Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Eğer istersek, varsayımlar alanında dilediğimiz gibi at koşturabiliriz. Başıboş bir ilkbahar rüzgârının savurduğu kanatlı bir tohum gibi köksüz."
Sayfa 77 - Doğan KitapKitabı okuyor
Eğer kişi insanların mutluluk, sevgi, sevinç olarak tanımladıkları şeylerin tamamıyla yanlış temeller üzerine inşa edilmiş varsayımlar olduğunu keşfederse yüreğinde derin bir boşluk bulur.
Reklam
BİR ÇOCUĞUN SORUSU - Baba! - Evet oğlum. - Dün gece uyuyamadım hiç...
Nesin yayınlarıKitabı okudu
“Herkesin kendi içinde korkuları, inançları ve fikirleri vardır. Bu içsel varsayımlar hayatlarımızı yönetir. Hiçbir telkinin kendi başına bir gücü yoktur. Gücünü, sizin onu zihinsel olarak kabul etmenizden alır. “
Bilimsel olduğunu söyleyen bir Sosyalizm nasıl oldu da olgulara takılıp kalıverdi böyle? Yanıtı basit: Bilimsel değildi. Bilimsel olmak şöyle dursun aynı zamanda hem gerekirci hem önbilici hem diyalektik hem de inakçı olması yüzünden oldukça Bulanık bir yöntemden ileri gelir başarısızlığı. Us Nesnelerin yansımasından başka bir şey değilse, varsayım bir yana onların ilerisine geçemez. Kuramı koşullandıran ekonomi ise geçmişini betimleyebilir ancak, geleceğini değil, geleceği ‘olabilir’ görünür, o kadar. Tarihsel özdekçiliğin işi olsa olsa şimdiki toplumun eleştirisini yapmak olabilir; bilimsel anlayışından ayrılmadıkça bütün yapabileceği varsayımlar İleri sürmektedir. Temel kitabının adının Devrim değil de Sermaye olması da bundan değil midir? Marx ve Marxçılar, konutları, bilimsel yöntemi bir yana bırakarak, gelecek adına, komünizm adına önbililere daldılar. Oysa bu önceden haber verme ancak Saltık önbiliye son vererek bilimsel olabilirdi. Marksçılık bilimsel değildir, bilimcidir fazla fazla.
Osmanlı'da ile yeni Modern Türk devleti arasında demokrsi ve halkçılık
Meşruti saltanat bazı kayıtlar ve sınırlamalarla güya bir nevi halkçılık, bir nevi demokrasiydi; halk, bilerek, görerek, anlayarak, -çağdaş tabiri kullanırsak- şuurlu bir şekilde fikirlerini, maksatlarını, emellerini, gayelerini temsil eden yol göstericiler seçmiş varsayılıyordu! Varsayımlar böyleydi; gerçekliğe gelince, bazı mebusların kendileri bile gayelerinden habersiz, haberli olanların da bir haylisi kararsız ve değişkendi. Az çok şuurlu seçmenlerin belli programlarla kanaatli adaylar seçememesi İstanbul Mebusan'ının devamlı dalgalanmasına yol açıyordu. İki temel fikir vardır ki onların doğruluğuna ta gençliğimden beri inanıyor ve güveniyordum; ve elimden geldiği kadar da o iki fikrin hizmetçisi olmaya çalıştım. Bu iki fikirden birisi milliyetçilik (nationalisme), diğeri halkçılıktır (démocratisme). Şimdiye kadar Türkiye'de kurulup teşkilatlanan siyasi toplanışların hiçbirisinde bu iki temel fikri açıklık ve netlikle, saflık ve kesinlikle bulamadım. Nihayet yeni Türkiye Devleti'nin kuruluşu esaslarında, yeni Türkiye Devleti doğarken milleti kendinde cisimlendiren kahramanın ulvi ve kati sözlerinde, diğer bir tabirle Türk milletinin hür ve bağımsız varlığını ilan eden gür ve yüksek sesinde aradığımı buldum. Büyük Millet Meclisi Reisi'nin tarihi nutuklarını hatırlayınız. Gazi Başkumandan'ın Akdeniz'e doğru bir kasırga şiddetiyle ilerleyen muzaffer ordusu içinde, Türk bayrağını semalara kadar yükselterek yürürken yazdığı beyannameleri hatırlayınız… Bunlarda en derin, en esaslı, en açık ve en kesin bir şekilde milliyetçilik ve halkçılığı bulursunuz.
Reklam
Kadınlar korunan cinsiyetken gözlemlenen olgulara dayanan tüm varsayımlar yok olacak. O korumayı kaldırın, kadınları aynı etkinlik ve uğraşlara maruz bırakın, asker ve denizci ve şoför ve liman işçisi yapın.
Eğer bir kişi insanların mutluluk, sevgi, sevinç olarak tanımladıkları şeylerin tamamıyla yanlış temeller üzerine inşa edilmiş varsayımlar olduğunu keşfederse yüreğinde derin bir boşluk bulur. Onun için büyük boşluğu doldurmanın yegâne çaresi de gerek kendisinin gerekse de başkalarının kaderleri üzerine kumar oynamasıdır. Bunu başarabilecek yeteneğe sahip birinin gücü her şeye kadirdir.
