Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
Fenerbahçe
O maçın sonrasında Rüştü Dağlaroğlu ve birkaç Fenerbahçe futbolcu Sıkıyönetim Komutanlığı ifadeye çağrılır. Rüştü Bey sorguyu alınınca Albay Emin Alptekin ona şunları söyler “siz ve kulübünüz tehlikeli bir yoldasınız. Pazar günkü spor ve kamu disiplini ile bağlaşmaz olay ve tecavüzler sonrasında bu gidişe kesinlikle son vermek için sert tedbirler
Reklam
diyeceksin ki “Yüce duygulardan mahrum ve ihtiyaçları hissetmekten uzak yürekler de yok mudur?” O tür yüreklerin sahipleri, hayvancığı üstün gelenler değil midir? Bunları şimdi benden mi öğreneceksin? Bazı insanın maddiyat yönü, maneviyat yönüne üstün gelir. İnsan da bir nevi hayvan değil mi? İnsanı hayvandan ayıran, üstün kılan faziletleri ve övgüye değer güzel huylarıdır. Bu şereften kimi çok pay almış, kimi az. Çok pay almış olanlar insaniyete daha fazla girmiş, öbürleri de derecesine göre yaklaşmış olurlar. Hayvan cinsinden insaniyetle farklılaşan ve ayrışan insanlardaki yürekler, yalnız yaşam gücü olan nefesi alıp vermek gibi maddi bir görevin gerçekleşmesi ile yetinilmezler. Bir manevi gücün de idaresi altında bulunurlar ki bunun gereği, birtakım hisleri dökmek ve ihtiyacını gördüğü duyumlar da almak ister. Bunlardaki his ve hislenmeler onları sevmek ve sevilmek denilen şeye şiddetli ihtiyaçla muhtaç kılmıştır.
Sayfa 13 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
ÜNAL YALTIRIK Diyarbakır'da İlkokul 8 yaşında herhalde Diyarbakır'a geliyorsunuz, 1940-41 arası... Kabaca 8-12 yaş arasında Diyarbakır'dasınız diyebilir miyiz? Evet. İlkokula orada başladığım için o hesaba geliyor. 8 yaşında ilkokula Diyarbakır'da başladım. Diyarbakır'daki evinizi hatırlıyor musunuz? Nasıl bir evdi?
Masallar, ilahiler, efsaneler, destanlar, türküler, ninniler, tiyatro, sinema ve edebi eserler: Halk arasında masallar çoktur. Masalların en meşhuru "Hangur" un hikayesidir. Türk mitolojisindeki tepegözü andırır. Demirciliğin dünyaya Kafkasya'dan yayıldığı hakkında ki rivayet ünlüdür. Halk arasında La Fontaine'in kendinden çok
Ignatius J Reilly - dayanamadım paylaşıyorum
Hiç düşünmeyen ve aldırmayan bir toplumda hayatımı kazanabilmek için dişimle tırnağımla savaşır, çöl botlarımın tabanını Fransız Mahallesi’nin eski, kaldırım taşı döşeli yollarında aşındırıp adi, tırtıklı lastiğe dönüştürürken, aziz (ama yoldan çıkmış), eski bir tanışıma rastladım. Bu yozlaşmış insana ahlaksal üstünlüğümü kolayca kabul ettirdiğim
Reklam
Daha önce, ziraatın zorla ortaklaştırılması sırasında Ukrayna ve öteki ziraatçı alanlarda olduğu gibi Kuzey Kafkasya da aynı trajediye katlandı: Açlık ve toplu baskı. Nüfusun %7 si bu dönemde eridi. II.Dünya Savaşı sırasında Kuzey Kafkasya'da olup bitenler Sovyet, propagandasıyla gerçek arasındaki büyük uçurumu en iyi bir biçimde gösterdi.
_EVLENMEK! Kadınlar sanki hipnotize edilmiş gibi gözlerini yaşamın bu noktasına dikerler. Özellikle Nevrotik kadınlar, sevme yetisinden tümüyle yoksun olmalarına ve erkeklerle ilişkileri dillere destan ölçüde zayıf olmasına karşın, bu tutkudan vazgeçemezler. Evlenme arzusunun zorlanımlı bir nitelik aldığı kadınlar grubunu da anmak gerek. İşte bu
_Nevroz, farklı nevrotik eğilimlerin catışması sonucunda ortaya cıkar. Nevrotik eğilimler birbirlerini pekiştirip guclendirmekle kalmayıp, yeni catışmalar da yaratırlar. Nevroz, küçük evrenlerden oluşan bir büyük evren’dir. _Her nevrotik belirti, altta yatan bir catışmayı gösterir. Çatışma belirtileri: Tutarsızlık, yorgunluk ve hırsızlıktır.
