Ben aşkın ne olduğunu bilmiyordum. Osman'la yaşadığımız şey aşk değildi. Aşka çok benzediği zamanlar olmuştu. Ama tümüyle aşk değildi. Başka bir şeydi. Benim boğucu derin umutsuzluğumdu.
Merhaba, sindire sindire okudum ve bitti sonunda. Bitmesinden çok okurken aldığım haz bambaşkaydı.
Çocukluğun yaraları, yarım bırakılmış duygular , zaman zaman dünyaya bir kapının köşesinden bakan ve baktığı zaman büyümek zorunda kalan çocuksu düşünceler, bazımızda tatlı hislerin başlangıcı olan, duvarda dans eden ışık oyunları ile bize göz kırpan hisler romanı bu kitap. Aklım hala gömülü o kitapta, gizlemenin, o tatlı kaygıların dile getirilmesinin mümkünlüğünde. Ve yazar bunu o kadar güzel yapmış ki, adeta ilmek ilmek örmüş duyguyu. Kitabı okurken anlatmış olduğu o ışık oyunlarını, küçük heyecanları yaşadım da yaşadım. Aşkları, mekanları nasıl da hayattın içinden, nasıl da sinemasal. O arada verilen şarkılarla birlikte okumak ise yeşertti kitabı, yaşam dolu bir okuma oldu. Gün ışığı vurmuş, şıkır şıkır, taşların üstünden kaya kaya akan berraklıkta bir anlatımı var Şükran ablanın. Okursanız atarsınız muhakkak :) Kitabın sevdiğim bir fotoğrafı ve kitapta geçen şarkılardan sevdiğim bir şarkıyla paylaşıyorum.
Altını çizdiklerimden de şuraya bırakıyorum :)
"Bu yeni dünyada bütün renkler bir yağmur ertesi berraklığında parlıyordu."
" Çalan teneffüs zili ile birlikte ellerimizin sızısı yavaş yavaş kaybolurken, biz her gün, tekrar tekrar, yenilmeyi öğretilen ruhlarımızı birbirimizden saklamaya, bize kaybedeceğimizi şimdiden söyledikleri bir hayata alışmaya çalışıyorduk. "
" Işık mutfağa, tıpkı okuldan döndüğüm saatlerde Şarampol 'deki evimize düştüğü gibi düşüyordu. "
Yılmaz Erdoğan’ın on iki kısa öykü ve iki kısa oyunundan oluşan bu kitabını ikinci kez okudum. İlk kez üniversite birinci sınıftayken bir arkadaşım zorla elime tutuşturmuştu. Kafiyelere ve kelimelerin dansına doyacağınız bu kitap ilk kez 1996 yılında yayımlanmış. Dolayısıyla sosyalist düşüncelere sahip; epey özgür bi Yılmaz Erdoğan’la
Bugün bu kitabın altını çizdiğim yerleri tekrar gözden geçirdim. Kısır döngüler ve değer için sürekli öneri gördüğüm için geçen sene okumuş ve hayal kırıklığına uğramıştım. Çünkü sorunları, soruları biliyordum ve bu kitapta ben cevap bulamamıştım. Bugün tekrar gözden geçirdiğimde aslında her insanın cevabının farklı olabildiğini gördüm, soruyu
Bu hafta Outliers’ı - Çizginin Dışındakiler- okuyarak geçti.
Okurken altını çizdiklerimden farklı noktalara odaklandığımı fark ettim.
Terman’ın başarı ve IQ arasındaki değerlendirmeleri,
19 aylıkken alfabeyi öğrenip 4 yaşında Shakespeare okuyanı..
Matematik dehaları, spor dallarının yıldızları ve müzik tutkunları..
Hepsinden ötesi, sürdürüp
Bacaklarımızı uzatıp, yatar pozisyonda okunamayacak bir kitap. O kadar kaşlarımı çatıp, tekrar tekrar geri dönerek okudum ki bu kitabı, samimiyetle söyleyebilirim ki tek bir satırını bile üstünkörü geçmek istemedim.
Bu kitap soru sorduruyor, cevap aratıyor, geçmişe götürüyor, yüz kızartıyor ve bunun gibi birçok fikir ve düşünceyi her an çağırıyor. Şahsen ben bitirdikten sonra, altını çizdiklerimden yaklaşık dört sayfa ve yirmi altı maddeden oluşan bir taslak çıkardım. Ne anlattığından detaylı bahsetmek yerine ne hissettirdiğinden bahsetmemin nedeni büyüsünü bozmamak kendi adıma.
