Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İçinde ‘nasıl anlatılır’ını bilmediğin bir boşluk. Ruhunda sana ait ama sana benzemeyen bir alan. En çok onu arıyorsun. En çok ondan kaçıyorsun. Bir tanımı yok. Kitaplarda yok, şarkılarda, şiirlerde yok; gündelik yaşamın içinde en ufak emaresi yok. Onu bulamadığından bileğin kağıtlara düşüyor. Onu bulamadığından aydınlıklardan siliniyor
Kitaplarda Ölmek
“Adı, soyadı Açılır parantez Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti Kapanır parantez. O şimdi kitaplarda bir isim, bir soyadı Bir parantez içinde doğum, ölüm yılları. Ya sayfa altında, ya da az ilerde Eserleri, ne zaman basıldığı Kısa, uzun bir liste Kitap adları Can çekişen kuşlar gibi elinizde. Parantezin içindeki çizgi Ne varsa orda Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci Ne varsa orda. O şimdi kitaplarda Bir çizgilik yerde hapis, Hala mı yaşıyor, korunamaz ki, Öldürebilirsiniz.”
Reklam
İnsanların canını yakan bu korkunç kötülükten kurtulmanın tek ve kesin yolunun insanların Tanrı’nın önünde her zaman suçlu olduklarını, dolayısıyla da başka insanları cezalandıramayacaklarını, onları yola getiremeyeceklerini kabul etmeleri olduğu düşüncesi Nehlüdov için tam anlamıyla açıklık kazanmıştı şimdi. Hapishanelerde tanık olduğu bütün o korkunç kötülüklerin ve bu kötülükleri yapanların başları dinç, kendilerine güvenli hallerinin sırf insanların olmayacak bir işi yapmak istemelerinden, yani kendileri de kötü davranarak kötülüğü düzeltmek istemelerinden kaynaklandığını da şimdi çok açık bir şekilde anlıyordu. Ahlaksız insanlar, başka ahlaksız insanları yola getirmek istiyorlardı ve bunu hiç düşünmeden, mekanik bir iş gibi yapabileceklerini sanıyorlardı.
Sayfa 561Kitabı okudu
Başka pek çok şehirde olduğu gibi İstanbul'da da paranın hiç mi hiç değeri kalmamıştı artık. Benim Doğu'ya gittiğim yıllarda bir akçeye dört yüz dirhemlik kocaman bir ekmek çıkaran fırınlar, şimdi aynı paraya bunun yarısı ve üstelik tadı tuzu insanın çocukluğunu hiç mi hiç hatırlatmayan bir ekmek veriyorlardı.
Sayfa 15 - YKY
kronoloji/insanlık tarihindeki bazı önemli olaylar
MÖ Beş Milyon: Bilinen en eski insan benzeri maymun cinsi olan Australopithe- cus Afrika'da ortaya çıktı. MÖ İki Milyon: Homo habilis ve dişisi ellerini kullanarak yonttukları taşlarla aletler yapıyordu ve hâlâ Afrika'dan çıkmamışlardı. MÖ 1,5 Milyon: Meşaleyi homo erectus ve femina erecta devraldı. Gerçekten de ateşi keşfeden ilk
Sayfa 179 - selKitabı okuyor
Doruğa ulaşmasına çok az kalmıştı, tatmin neredeyse oradaydı ve o tatminin muhteşemliği içinde boğulmaya hazırdı. Clay incileri daha da derine itmeye başladığında Julia onun adını sayıklamaya başladı. Sonra, sadece birkaç saniye içinde, o puslu köşenin ucunda acı ve- rici bir şekilde sallanırken, kolyeyi çekerek içinden çıkardı. İnciler vücudunu
Sayfa 46
Reklam
Birden düşümde koltuğa oturmuş durumda tabancayı elime aldığımı ve kalbime, başıma değil kalbime dayadığımı gördüm; oysa önceden kesinlikle tam şakağıma ateş etmeyi düşünmüştüm. Göğsüme tabancayı dayadıktan sonra bir iki saniye bekledim; mum, masa karşımdaki duvar birden hareket etmeye, dalgalanmaya başladı Hemen tetiğe dokundum. Bazen düşünüzde
Sayfa 777 - 778, 779, 780, 781, 782 Yapı Kredi Yayınları
Zeynep daldı. Aynı anne babanın aynı şekilde yetiştirdiği iki kardeş... Ağabeyi ve kendisi... Nasıl olup da bu kadar farklı olmuşlardı? İkisi de ülkesini sevdiğini düşünüyor; ikisi de ahlaklı, doğru yolda ve dürüst olduğu kanaatinde. "Daha da ilginci, ikimiz de birbirimizin yolunun yanlış olduğundan eminiz," diye düşündü Zeynep. "Belki de Atatürk'ün tepeden indirerek ve uygun gördüğü biçimde dayattığı modernleşme aksak bir demokrasi yarattı. Şimdi Osmanlı'nın kalıntıları ve uzantıları ile bir asra yaklaşan Cumhuriyet, asla gerçekleşmemesi gereken ama bir kez yapılıp eşlerin öyle böyle dayandığı itiş kakış evliliklere dönüştü. İşte bana teklif ettikleri de aynısı... Ya da..." Düşündükçe aydınlanıyordu insan; ama yanlışını bularak ama fikirde derinleşerek... "Hep böyle sinsisiniz," diye düşündü, öfkelendi. "Önce güler yüzle, ılımlı ılımlı yanaşın, sonra elini vereni saldırgan bir sarmaşık gibi sarıp kapatın...
Sayfa 173 - Sözler: Şimdi ellerindedir Poseidon'un yabasıKitabı okudu
Ben gülünç bir adamım. Şimdi de deli diyorlar bana. Geçmişte olduğu gibi, onların gözünde hâlâ gülünç bir adam olarak kalsaydım, rütbece bir terfi olurdu bu.