Mustafa Kemal Paşa ve Halep Sokak Muharebeleri
23 Ekim 1918 tarihinde ileri hatlarda başlayan muharebe, 25 Ekim 1918'de Halep'in güneyine intikal etmiş, Halep o gün önemli vakalara sahne olmuştur. Bir taraftan Halep'in güneyinde muharebeler olurken, öte yandan İngilizlerle hareket eden Araplar ile Şerif Faysal'ın kuvvetleri de, doğudan şehre hücum ederek Halep'e
Yeditepe YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Talat Paşa, Başmabeynci Tevfik Bey, Darüssaade Ağası Fahreddin Ağa ve Dolmabahçe Sarayı'nda aynı gün nöbetçi bulunan Divan-ı Humayun Memurlarından Ercüment Ekrem 2. Abdülhamid'in yanına giderler. İşgal karşısında Anadolu'ya gitme ve kendisini de götürme kararından bahsederek fikrini almak isterler. 2. Abdülhamid, yapılan açıklamalar sonrasında karşısındaki heyete şu karşılığı verir: Şevketli biraderimin hakipay-ı şahanelerine arzı-ı ubudiyet ederim. Endişeleri tamamıyla gayr-ı varittir. Eğer dokunulmamış ise, Çanakkale’yi ben zamanında, fevkalade tahkim eylemiştim. Oradan hiçbir donanmanın geçmesi kabil değildir. Boğaziçi de öyle. Amma farz-ı muhal olarak öyle bir felaket başa geldiği takdirde, Hakanın yapacağı şey, tacını, tebasını terk ile zillü firarı irtikap değil, eyvanı-ı payitahtının taşları altında terk-i can etmektir. Hazret-i Fatih bu beldeyi küffar elinden fethettiği zaman Bizans İmparatoru Kostantin kaçmayıp harp ede ede yıkılan kalelerin altında can vermek celaletini göstermişti. Biz, Fatih’in ahfadı, Kostantin’den aşağı kalamayız... Bana gelince ben artık bir yere gitmem. Yegâne arzum burada ölmektir. Biraderimden ve hükümeti-i seniyyeden bu arzuma mümataat edilmesini istida ederim.
2. Bölüm, Sevgi Kuramı, 1. Sevgi, İnsanın Varoluş Sorununun Yanıtı
En önemli verme edimi maddi șeyler değil, aksine insana özgü dünyadan bir şeyler vermektir. Bir kişi bir başkasına ne verebilir? Sahip olduğu en değerli şeyden, yaşamından, kendinden bir șeyler. Bu, tabii ki kişinin yaşamını bir başkasına adaması anlamına gelmez; içinde yașattıklarıdır vereceği șeyler; sevinçlerini, ilgisini, anlayışını,
Sayfa 45
Hayatım boyunca “Ben Müslümanım” diyen kimseyi müşrik, dinsiz ya da sapkın olarak tanımlamadım. Düşüncesi ve inancı sebebiyle eleştirdim ama suçlamadım. Yapılan kimi eylem ya da söylemlerin Allah’a şirk koşmaya ya da iftira etmeye varacağını söylesem de kendisini Müslüman olarak tanımlayan birine, kendi tanımlaması dışında bir tanımlama yapmadım.
Sayfa 413Kitabı okudu
HER LANETİN BİR NEDENİ VARDIR
Lanetlerin ve bereketlerin yaşamımızda rasgele ve gelişigüzel bir işlevleri yoktur. Tam tersine bunların her ikisi de sonsuz, değişmeyen yasalara göre işlev görürler. Bu yasaları doğru bir şekilde anlayabilmek için yine Kutsal Kitap'a bakmamız gereklidir. Süleyman'ın Özdeyişleri 26:2'de Kral Süleyman lanetlerle ilgili bir ilkeyi
Sayfa 47 - Yeni Yaşam YayınlarıKitabı okudu
_Mustafa Kemal, bir Türk’tü; Türk olmaktan gurur duyuyor; “Türkiye Türklerindir” parolasıyla yaşıyordu. Ne Tanrı’dan, ne bir kişiden ne de kurumdan çekinmeyen, tam bir devrimciydi. Onun için resmi ya da kutsal olan hiçbir şey yoktu. Türkiye’yi Padişah’ın ehliyetsizliğinden ve despotizminden olduğu kadar, yabancıların pençelerinden kurtarmakla
409 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.