Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ama özlemle beklediği şey yalnız mucize değildi: Adaletin, hakkın tecellisini gör mek istiyordu, yüce saydığı birisinin şanı, şerefi çiğnenmişti. Neden olmuştu? Kimin hükmüydü bu?.. Kim verebiliyordu bu kararı?.. Alyoşa'nın tecrübesiz, tertemiz kalbini hırpalayan sorular bunlardı. Kutsalların kutsalı bir varlığın, ondan çok aşağı, düşüncesiz bir kitlenin eğlencesi oluşuna incinmemesi, hatta hiddet duymaması mümkün değildi. Mucize ya da mucizeye benzer bu hava olmayabilir, nice zamandır umdukları hemen gerçekleşmeyebilirdi, ama bu şerefsizliğe, rezalete, zehir saçan rahiplerin dedikleri gibi, "doğadan öne geçen" çürümeye ne gerek vardı? Ferapont Baba'yla birlikte sevine sevine çığırtkanlığını ettikleri "işaret"in nedeni neydi? Neden kendilerinde istedikleri gibi hüküm verebilecekleri kanısı uyanmıştı? Tanrısal, Kutsal Güç neredeydi, neden "en önemli anda" kendini çekerek kör, dilsiz, acımasız doğa yasalarına boyun eğmeye razı olmuştu?
Sayfa 453 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Evet içilen bir su, Allah'ın izniyle sayısız aza ve cihazat-ı hayvaniye oluyor. İşte Allah'ın emriyle bir şey her şey oldu. Hem muhtelif-ül cins olan bütün taamlar ve yemekler, Allah'ın izniyle bir cism-i hâs, bir cild-i mahsus ve bir cihaz-ı basit oluyor. Ve işte Allah'ın emriyle her şey bir şey oldu. Evet azıcık aklı ve şuur-u kalbîsi bulunan anlar ki, bir şeyi her şey ve her şeyi bir şey yapmak, ancak her şeyin Sani' ve Hâlıkına hâs bir sikkedir. Mesnevî-i Nurîye(Bd.)
Reklam
İnsan hiç şanı şöhreti saltanatı bırakır mıydı? Şehirde keyif sürmek varken ormanların tekinsizliğini kim severdi?
Sohbet esnasında Mustafa Kemal Paşa, maârifin memleket sathında sür'atle yayılabilmesi için ne gibi tedbirler alınması lâzım geldiğini sordu. Bu sırada müdîr-i sâni Ayaşlı Ali Rıza Bey, Arnavutların yaptığı gibi Latin harflerini kabulden başka bir çâre olmadığını ileri sürdü. Fakat Heyet-i Temsiliye'den Washington sefiri Ahmed Rüstem Bey, bu fikre şiddetle karşı koydu: "Harf bir milletin şiârıdır. Harf değişirse millet hüviyetini, tarihini kaybeder, böyle bir şey olmaz" dedi. Bu suretle bu babdaki münakaşa da kapanmış oldu. .....
Sayfa 72
aradığı oydu, adı sanı vardı, ama adına halel gelsin istemiyor, kimseciklere soramıyordu.
"...Hayat ölmekle bitmiş olsa bir şey anlaşılmazdı; Evet, bir ömr-i sânî var: Değil hilkat abes mâdâm . Sen ey gâfil beşer, âlemde bir te’mîn-i istikbâl Edeydim, der çekersin ihtiyârî bir yığın âlâm. Eğer üç günlük istikbâl için ferdâyı anmazsan, Hederdir, korkarım, dünyâda imrâr ettiğin eyyâm . Hakîkî bahtiyâr ancak o âdemdir ki, dünyâdan Giderken mâmelek nâmıyle terk eyler büyük bir nâm..."
Sayfa 143 - Beyan Yayınları | Nazım Parçaları - Bir Mezar Taşına Yazılmış İdi | mâmelek: sahip olunan her şeyKitabı okuyor
Reklam
Yıl 1959 - 2024?
