Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İyilik kötülük anlayışlarımız kendi uyarımıza göre nispi değil mi? Bize haz, iyilik getiren şeyin kamu moralince fenalık sağlayacağını pek umursamayız. Fiilimizi gizleyebildiğimiz müddetçe cezadan muaf değil miyiz? İşte o kadar. Vicdani meseleleri pek inceden inceye kurcalamaya gelmez. Ben de herkes gibi bir insanım. Belki de her insan benim gibi vicdani bir mahkeme kurarak hem hakim hem mahkum sıfatıyla kendi kendine mesuliyetlerinin hesabını vermeye çalışmaz. Bu bakımdan kendimi çoklarına göre daha ergin buluyordum. Kendi kendimi ahlaken sorgulamaya ait bu çetin yaprağı kapıyorum.
Sayfa 46 - İnkılap KitabeviKitabı okudu
b-Hadd-Cinayet ve Ta'zîr Suçları
Nasslarda, yani Kur'an-ı kerîm ve sünnet-i nebevîde suç olduğu bildirilen ve cezası da kat'î olarak tayin edilen fiillere hadd suçları (veya cezaları) denir. Hadd, lugatta, men' (engelleme) demektir. Beş suç için hadd cezası vardır: Zinâ, şarap içmek, kazf(iffetli birine zina iftirası), sirkat(hırsızlık) ve yol kesicilik. Bazı
Reklam
Aynalar
Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik; İşte yakalandık, kelepçelendik! Çıktınız umulmaz anda karsıma, Başımın tokmağı indi başıma. Suratımda her suç bir ayrı imza, Benmişim kendime en büyük ceza! Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!
Bugün en ciddi eserler yeni nesil tarafından komediye veya alaya alınarak dalga geçiliyor. Bu yüzden hayatı bir makine, ruhu bir hayal, vicdanı basit bir mahkeme gibi görmek ve yaşamak anlamını görev ve erdem kabul eden bilginlerle bilim adamları ile dalga geçilmekte değil midir?
“Allah, doğruyu yanlıştan ayırt edebilmesi için insanın kalbine bir iç mahkeme kurmuş, gönül tahtına evrensel bir ahlaki yasanın sözcüsü olan vicdanı koymuş..”
Sayfa 53 - Alfa kitapKitabı okuyor
Toplu kıyımlar arasında hukuki ya da siyasi olarak gözetilmeye çalışılan ince ayrımların insanlığın ortak vicdanı açısından bir anlamı var mı? Amerikalı yerlilere yapılanların bugüne kadar hiçbir uluslararası mahkeme, devlet ya da kurum tarafından “soykırım” olarak kabul edilmemiş olması neyi değiştirir? Adı resmen soykırım olarak konmadı diye, koca bir kıtada koca bir ırkı ve koskoca medeniyetleri yok eden canileri tarih affedecek midir?
Sayfa 252Kitabı okudu
Reklam
Sen, günün birinde, gayet nazik, vahim neticeleri olabilecek bir işte, hâkimlerin vicdani kanaatini aydınlatmak üzere mahkeme huzuruna çağırılabilirsin; orada soğukkanlılığını muhafaza etmen, fikir selameti ile düşünüp bir erkek olduğunu göstermen lazım, yoksa herkesin nazarında bir aptal olursun!..
Sayfa 111 - İş Bankası Kültür Yayınları PdfKitabı okudu
24 Ocak 1965 tarihinde Suriye hükümeti, İsrailli bir casus Eli Cohen'i yakaladığını resmen duyurdu. Eli Cohen'in kullandı­ğı maniple cihazı ve telsizle iletilen son mesaj şuydu: "İsrail Baş­bakanı Levi Eşkol'e. Kamil ve arkadaşları bir zamandır bizimle beraberler. Akıbetlerini en yakın zamanda bildireceğiz. Suriye El
_Devlet, milletin kendisidir. Milleti, idare edenler devlet değildir. Çünkü irade milletindir. Millet, asildir. Millet işlerini yönetenler, onun temsilcileri olabilir. Bu sistemin uygulanmasında göz onunde bulundurulacak en onemli nokta, milletin siyasi, sosyal, eğitim ve gelişme derecesidir. _Devlet, her parcası diğerinin gorevini hazırlayan veya
Eskiden garip ve yeni sayılan şeyler bugün yeni nesil tarafından ne yeni ne de garip olarak algılanıyor. Zaman her konuda, bir çok yenilikler mi diyeyim yoksa delilikler mi sayayım, olaylar ortaya çıkarmıştır. Bugün en ciddi eserler yeni nesil tarafından komediye veya alaya alınarak dalga geçiliyor. Bu yüzden hayatı bir makine, ruhu bir hayal, vicdanı basit bir mahkeme gibi görmek...
Reklam
Vicdan, bizi yaratan ve içimize bir mahkeme kürsüsü yerleştiren Tanrının temsilcisi, şubesi olarak düşünülmediği takdirde vicdanî pişmanlıkların kişiye hiçbir etkisi olmayacaktır.
Sayfa 73 - İZ YayıncılıkKitabı okudu
Eskiden garip ve yeni sayılan şeyler, bugün yeni nesil tarafından ne yeni ne de garip olarak algılanıyor. Zaman her konuda, birçok yenilikler mi diyeyim yoksa delilikler mi sayayım, olaylar ortaya çıkarmıştır. Bugün en ciddi eserler yeni nesil tarafından komediye veya alaya alınarak dalga geçiliyor. Bu yüzden hayatı bir makine, ruhu bir hayal, vicdanı basit bir mahkeme gibi görmek ve yaşamak anlamını görev ve erdem kabul eden bilginlerle bilim adamları ile dalga geçilmekte değil midir?
IRKÇILIK-TURANCILIK DAVASI DOLAYISIYLA Bu kitap, 1944 yılında, İstanbul'da Bir Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde görülen utanç yüklü bir davanın özeti gibidir. Bazı vatansever kişiler, 1944 yılında suç işledikleri, suçlu oldukları için değil; Türk oldukları, Türkçülük idealine aşkla bağlandıkları için büyük zulümlerden, işkencelerden
Yıl: 2004. Yer: Türkiye/İstanbul... Bir baba 6 yaşındaki kızını 29 yaşındaki bir erkekle evlendiriyor. Bu ilk bakışta, insan aklı ve vicdanı taşıyan kişilerce anlaşılamayacak olayın bir bileşeni daha var: Bu evlilikte anne de rol alıyor. Yani onun da 6 (yahu altı) yaşındaki kızının 29 yaşındaki bir erkekle evlenmesine itirazı, ağlamakla sınırlı kalıyor. Bu trajik olayda bu anne iç dünyasında neler yaşadı bilemeyiz. Ama körpecik bir fidanken toprağından koparılıp hayatı talan edilen kızı için isyan etmediğini, yeri göğü inletmediğini (çünkü bir anne böyle davranır), kızını kurtaracak mekanizmaları harekete geçirmediğini olayların akışından, mahkeme dosyasına girmiş somut bilgilerden anlıyoruz. Analardır adam eden adamı, aydınlıklardır önümüzde gider, diyor ya Nazım Hikmet, bu anneden kızının önünde giden bir aydınlık göremiyoruz ne yazık ki. Çünkü onun da annelik denen yüce değerleri köreltilmiş; tarikat afyonuyla görürken görmez, işitirken işitmez, hissederken hissetmez hale getirilmiştir. Bu trajedinin bir aktörü de 29 yaşındaki Kadir İstekli denen insan müsveddesidir. Yahu nasıl kıyabildin 6 yaşındaki körpecik fidana?..
80 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.