Sayfa 771 - Yapı Kredi Yayınları
"Aile saadeti"
denilen şey, bazen, pek küçük meselelerden, na­sıl da, bütün değerini kaybediyor! Sekiz, dokuz senelik kansını bu geceki haliyle hiç görmediği muhakkak. Kadıncağızda ne hünerler varmış da "eskiden" meydana koyamıyormuş ... "Eskiden". Bu ke­ limeyi birkaç kere yüksek sesle, tükürür gibi tekrarladı. Eskiden zengin olduğu için, her aklına eseni yapabilirmiş de herkesler onu ayıplamazmış ... Ya şimdi? Şimdi ise, parası olmadığından, dünya­ nın en namuslu, en şerefli işine girmesi cinayet sayılıyor. Hala Ha­nım'ın muhterem kocasına, yani "Enişte Beyimize" ne demeli? Bu herif, hünkar yaveri iken Çiçekçi Sokağı'nda sarhoş olup külhan­ beylerinden dayak yemesiyle meşhur lbrahim Bey değil mi? Ken­disini eğer İngilizce bilmemiş olsa, yazıhanesine katip bile almaya­cak öyle mi? "Hay siz çok yaşayın, e mi Nermin?"
Reklam
İkisi de susuyordu şimdi. Mete, içmeyi unuttuğu soğumuş çayına şeker atıp karıştırıyordu. İnanılmaz bir haz almıştı bu hareketten ve istemsizce gülümsüyordu. Karıştırmaya devam ediyor, kaşığı bastırıyor, gülümsüyordu. Şekerin eridiğini görüyor, bir insanı düşünüyor ve ateşe atılmış bir insanı eritiyordu. Mete, ruhunda bastırdığı duyguları gün yüzüne çıkarmıştı, mahkum uyanmıştı. Umay ani bir hareketle yüzüğü cebine koydu. Duruşunu bozmadan gözlerini kaldırdı ve rahatsız olmuş bir sesle, "Mete ne yapıyorsun? O çay soğudu artık. Şununla oynamayı keser misin? Kendine yeni bir çay söyle ya da elindeki kaşığı bırak, sinirlerimi bozuyor." Tereddüt içerisinde elindeki kaşığı bırakarak sordu, "Neden bu kadar ciddisin Umay, neden? Baksana şeker eridi. Bir bütündü, eridi fakat yok olmadı. İnsanlar da böyledir işte. Ne kadar acı çekerlerse çeksinler acıdan dolayı ölmezler . Daha görülmüş bir şey değildir. Sınırı vardır acı çekmenin, aynı hayal kurmak gibi. Bir düşün; bildiğin, gördüğün kadarının hayalini kurarsın, ötesine istesen de geçemezsin. Bunun için bilmek gerekir. Acı da böyledir daha fazlasını alamazsın. Soğumuş çaya da bu oldu, şekeri yok edemedi çünkü doymuştu. İnsan ne zaman büyür biliyor musun? Gündüz ve gece kavramını ayırt edemediği zaman, olduğu andan kopmaya başladığı zaman. Ânı yaşayamayan insan büyüyen insandır.
Sayfa 75 - fihrist
Anaksimandros'un evrim görüşü
Yaşam denizden gelmektedir, ve hayvanların şimdiki şekilleri çevreye uyarlanma aracılığıyla evrimlenmiştir. Anaksimander insanın kökenine ilişkin akıllıca bir tahminde bulunmaktadır. '... daha öte demektedir ki başlangıçta insan başka bir türün hayvanlarından doğmuştu, çünkü öteki hayvanlar kendileri için kolaylıkla besin bulurlarken, yalnızca insan uzun bir emzirme dönemine gereksinmektedir, öyle ki eğer başlangıçta şimdi olduğu gibi olmuş olsaydı hiçbir zaman sağ kalamazdı.'
Sayfa 26 - İdea Yayınları - çev. Aziz YardımlıKitabı okuyor
Damat ibrahim Paşa Sarayı, şimdi müze olarak kullanılıyor." "Kanuni'nin bu bahtsız vezirinin bu meydana üç heykel dikmiş olduğunu da biliyor muydunuz?" "Hayır," dedim şaşırdığımı gizlemeden, "bildiğim kadarıyla İslam'da heykel yasaktır." "Evet, ama İbrahim Paşa kendi gücüne o kadar inanmıştı ki buraya üç uzun sütun üzerine tunçtan yapılmış Diana, Herkül ve Apollon heykelleri diktirmişti, Hatta İstanbul'un hamile kadınları Diana heykeline gelir, çocuklarının onun gibi güzel ve sağlıklı olması için adak adarlardı." "Sonra ne oldu bu heykeller?" Padişah Süleyman, İbrahim Paşa'yı boğdurdukan sonra halk heykelleri yıktı ve parçaladı. İbrahim paşanın putperest olduğu iddia edildi.
Mobbing Bank Diyor ki;
Türk Fırtınası Nereden bilebilirdim yaşamımın bir fırtına estirmeye ait bir görev olduğunu! Dokuz yaşında aldım ilk yaramı on iki Eylül sabahında! O yara büyüttü beni!
"İşte, şimdi beni yine tahrik ediyorsun," diye fısıl dadı. "Külot giymemiş olman iyi bir şey." "Öyle mi, nedenmiş?" Clay geriye çekilip etrafı kolaçan ettikten sonra ar- ka cebine uzandı. Etrafta kendileri gibi yemek yiyen birkaç kişi, barmen ve garson vardı. İçinde çok gizli bir şey varmışçasına elini yumruk
Sayfa 128
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.