"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
♡♡♡♡
O zamanların elit ve şımarık çocuğu ben, birisini gördüm pazarda...
Gerçekten ve gerçekten o dilenci degildi, çalışamayacak kadar fiziken mağdurdu.
"Acaba birileri bir iki lokmalık birşeyler verirde, çocuklarıma götürebilirmiyim" ümidi ile yanaştığı tezgahlarda pazarcıların gözlerine bakıyor, yüz bulamayınca sanki içi ağlar gibi
•
Spoiler!
Hepimize bir Ghost lazım!
Şöyle bizi ayağa dikecek, konfor alanımızdan çıkaracak ve yaşamın farkına varmamızı sağlayacak bir hayalet gemi..
Bir düşünün 35 yaşındasınız, hayatınız boyunca sorumluluk almanız gerekmedi, tüm hayatınız kitaplar, kitaplar ve kitaplar.. Evet, aslına bakarsanız şu an hayatımızın çoğunu kitaplar kaplıyor ve
AŞKTAN BAŞKA NEYE HACET,,,
Anlaşılan aşık olmanın biyolojisinde görülmeye değer bir ilerleme kaydetmişiz.Bu ilerleme ;çılgınca hazdan en karanlık ıstırabımıza kadar tüm duygularımıza eşlik eden arzu ve duygusal hallerin altında yatan mekanizmaların incelenmesinden başka birşey değildi.
AHH O HORMONLAR!
Genel olarak dış dünya ile
Trakya’ da Kırklareli’nin 58 Km. kuzeydoğusunda Demirköy İlçesi Sarpdere Köyü yakınlarında yeşilin her tonunu görebileceğiniz bir ormanın içinde, ikinci Jeolojik zamanda (Günümüzden 180 milyon yıl önce) oluşmuş bir mağara vardır. DUPNİSA.
2003 yılında turizme açıldı o mağara. Daha önce mağara gezenler varsa bilirler. Milyonlarca yılda damla damla
‘’Bizi kamyona doldurdular,
Tüfekli iki erin nezaretinde,
Sonra o iki erle yük vagonuna doldurdular,
Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar,
Tarih öncesi köpekler havlıyordu.’’
Yıl 2013 Tunceli’nin bir ilçesinde görevdeyim. Dediler ki Pülümür İlçesinde Cemal Süreya heykeli açılışı var göreve gidilecek. Nasıl sevindim anlatamam sana,
Önce bir kağıt alın elinize birde kalem. Okudukça eklemeler yapacağınız kağıdın orasına burasına oklar çizeceğiniz bir soy ağacı çıkarın okudukça. Hele de akrabalık ilişkileriniz çok kuvvetli değilse, teyze kimdir, dayı kimdir bilmiyorsanız, kuzen ve yeğen ayrımını yapamıyorsanız işiniz çok zor.
Soyağacını kitabın ortalarına doğru
Ahh Kafka'cım 13 hikayeden oluşan kitabın boyunca ne anlatmak istedin diye düşündüm durdum her bir hikayede. Bazen "acaba düşündüğüm için mi anlamadım" diyip düşünmeden okudum ama yok yine de anlayamadım malesef.
İncelemeyi geç yazmamla da bir alakası yok üstelik, anlamamış ya da unutmuş olmamın.
Sadece bir kaç tane alıntı yapabildiğim bir kitap oldu bu sefer ne yapalım.
Gerçi dürüst olmak gerekirse kitabın kapağına aşık olduğum için satın almış olabilirim (e birazda ucuz olduğundan dolayı tabi)
Belkide sorun sende değil bendedir. Bilemiyorum Kafka...
Ama bende kocaman bir yer eden, ufkumu genişletip bakış açımı değiştiren Gregor Samsa hatrına silip atamadım seni.
Umarım bir başka kitabında daha iyi şartlar da ve bambaşka duygularda karşılaşırız tekrar.
Belkide sende bir kafa karışıklığı sırasında yazdın bu kitabı.
Kim bilir...
Ahh bee Çalıkuşu yüreğimi dağladın be...
Ben de senin gibi Çalıkuşu olup alıp başımı gitmek isterdim. Ben de muallim olmak istedim ama sanırım senin gibi mücadele edemedim. Senin o hayallerine kavuşmak için çabaladığın gibi çabalayamadım...
Hakkari'de Bir Mevsim'i okurken de benzer duygular içerisindeyim. Kitaplar tam olarak birbirine benzemese
2019 senesinde öldürülmesinin üzerinden 70 yıl geçtiği için kitaplarının telif hakları vasilerinin elinden alınıp, ortalık Sabahattin Ali eserleriyle dolduruldu. Kızı Filiz Ali her ne kadar itirazda bulunsa da bu itirazlar kabul edilmedi. Normalde telif hakları Yapı Kredi Yayınları’ndaydı.
Kitabın ismi ile ilgili değişik kaynaklardan farklı bilgileri elde edebiliriz, bildiklerimi tek alıntı halinde aşağıda sunuyorum:
''Beckett’in yapıtlarındaki özel isimlerin genellikle bir anlam çağrıştırması nedeniyle, Godot sözcüğü ‘’God’’(tanrı) olarak yorumlanmış ve bu Godot adlı ‘’kurtarıcı’’nın ‘’tanrı’’ olduğu düşünülmüştür. Bu arada oyunun
Gözlerini açtı, havadaydı. Daha önce hissetmediği kadar özgür. Rüzgâr da var ama hafiften. Sürüklüyor biraz, içgüdüsel bir hareket yaptı. Sarı siyah bir şeyler gürültülü bir şekilde ileri geri hareket etti hızlıca, çırpındı. Çırptı, evet kanat çırptı, kanatları vardı – havadaydı bir şekilde, böyle bir şey olacağını düşünmeliydi. Büyüklerdi,
Vurgun yarım kalan aşkların, acısı ve yoklukları hiç bir zaman doldurulamayacak sevilenlerin bıraktığı derin izlerin romanı bana göre.
Ahh Mahpeyker ; sevilmek isteyen, sevildiğini gören ama bunu hiç bir zaman içinde, yüreğinde kabullenmeyen Mahpeyker.
Babasının hiç bir zaman başını bile okşamadığı, sevgi göstermediği küçük kız....
Hayatının her döneminde bu sevgi yoksunluğu hep etkilemiş genç kadının kararlarını, seçimlerini...
Lise aşkı Kahraman ile hep gel-gitli, inişli - çıkışlı bir ilişkisi olmuş mesela, Kahraman hep sevmiş Mahpeyker' i, o ise kaçmış bu sevgiden, bilememiş bu sevgi karşısında ne yapacağını, nasıl davranacağını, sonunda Kahraman'ı da kaybetmiş...
İnsanlardan, hayattan hep çekinmiş, korkmuş, geri planda kalmayı tercih etmiş çoğu zaman....
Kuzeni Sanem ; en yakın dostu, arkadaşı, sırdaşı lakin onu da Sanem'in yakalandığı, tedavi görmesine rağmen iyileşemediği kanser almış elinden....
Ve son vurgun annesinden gelmiş Mahpeyker'e....
Mahpeyker’in neler yaşadığını, bunlarla nasıl başa çıkmaya çalıştığını öğrenmek için kitabı okumalısınız.