Sadece anneyle büyümenin eşcinselliğe sebep olacağı YANLIŞ inancı hk.
(...) kitle medyası bekar annelerin sağlıklı bir oğlan çocuk yetiştirmeye uygun olmadığı mesajını veriyor. (...) Olga Silverstein (...): "Çoğu kadın, çoğu erkek gibi, annenin eninde sonunda oğluna zararlı bir etkisinin olacağını, çocuğu zayıflatacağını ve sadece bir erkeğin oluşturacağı emsalin bir oğlan çocuğa erkekliğin yolunu gösterebileceğini düşünür. Özellikle bekar annelere bir hanım evladı ortaya çıkarma korkusu musallat olur." Oğlan çocukların hissetmelerine izin vermenin onları eşcinsel bir erkeğe dönüştüreceği korkusunun temelinde homofobi yatar. Bu korku tek ebeveynli evlerde genellikle daha yoğundur. Sonuç olarak bu ailelerdeki anneler oğullarıyla kurdukları ilişkide son derece sert ve duygusal olarak aşırı derecede kısıtlayıcı olabilirler, çünkü bu muamelenin oğullarının daha eril olmalarına yardımcı olacağına inanırlar. Çoğu eşcinsel erkeğin iki ebeveynli evlerden geldiği, maço ve kadın düşmanı olabileceği bilgisi ortada dolaşıyor ve bu bilgi insanlara ulaşıyor, buna rağmen hala bir erkeği neyin eşcinsel yaptığına dair yanıltıcı varsayımlar türetiliyor. Duygularını ifade eden oğlan çocuklar, duygulara sahip bir erkeğin eşcinsel olacağından korkan ebeveynlerce her gün psikolojik olarak terörize ediliyor ve aşırı örneklerde vahşice dövülüyor. Eşcinsel erkekler makbul erkeklik konusunda heteroseksüel erkeklerle aynı kavrayışa sahipler. Neyse ki ataerkil erkekliğe meydan okumaya cesaret eden bazı eşcinsel erkekler oldu, hala da varlar.
Sayfa 58 - Bgst Yayınları, 2.Basım, Haziran 2021.
Bir varsayımda bulunmak, herhangi bir gerçek bilgiye dayandırmadan bir şeyin doğruluğuna inanmaktır. Yanlış varsayımlar, hedeflerimize ve en derin arzularımıza ulaşma çabalarımızı engelleyebilir. Varsayımlarımızdaki kör noktaları göz önüne serebildiğimizde, daha olumlu şekillerde ilerlememizi sağlayacak yeni görüşlere ve yaratıcı olasılıklara kavuşuruz.
Reklam
"Eğer kişi hakikatin aslında erişilmez bir şey olduğunu hatta herhangi bir hakikatin var olmadığını öğrenirse ne olur?" "Eğer kişi insanların mutluluk, sevgi, sevinç olarak tanımladıkları şeylerin tamamıyla yanlış temeller üzerine inşa edilmiş varsayımlar olduğunu keşfederse yüreğinde derin bir boşluk bulur. Onun için bu büyük boşluğu doldurmanın yegane çaresi de gerek kendisinin gerekse de başkalarının kaderleri üzerine kumar oynamasıdır. Bunu başarabilecek yeteneğe sahip birinin gücü her şeye kadirdir."
Sokrat, "Düşünmek, ruhun kendi kendisiyle konuşmasıdır," der. İç konuşmalarımızla kendimizi motive edip güçlendirebileceğimiz gibi, zihnimizde çaresizliğin örümcek ağlarını da örebiliriz. Araştırmalara göre aklımızdan günde ortalama 60.000 ile 80.000 arasında düşünce geçmektedir. Başka bir araştırmada iç konuşmalarımızın % 75'inin
"Varsayımları ilkeler olarak değil, kelimenin gerçek anlamında varsayımlar olarak, yani hareket noktaları olarak alır ve onlardan yukarı doğru giderek kendisi hiçbir varsayım içermeyen ve her şe­yin ilkesi olan bir şeye yükselir. Bu ilkeyi kavradığında tekrar on­dan çıkan sonuçları göz önünde tutarak sonuçlarına iner. Bütün bu süreç duyusal hiçbir şey içermez , tümüyle bir İdeadan diğerine geç­mek suretiyle gerçekleşir ve yine İdealarda sona erer" -Platon
Sayfa 322Kitabı okudu
"Çünkü bir suç düzleminde yaşıyoruz. Bu memlekette 'güç' denince akla 'kötülük yapabilme kapasitesi' gelir. İnançlar, kabuller, ideolojiler, tahminler, kanaatler, varsayımlar, iddialar... grup çıkarına, kişisel arzulara göre biçimlenir. Tutkuyla savunulan görüşlere dikkat; hiçbirinin mantıksal dayanağı yoktur. Velhasıl mevcut koşullarda ellerinizi kirletmeden adım atamazsınız. Masumiyet önünde sonunda, öyle ya da böyle cezalandırılır."
Sayfa 218Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.