"Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında."
Gururla söyleyebilirim: "Bu dünyadan bir
Ahmet Hamdi Tanpınar geçti ve ben onu okuma şerefine nail oldum." Bazı yazarlar vardır, geç tanırsın. Bazıları da vardır ki, geç tanımanın daha kötüsü: yanlış tanımak...
Geçtiğimiz yıllarda çok sevdiğim,
Sevgili Mo Yan, öncelikle ceketimi ilikleyerek önünde saygıyla eğiliyor, senin dehan karşısında her ne kadar haddime düşmese de, bu şaheserinin bende bıraktığı izlenimden izninle biraz bahsetmek istiyorum.
İri Memeler ve Geniş Kalçalar, 2012 yılı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Mo Yan'ın, 1995 yılında yayımlanan, anlatıldığı döneme ayna tutması
İnsanoğlu düzenli bir yaşam sürerse saygı görmekte. Peki, düzensiz bir yaşam sürerse, iffetli dahi olsa da saygıyı hak etmez mi? Erdem dediğimiz olgu, insanın yaşam tarzıyla sınırlı olabilir mi?
Değer yargısı ve düzgün bir hayat sürme inancı, kişiden kişiye farklılık gösteren bir yaşam biçimidir. İnsanoğlunun tek gayesi, melekler kadar saf ve
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız, aynı zamanda Meclisimizin kuruluşunun 100. Yılı Kutlu Olsun.
100 yıl geçmiş, ne içerideki ne dışarıdaki düşman bitmemiştir. İçimizdeki düşmanların günümüz mabedi Twitter’dır. Bilgi birikimden uzak bu insanların Atatürk ve Cumhuriyet hakkında yazdıklarını okuyunca, eğitilmez bir topluluk olduğumuzu,
Celladıma Gülümserken kitabının incelemesinde bir soru yöneltmişim siz değerli okurlara:
İsmet Özel, yaşayan en büyük Türk şair olabilir mi sizce?
Bir cümle de olsa düşüncelerinizi merak ediyorum.
Erbain
Kırk Yılın Şiirleri
Uzun zamandır listemdeydi.
Bazı kitaplar vardır, zamanlarını beklerler.
Oldukça mutluyum bu kitabı da okuma şerefine ulaştığım
"Bir tabak kızarmış domuz ciğeri, iki kase sarı pirinç likörü. Likör ılık olsun!" (s. 19)
"Canım Kardeşim" filmini izlemiş miydiniz?
Ya da durun! Ne demek izlemiş miydiniz! İzlemeyen yoktur eminim. Doğru soru: Ağlamadan bitirebilen oldu mu?
Kanını satarak geçinen mahalleli, bu düzene uymamak için direnen, yoksul ama mutlu
"Kişioğlu, ister fukara olsun, ister zampara, ister avara...Yeter ki madara olmasın, mert olsun!" der Kemal Tahir. Ve ömrü boyunca karşılaştığı en mert insanların, dava ve dam arkadaşları olduğunu da sözlerine ekler...
Yaşamı boyunca Kemalist ve demokrat bir duruş sergileyen Kemal Tahir, bu duruşuna bir de sosyalist dünya görüşünü
"Ey Halit her Nerede olursanız, olun o memleket Ma'mur ve bereketli olsun" peygamber duasına nail olmuş
Allah Resulü'nün mihmandarı şerifi
Resulullah'ın dostu
Kalbi sevgilinin hasreti ile Yanan bir yürek
Benim ashabım yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız kurtulursunuz
Sözünün temsilcisi
imanla yaşanmış bir hayat
Örnek bir yaşayış
Son nefeste iman ile Şehit olma şerefine nail olan Ebû Eyyûb el-Ensârî 'nin hayatı anca bu kadar güzel anlatılabilirdi
Rabbim bizleri onların şefaatine Mazhar eylesin
Amin
Kadın eş, kadın toplumun anası
Kadın her kahrın gönül yuvası
Öfkeyle körükleyip kaldırma o elleri
Hiçbir kadın hak etmez şiddeti
Yumruklarında mor çiçeklerin acısı
Bir el boğuyor içindeki insanı
Bütün şehir çöküyor üstümüze
Hakan Karataş ikilisi bu sefer daha cüsseli bir eser ortaya koymak için masa başına oturuyorlar. Bir seri olarak devam edeceğini bildiğimiz Derde Deva Randevu 1 adlı eser o kadar çok beğeniliyor ki kısa olduğu için insanlar bu ikiliye tepki gösteriyorlar, ‘’böyle güzel konseptte
Bir Dinozor'un anılarından bahsedeceğim biraz.Öncelikle dinozor kimdir ? Kimlere denir ? Yazarın kendi tanımından size aktarmak istiyorum:
"Dinozor, tarih öncesi nesli tükenen bir hayvan değil, geçmişin doğruluğu kanıtlanmış ve yadsınamaz değerlerini yeni sentez yaparak geleceğe taşımayı amaçlayan bir yaratıktır.
Dinozor dediğimiz
Dolduracağın çukurun dışında işin ne?
- İyi amma, dedim, bunda muvaffak da oluyoruz! Müthiş bir kahkaha savurdu:
- Muvaffak mı, dedi, nerede, ne vakit? Nasıl?.. Hangi muvaffakiyet... Sırtında bit gibi yaşadığın devin müsamahasından bir ân dışarı çıkabildin mi? Hayat mütemadiyen ölümün zaferini teganni ediyor. Sen küçücük başını sallayıp geçmeğe çalışıyorsun!
- Yaşamanın ve sevginin zaferleri de var, dedim. Hem de tabiatın değişmez kanunları içinde!
Sözümü bir el işaretiyle kesti:
- Vehim, dedi... Hayat, ölümün şerefine yazılmış bir kasideden başka bir şey değildir. Güneş bir mezarlıktır ve toprak... ve biz...
Küçücük spoiler olabilir.
1910’lu yıllar… Don Nehri kenarında Kazak bir aile olan Melehovlar sıradan bir hayat sürer. Ta ki; oğulları Gregor, komşuları Stepan’ın karısı Aksinya’ya gözünü dikene dek. Buradan sonra iş bambaşka hal alır. Gregor’un yaptıklarını doğru bulmayız ama hissederiz onu. Onun insan olduğunu anlarız, hata yapabilen bir insan.