Vekâletin başına geçenler, adı sanı meçhul, kültürle, Maarifle ilgileri olmayan kimselerdi.
"Kendisini tanımaya, kendisini tanımadaki acizlikten başka yol bırakmayan Allah'ın şanı ne yücedir!"
Ey Fâtır-ı Kadir! Ey Müdebbir-i Hakim! Ey mürebbi-i Rahim!
Ey şiddet-i zuhurundan gizlenmiş ve ey kibriya-yı azametinden tesettür etmiş olan Sâni’-i Hakîm ve Hâlık-ı Rahîm! Bütün eşcar ve nebatatın, bütün yaprak ve çiçek ve meyvelerin dilleriyle ve adediyle; seni kusurdan, aczden, şerikten takdis ederek hamd ü sena ederim.
Sayfa 207Kitabı okudu
Felasifenin bir taifesi, Cenab-ı Hakk'a "mûcib-i bizzat" demişler, ihtiyarını nefyetmişler; ihtiyarını ispat eden bütün kâinatın nihayetsiz şehadetlerini tekzip etmişler. Feyâ Sübhanallah! Şu kâinatta zerreden şemse kadar bütün mevcudat taayyünatlarıyla, intizamatıyla, hikmetleriyle, mizanlarıyla Sâni'in ihtiyarını gösterdikleri halde, şu kör olası felsefenin gözü görmüyor.
Reklam
Tanrı'nın adaleti ve şanı günahkârları ve inançsızları sonsuz işkencelerle cezalandırmasını gerektiriyorsa, adaletin ve aklın günah işlememenin kimilerinin erki dâhilinde olmasını ve inançsız olmamanın da başkalarının erki dâhilinde olmasını gerektirdiğine hiç kuşku yoktur. Peki ya insanın özgür olduğunu varsayacak kadar saçma biri var mıdır? Her eyleme sürüklenen bizlerin, hiçbir şeyin efendisi olmadığımızı ve bu zincirlerle bağladığımız Tanrı (varlığını kabul edersek; gördüğünüz gibi bunu tiksintiyle yapıyorum), evet, ne diyordum, bu Tanrı, biz istemeden onun tutarsız elinin bizi zevkle içine soktuğu tersliklerin kurbanı olduk diye bizi cezalandırırsa, varlıkların en adaletsizi ve en barbarı olduğunu göremeyecek kadar körleşen kimdir?
Sayfa 134Kitabı okudu
Sarhoşluk akıllılara göre kötü bir şöhrettir, ama biz şanı, şöhreti zaten istemiyoruz ki.
En önemli bölüm.
Bütün dünya bir sahnedir, Kadın, erkek bütün insanlar da oyuncular. Her birinin giriş ve çıkış zamanları vardır. Her insan kısa ömrü içinde çeşitli roller oynar. Ve yedi perdeye bölünmüştür hayatı: Birinci perdede bebektir; Sütninesinin kollarında salyalarını akıtarak ağlar. Sonra sızıldanan bir okullu; Sırtında çantası, tertemiz sabahlık yüzü
Sayfa 46 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Aralık 2021 BaskısıKitabı okudu
İnsanın Yedi Çağı
Bütün dünya bir sahnedir, Kadın, erkek bütün insanlar da oyuncular. Her birinin giriş ve çıkış zamanları vardır. Her insan kısa ömrü içinde çeşitli roller oynar. Birinci perdede bebektir; Süt ninesinin kollarında salyalarını akıtarak ağlar. Sonra sızıldanan bir okullu; Sırtında çantası tertemiz sabahlık yüzü ile isteksiz, Sümüklüböcek gibi
Sayfa 15
biz nereye gidiyoruz? İnsanın gölgesinden bile vergi alınan o ülkede ne işimiz var? Başımızı alalım, adı sanı bilinmedik ülkelere gidelim.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.