Rahatınızı kaçırmak için şahane eser.
Keyifli okumalar.
kendisini daha iyi anlayabilmek için yaş almayı değil, algılarımın doğru zamanını beklediğim
Satranç'ı sonunda okuyup bitirmiş bulunmaktayım fakat... ölü nokta beni de buldu sanırım: kitaba tekrardan başlayacak olsam bile aynı hazzı alamayacak gibi hissediyor, altını çizdiklerimden yola çıkarak da yeni bakış açıları keşfetmeye çalışıyorum. peki siz ne diyorsunuz, "satranç zehirlenmesi" diye bir şey gerçekten de var mı?
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020236,5bin okunma
Duygularımı çok bastırıyorum sevgili günlüğüm. Hissettiklerimi çok bastırıyorum. Çok yutuyorum kelimelerimi. Çok içime atıyorum. Belki bundandır sık sık uğrayan hüzün. İçime atıp bastırdıklarım çıkıyordur belki. Kelimelerim kifayetsiz kalıyor hislerimi anlatmaya. Belki bundandır yazmaya olan isteğim. Belki bundandır okumaya olan aşkım. Belki bundandır paylaşım yapmaya olan sevdam. Bastırdığım duyguları biraz olsun azaltmak içindir belki. Bu yüzden hüzün kokuyordur satırlarım belki. Bekliyorumdur belki. Birinin gelmesini, birinin anlamasını, birinin beni cümlelerimden keşfetmesini.. altını çizdiklerimden bulmasını.. yaralarımı sarmasını, kucak dolusu sarılmasını, hissedemediğim ne varsa hissettirmesini bekliyorumdur belki.. bilmiyorum ki sevgili günlük. Varım yoğum şu satırlar işte. Ete kemiğe bürünmüş bedenim, yapayalnız kalmış ruhum ve hüzün dolu satırlarım. Buyum işte.🥀
Özgürce
Özgür ŞENCAN’ ın kaleme aldığı ‘’Özgürce’’ isimli eser 2022 yılında Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık tarafın yayınlanmıştır.
Özgürce, yazarın kendi yaşamından kesitler ile düş dünyasını harmanlayarak oluşturduğu, başlayınca bir çırpıda bitirmek istediğim sıcacık bir eser olarak karşıma çıktı.
Kahramanımız
Başlayınca duramayacaksınız... Merak, heyecan, üzüntü, keder, sabırdan sonra gelen güzellik... Yağmurdan sonra gelen toprak kokusu gibi..
Ne ararsanız var...
Babasını kaybetmiş ben.. Gözyaşlarıma hakim olamadım ... Aslında ağlayan ben değildim gözlerimden düşen damlalarda neyin nesi!
Umudunu asla kaybetme! Allah ol derse olur!
Altını
Konusundan kaçmak isteyip Dili,üslubu kurgusu ile elimden bırakamadığım,çok katmanlı,bol metaforlu,doyurucu,etkileyici,nitelikli,düşündüren ve bir süre etkisinden çıkamadığım edebi bir kitap. Kötülüğü umutsuzluğu hissettirerek okuru içine alan,Varoluşsal sorunlarla boğuşan insanların,toplum içinde çoğu kez görmezden,bilmezden geldiğimiz çabucak
Sevgili Okurlar,
Annie Ernaux tarafından yazılmış Siren İdemen tarafından Türkçeye çevrilmiş 'Seneler' kitabında tam olarak kişinin yaşamını ve yaşamından hareketle bir ülkenin tarihini okuyoruz.
Sandıktan çıkan fotoğraflarla birlikte arkasına not edilen zamanlarda yolculuk ediyoruz adeta. 40 lı yıllardan başlıyor bu yolculuk 2000
Çok zevkli ,eğlenceli ilk aşkları anımsatan,içinizde muhakkak geçmişte bir yerlerde yaşamış olduğunuz duyguyu bulup çıkaracağınız güzel bir eser olmuş.
Altını çizdiklerimden
Biz hatalarımızı ilkokul yıllarından kalma yeşil silgimizle silmeye çalıştık hep. Oysa silinmiyor daha beter izi kalıyordu kâğıt yırtılıyordu da biz ve hayatın imzasında