Başlık biraz iddialı olmuş olabilir ancak ben bu şekilde okudum ve çok faydasını gördüm. Bu yüzden de herkese faydası dokunsun diye nasıl okuduğumdan bahsetmek istiyorum.
İlk olarak şunu demek isterim ki: Mitolojiye giriş yapmadan önce Sümer ve Babil Destanlarını okudum size de o şekilde yapmanızı tavsiye ederim. Hem bir giriş oluyor az da olsa
> Adaletin, hak ve hukukun, düşüncenin ve özgürlüğün bizler için daha da önemli olduğu şu son günlerde okumuş olduğum bu güzel kitaba dair incelemem ve düşüncelerimin aktarımıdır. Sen, “SPOİLER AVCISI” arkadaşım, sen bu incelememe sakın yaklaşma! Yaklaşsan bile, zahmete katlanıp okuyacağın bu incelemenin içeriğinden bırak bir spoiler bulmayı,
*İnsan Ne ile Yaşar?*
Birbirinden bağımsız ama her biri farklı, ders çıkarılması amacıyla yazılmış olan üç hikaye yer alıyor kitapta. Kısa sürede bitirebileceğiniz sade ve akıcı bir kitap. Her hikayede Tanrı sevgisine ve kadere olan inanca rastlıyorsunuz.
Basit gibi görünen fakat her biri hayatımızın içinden olan hikayeler. Belki de bu yüzden
Sefiller kitabını neden okumalısınız?
- Bir Fransız klasiği olduğu için mi?
- Bir dönem romanı olduğu için mi?
- İçe işleyen çok acıklı bir kurgusu olduğu için mi?
-
Ebru Ince önderliğinde sitedeki bir grup insan bu kitabı okuduğu için mi?
- Bir tuğla bitirmenin verdiği keyif için mi?
Size 1630 sayfalık sefaletin içime
Helios ışığını tüm gücüyle tenimizde gezdirirken, Kharitlerden doğma bir neşeyle, yanımda hırlayan, tıslayan Cerberus hizmet ediyordu bütün konuklara... Kadehlere değişik tatlarda Ambrosialar doluyor, anında tükeniyordu. Zeus’un keyfi yerinde olurdu, Hera’yı edebilseydi ikna. Hades’in gözlerinde Persephone’nin diri bedeni, Ares, Hephaistos’un
Peki, Tanrı nerede? Neden bu korkunç buhrana müdahale etmiyor? Neden bu korkunç mucizeyi bir başka mucize ile önlemiyor? Neden insanları sadece rüyalarında görebilecekleri bu sessiz matemden ve ızdırap’dan korumuyor?
Son zamanlarda okumalarıma felsefe ağırlıklı kitaplara yer verdiğimi ve bu minvalde bazı noktalarda bilgisiz ve anlama zorluğu yaşadığımı fark edip felsefenin ilk nerede varolduğunu, tanrıların filozofların, teogoni ve kozmogonilerini, felsefelerini, arkhesinin ne olduğunu, daha net ve anlaşılır bir tanımını öğrenmem gerektiğine karar vererek
"NEREDESİN YANAN ALNIMI MÜŞFİK AVUÇLARINDA DİNLENDİRECEK MEÇHUL DOST?"
Jurnal..
Bir nevi ihbar yazısı ; kişinin kendini, içindeki ben 'i ihbarı. Yeri geldiğinde gayet aklı başında, ölçülü kelimelerle, yeri geldiğinde çığlık çığlığa.
Cemil Meriç' le ilk tanışmamız ve kaleminin azametinde bütün ön yargılarımın ve tabularımın gümbür
(Bu oldukça uzun bir hikayedir.. Pardon, incelemedir. Hazır mısınız? :)
Durun!! Durun!!
Kalkmış olamaz tren…
Anlatacağım neden geç kaldığımı..
Yıldızlı gözlerimde neden bunca isin, yorgunluğun düştüğünü.. Bu pespaye halimi, bu yaralarımı, bırakın şu trenin kolunu tutacak mecali, tüm o yolları aşıp nasıl geldiğimi..
...
Trene bindim, Ülkeme
Cemal Süreya gibi hissetmeye başladım.
“1931 yılında doğdum. 1937 yılında annem öldü. 1944 yılında Dostoyevski’yi okudum. O gün bugündür huzurum yoktur. Biyografim budur.”
İzlemek isteyenler için link bırakıyorum.
youtu.be/ERqolOm8GbQ
Böyle bir eseri okuduktan sonra hakkında bir şeyler
"Duvarda duvar saati var, yerde yer halısı, masada masa lambası, elbise askısında elbiseler, kitaplıkta kitaplar, kültabağında sigara izmariti.Eşya bile nerede olmasını gerektiğini biliyor sanki.Hiçbirinin kafası karışık değil.Şu an oturduğum odada etrafıma bakıyorum da aslında nerede olması gerektiğini bir türlü bilemeyen bir tek benim gibi geliyor.Annemin karnından hiç çıkmamalıymışım ben.Doğduğum günden beri gözüm hep karanlıkta.Gün ışığına tahammül edemiyorum. İnsan sesine de.Kafka bir kitabında şöyle bir laf etmişti 'Ne şanslıdır şu sağırlar, duyamamak bir özür değil olsa olsa lütfudur Tanrı'nın'.Öyle Kafkacım öyle, aynen öyle.."
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Tanrı'nın varlığını bile büyük bir cesaretle sorgulayın; çünkü, eğer varsa, gözleri kör eden korkuya bağlılıktan ziyade akla bağlılığı daha çok onaylamak zorundadır.
THOMAS JEFFERSON
______
Jose Saramago, Portekizli 1998 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi dünyaca ünlü bir yazardır. Körlük romanıyla tanıdığımız Saramago’nun farklı yazım stili,