. çekilebilecek sıkıntılı, tuhaf bir duruma düşmesiydi. Gerçi olup bitenlere aklı başında bir insan olarak, soğukkanlılıkla baktığında bütün bunların son derece saçma olduğunu, budalaca bir sözün hiç önemi olmayacağını görüyordu; hele satışla ilgili bütün işlemler usulüne uygun biçimde bitirilmiş, bu konuda hiçbir sorun kalmamışsa. Ama işte insanoğlu tuhaf yaratıktır: Az önce giyim kuşamlarını, davranışlarını küçük gördüğü, acımasızca eleştirdiği insanlar üzerinde sevimsiz etkiler bıraktığı için kendine kızıyordu. Olayı daha derinlemesine irdelediğinde bütün bunlarda kendisinin de önemli bir payının olduğunu görmesi can sıkıntısını daha da artırıyordu. Ancak kendine kızamıyordu ve bunda da hiç haksız sayılmazdı; çünkü herkeste kendini hoş görmek, kendine acımak gibi bir zayıflık vardır. Suçu yakınımızdaki birinin üzerine yüklemeye çalışırız: Hizmetçiye, astımız olan bir memura, karımıza ya da hatta bir sandalyeye; kapıya doğru fırlatıp attığımız sandalyenin kolluğu, arkalığı paramparça olurmuş, olsun varsın, olsun ki öfke nasıl olurmuş herkes görsün!
Sayfa 210 - 211Kitabı okudu
KARANFİL KIZ
O zamanlar dünya gerçekten de bir öküzün boynuzlarında durmaktaymış ve Karanfil Kız'ın bu aşırı gelişmiş iribaşa söyleyecek bir çift sözü varmış. Ama dur bak, en iyisi baştan başlayayım. Şimdi bu Karanfil Kız babasını fazla görememekten şikâyetçiymiş. Çünkü adamcağız haftanın her günü, hatta bazen haftasonları bile geç saatlere
_Tanrı, ilk ateisttir. E. Hubbard _Din, gönüllü köleliktir. Herzen _Burada bir ateist yatıyor. Giyinip kuşanmış hazır, ama gidecek bir yeri yok; ne cennet ne de cehennem. Mezar taşı _Çürümüş bedenimden çiçekler çıkacak ve ben de onların içinde olacağım. E. Mumch _Bir zamanlar ateist olmak istemiştim. Artık vazgeçiyorum. Adamların tatili yok! H.
Reklam
— E yeter, bırak ama Liza, ne kitabından bahsediyorsun; anlattıklarımla hiç ilgim olmadığı halde bana dokundu. Hoş pek de ilgisiz sayılmam ya. Tüm bunlar yüreğime dokundu işte... Yoksa, yoksa sen bunalmıyor musun burada? Anlaşılan hayır, alışkanlığın büyük tesiri var! Alışkanlığın insanı ne hallere getirdiğine şaşmamak mümkün değil doğrusu. Yoksa
Ünlü bir aktristin hem de böyle saçma bir nedenle gözyaşı döktüğünü görmek ne tuhaf! Yığınların hayran olduğu, her gün gazetelerde kendisinden söz edilen, fotoğrafları satılan, yapıtları yabancı dillere çevrilen bir yazarın da, bütün gününü olta başında tüketip iki tatlı su kefali yakaladığında sevinmesi de garip değil mi? Ben bu ünlü kişilerin gururlu, yanlarına varılmaz kişiler olduklarını, kalabalıkları hor gördüklerini sanırdım. Soy sop tanınmışlığını, zenginliği her şeyden çok önemseyen sıradan insanlardan, ünleri ve adlarının göz kamaştırıcılığıyla bir çeşit öç aldıklarını düşünürdüm. Oysa onlar da ağlıyorlar, balık tutuyorlar, kâğıt oynuyorlar, herkes gibi gülüyor, öfkeleniyorlar.
Sayfa 37 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun. _İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir. _Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur. _İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz. _Yanlış anlayanlar tarafından
Bacon'ın bilgi ile gücü özdeşleştirmesine böylesine geniş bir bağlamdan bakmak, bizim kendi tarihsel çerçevemizden bakıldığında oldukça tuhaf görünen bir duruma, yani bilgi ile güç arasında kurduğu ilişkinin Bacon için önceki felsefelerin kendini beğenmişliğinden düşünsel alçakgönüllülüğe geri dö- nüşü ifade edişine ışık tutar.
219 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.