Ölmüş sanılan mazi canlıdır. Ondan, istesek de ayrılamayız. O, hayatımızın mayası ile beslenir, bizimle beraber yaşar.
Zamanı mazi hal ve istikbal diye üç kısma ayırırlar. Halbuki evvelki neslin mazisi, hali ve istikbali bizim için hep birden mazi olmuştur. Demek ki hepsi birdir. Tıpkı sönmüş yıldızların ışığının hala görülüyor olması gibi.
Muhayyel bir âti (hayalden ibaret bir gelecek) namına, mazide milli ve güzel ne varsa hepsinin tahrip ve tezyif edilmesi (yıkılıp aşağılanması) ne acıdır!
Ehven-i şerreyn ihtiyâr olunur.
İki kötü şeyle karşı karşıya kalındığında daha hafif, daha az kötü olanı seçilir. Mesela tedavi imkânı olmayan kangren olmuş bir parmağın kesilmesiyle el kurtulacaksa, parmağın kesilmesi tercih olunur.
Sâkite bir söz isnad olunmaz. Lakin maraz-ı hacette sükût beyandır.
Susan kişi söz söylemiş sayılmaz. Fakat konuşması gereken yerde susan sözünü söylemiş sayılır.
İstiklal mahkemeleri 1927'de faaliyetlerine son vermiştir ama bu inkılaplara reaksiyon gösteren yerler ayrıca cezalandırılmıştır. Yozgat gibi Rize gibi Maraş gibi Kayseri gibi Konya gibi Bursa gibi bazı vilayetler bu inkılaplara karşı olan hareketlerdeki reaksiyonları sebebiyle cezalandırılmıştır, yatırım yapılmamıştır mesela. Yatırım yapılmayarak cezalandırılmıştır.
(...)
Yozgat, Ankara hükümetine karşı Çapanoğlu isyanıyla tanınan bir vilayet. Bu sebeple Ankara'nın husûmetini celbetmiş. Arkasından, zamanın reisicumhuru gittiği zaman kendisine layık vechile karşılamadığı, hatta bir rivayete göre yuhaladığı için cezalı şehirler statüsüne alınmıştır. Yozgat'a hiçbir yatırım yapılmamıştır. Hatta Ankara'dan Erzurum'a giden tren yolu bile Yozgat'ın içinden geçirilmemiştir dümdüz yol olduğu halde.