Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bir ada arıyorum. Politikadan uzak. İktidar hırsı yok. Kendinden başka düşünene tahammülsüzlük yok. Herkes eşit adasever. Kimi kıyısını, kimi yamacını, tepelerini, çamlıklarını... "Madem ki benden değilsin, öyleyse bana karşısın" ham görüşü uğramamış adaya. Seçim sorunu, oy dalgalanmaları, partiler, koalisyon, Çince sözcükler ada sakinlerince. Siyaset yok ki siyasi suç kalsın.
Haldun TanerKitabı okudu
Ayasofya camii kime satıldı?
Soruyor gençler: Gerçekten de Tek Parti devrinde camiler kapatıldı mı? "İbadete kapatılmış olan Ayasofya örneği taş gibi önümüzde dururken başka kanıt aramaya ne hacet" diyorum kendilerine. Bir şaşkınlık vakfesi. Yüzleri karışıyor. Kimilerinin buruşuyor hatta. "Nasıl yani?" diye soruyorlar. Bu bölüm, işte o "Nasıl
Sayfa 215 - TimaşKitabı okudu
Reklam
Kanadalı iki sosyal bilimlik bilimci 1978 yılında dört beş yaşlarındaki bir grup çocuğu iki gruba ayırmıştı. İlk gruba hiç reklam gösterilmemişti. İkinci gruba ise belli bir oyuncak için hazırlanmış iki reklam gösterilmişti. Sonra bu çocuklara bir seçim şansı sunulmuştu. Şöyle demişti: şimdi şu iki oğlan çocuğundan hangisiyle oynayacağınızı seçmeniz gerekiyor. Reklamlardaki oyuncağa sahip olan çocukla oynayabilirsiniz ama haberiniz olsun pek bir çocuk değil bu. Huysuz. Diğer çocuğun oyuncağı yok, ama çok iyi bir çocuk. Oyuncak reklamını görmüş çocukların çoğu oyuncağı olan kötü çocukla oynamayı tercih etmişti. Reklamı görmemiş olanların çoğu ise oyuncağı olmayan iyi çocukla oynamayı tercih etmişti. Başka bir değişle, reklamlar yüzünden daha iyi bir insani bağ yerine daha kötüsünü seçmişlerdi, asıl önemli olanın bir plastik parçası olduğunu düşünmeye sevk edilmiş oldukları için. İki yalnızca iki reklam buna yol açmıştı. Günümüzde herkes sıradan bir sabah vakti bundan çok daha fazla reklam mesajı görüyor.
Gücün 48 Yasası
Gücün 48 yasası 1-Sizin üstünüzde bulunanların kendilerini üstün hissetmelerini sağlayın. Onları memnun etme ve etkileme arzunuzla yeteneklerinizi göstermede çok fazla ileri gitmeyin, yoksa tam tersine neden olursunuz, yani korku ve güvensizlik uyandırırsınız. Ustanızın olduğundan daha parlak görünmesini sağlayın ve gücün doruklarına
"Saadet bu ömrün neresinde?"
BİR ADA ARIYORUM Bir ada anıyorum. Gürültüden uzak. Sisten ve pislikten uzak. Bir ada ki, kıyılarını berrak deniz okşasın, yumuşak yumuşak. Tuzlu deniz koksun suları. Hani çocukluğumuzdaki gibi. Hani insanlar onu lağım kokutmadan önceki. Korkusuzca gireyim sularına. Kulaçlayayım doya doya engine doğru. Arınsın, dinlensin, “yaylasını alsın”
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
ötüken yayınevi
Reklam
Bil ki; tembelliğin baskın olduğu kişi için mücâhede ve riyâzetle uğraşmak, nefis terbiyesi ile meşgul olmak ve ahlâkı güzelleştirmek için gayret göstermek ağır gelir. Onun nefsi kusurlu, eksik ve pisliğe bulaştığı için, bu mücâdeleyi vermesine müsamaha göstermez. O kişi ahlâkın değişmeyeceğini, insanın doğasının değişmesinin mümkün olmadığını
Başladıysa Biter!
Sevmemeyi seçebiliriz. Sevmeyi de. Ama aşk bir seçim değil. Kıskıvrak bir şey aşk. Özgür falan değilsin aşıksan. Çok garip ama tam anlamıyla özgür olmanın da aşktan başka yolu yok.
