Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yanında saçı sakalı birbirine karışmış, zayıf biri vardı. Onu daha önce hiç görmemiştim. Sabah karşılaşmamış mıydım ben bu yazarla? Beni takip mi ediyordu ne? Hayır, içeri girer girmez, birini arar gibi dikkatli gözlerle etrafı araştırmamıştı. Fakat Erdinç'i tanıyor olmalıydı, baksanıza, hemen sarmaş dolaş olmuşlardı. Sarılıp koklaşmaları
_Binbir Gece Masalları'nı anlatan, Şehrazat’tır. _Eski zamanlarda Hint ve Çin diyarlarında hüküm süren Şehriyar ve Şahzaman adlı iki kardeş hükümdar, eşleri tarafından aldatılmışlar. Bu olayların etkisiyle Şehriyar, kendi ülkesinde, her gün bir kızla evlenip ertesi gün onu idam ettirir olmuş; bu yüzden vezirin güzel, bilgili ve akıllı kızı
Reklam
_İnsanIar, kuşIar gibi uçmayı, baIıkIar gibi yüzmeyi öğrenmişIer ama insan gibi yaşamayı öğrenememişIer. _Görmek isteyenler için ışık, istemeyenler için karanlık vardır. _Hiçbir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle baş başa kalmaktan çok hiçbir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar ama en çok kendinden kaçar.
_İslam = Arapçılıktır. Asimilasyonla inananı araplaştırır. Her müslüman halk, araplaşmaya mahkumdur. Kuran’ın kendisi, Araplar için Arapça olduğunu söyler.(Şura 7) İnsanın tüm yaşantısı, giyimi, yemesi, içmesi, gezmesi, eğlenmesi, sevmesi, düşünmesi ve inanması “çöl bedevîlerinin kabile kanunu” ölçütlerine göre ayarlanmaktadır. İslamlaşarak milli
HİTLER NASIL ÖLDÜ?
Sığınağın içindeki Adolf Hitler, sonuna kadar ümidini yitirmemiştir. O, Alman zaferine inanmaya devam ederken, Ruslar Berlin’i çepeçevre kuşatıyorlardı. Sovyet askerleri başkentin dörtte üçünü işgal ettikleri anlarda, Hitler hâlâ Wenck’i imdada çağırıyordu. Wenck gelecek, düşmanı kendi ülkesine kadar kovalayacaktı. Ortada yalnız Adolf Hitler’in
Ah Selilm’im. Bana anlatsan dinlerdim!
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Derdâ’nın Mektubu.
Sevgili Derda, Nereden başlayacağımı biliyorum ama bu mektubun nasıl biteceği hakkında hiçbir fikrim yok. Öncelikle sana, sen, diyeceğim. Siz, değil. Belki seni ilk gördüğümde bunu yapamayacağım ama benim için sen, sensin. Hatta seni ilk gördüğümde, o kadar heyecanlanacağım ki, büyük ihtimalle, adını söylemeyi bile unutacağım. Oysa sana bu
Annem öldüğünde ben bu meseleleri düşünerek sorgulayabilecek kadar büyümemiştim henüz, dolayısıyla gerçek bir yetişkin olduğumda (yani yetişkinliğimin bilincine vardığımda) ona soru soramadım; belki ayakları daha fazla yere basan annem en azından mümkün olan bir açıklama sunabilirdi; hainle babam kadar yakın arkadaş olmamakla birlikte elbette onu
Sayfa 144 - I AteşKitabı okudu
Sezai Karakoç....
“O kış bir iki kitap hazırlamaya çalıştım. Mağara ve Işık adlı eserimi teşkil eden yazıları, Hz. Yusuf'un Düşü ve Dağ Çağrısı adlı yazıları yazdım. Bahar gelince Gül Muştusu adlı uzun şiirime başladım. Bütün bahar, o yazılar ve o şiirle uğraşmakla geçti. Bir yerde yazmadığım ve dergi de çıkmadığı için, ciddi bir gelirim yoktu. Hızırla Kırk
Sayfa 34 - Sezai Karakoç'un bu anısını aktaran Şakir Diclehan.
MEHMET SADIK ARAN VE TAHSİN DEMİRAY Şu geçen aylarda, bizi ilgilendirmesi gereken iki kişi, aramızdan göçüp gitti: Azerbaycanlı Mehmet Sadık Aran ve Türkiyeli Tahsin Demiray, “Bizi ilgilendirmesi” demekten maksadım ikisinin de Türk milliyetçisi olması, bu yolda çalışıp uğraşmaları, yazılar yazmaları ve hizmet etmeleri bakımındandır. Ayrıca beni
Reklam
Sanki biri, bana, beni anlatmış gibi.
" Yolculuk konusunda tuhaf bir çelişki içindeydi," demişti Maria Joáo. "Yolculuk etmek isterdi, hep daha uzaklara gitmek, hayal gücünün önünde açtığı mekânlarda kaybolmak isterdi. Ama Lizbon'dan çıkar çıkmaz sıla özlemi çekmeye başlardı, korkunç bir sıla özlemi, öyle ki ona bakamazdınız. 'Tamam, Lizbon güzel ama...' derlerdi insanlar ona.
Sayfa 338Kitabı okudu
Malumpaşa'nın 15.09.1947 günlü ikinci sayısında "Mahkeme Koridorlarında" köşesinde "Gün Uğursuzun" başlıklı bir yazı yayımlanmıştı. Aynı yazı bu sayının üçüncü sayfasına yeniden konmuştur. Yedi-Sekiz Paşa · 13 Mayıs 1949 · Sayı: 3 Gazetenin bu sayısında toplatma haberi yoktur. Birinci sayfadan "Ne Mutlu Tokum
19 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.