Adam sessizliği bozdu: “Bu 1Q84 yılında, şu an için ikinizi aynı anda kurtarmak mümkün değil. İki seçenek var. Birisinde sen ölürsün, Tengo hayatta kalır. Diğerinde muhtemelen o ölür, sen hayatta kalırsın. İkisinden biri. Kolay bir seçim olmayacağını en başta belirtmiştim.” “Fakat bunlardan başka seçenek yok.” Adam başını iki yana salladı. “Şu an bulunduğumuz noktada bu ikisinden birini seçmekten başka yol yok.” Aomame ciğerlerini havayla doldurduktan sonra usulca boşalttı. “Üzülüyorum ama” dedi adam, “eğer sen 1984 yılında kalsaydın, böyle bir tercih yapman gerekmeyecekti. Fakat aynı zamanda eğer 1984 yılında kalsaydın, Tengo’nun seni düşünmeyi sürdürdüğü gerçeğini asla öğrenemeyecektin. 1Q84 yılına taşınmış olduğun için bu gerçeği öğrendin. Sizin yüreklerinizin bir anlamda birbirine bağlı olduğu gerçeğini.”
Geçmişi çarpıtan, yeniden yazan, bozan, bir ola­yın önemini şişiren, bir başkası hakkında susup geçen­leri eleştirmenin sonu asla gelmeyecektir; bu eleştiriler haklıdır (başka türlü olamazlar) ama eğer daha temel bir eleştiriden sonra gelmiyorlarsa, büyük bir önem ta­şımazlar; 'bu temel eleştiri, insan belleğinin bir bellek olarak eleştirisidir. Çünkü zavallının elinden gerçekten ne gelir? Geçmişin ancak küçücük sefil bir kırıntısını tutabilmektedir; bu seçim, her birimizde irademiz ve ilgi duyduğumuz şeyler dışında, gizemli olarak yapıldı­ğından, neden ille de şu parça da, bu değil; bunu kimse bilemeyecektir. Eğer en açık gerçekliklerin en birincisi yok sayılmakta direnilirse, insan hayatından hiçbir şey anlaşılmayacaktır: Varken olduğu haliyle bir gerçeklik, artık yoktur: Onu geri getirmek olanaksızdır.
Sayfa 86 - Can Yayınları
Reklam
Salih Bozok...
Saat 9'u 25 geç... Matem halindeki Dolmabahçe Sarayı tek el silah sesiyle irkildi. Sedef kabzalı Smith Wesson'ın namlusundan çıkan mermi, adeta çığlık gibi koridorları dolaştı. Koştular hemen alt kata ... Kanlar içinde yerde yatıyordu. Kalbine dayamış, tetiğe basmıştı. Salih Bozok... Mustafa Kemal' in yaveriydi.
Sayfa 449 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 2016Kitabı okudu
Fakat Tanrı'ya şükür ki başka bir seçim daha yapma imkanı var. Ne öne ne de arkaya dogru tepetaklak düşme mecburiyeti yok. Ne despotizm ne terörizm. Biz tatlı meyille ilerlemeyi istiyoruz.
_Rüya, gören olmadan da var olabilir. Rüya gören olmadan rüya mevcut olduğunda ise bu özgün gerçeklik gibi gelir. Siz yoksunuz ama kozmik bir akıl var. Brahma var. Bu yüzden bütün alemin Brahma'nın gördüğü bir rüya olduğunu söylerler. Bütün bu dünya bir rüyadır, bir mayadır. Ama bu her şeyin, tümün bir rüyasıdır. Kişisel bir rüya değildir.
mükko
ben de on, yirmi, otuz yıl önce, o zamandan bugüne -özellikle de nispeten yakın zamanda- öğrendiklerimi biliyor olmayı dilerdim. ama yapmadım. eğer yapabilseydim, yapardım. bu kadar basit. kendimi bir kurban olarak görmek için bir nedenim yok, bu nörofızyolojimi veya kişiliğimi şekillendiren koşulları seçmedim, ki bunlar aynı şey. kişi ancak farkında olduğunda ve uyandığında seçim yapabilir, daha önce değil. uyanış ani değildir. kademelidir ve aşamalar halinde gerçekleşir. birisi yan yollardan aşağı inmiş, birçok çıkmaz koridorda uyurgezerlik yapmış olabilir. her hatanın bedelini o ödüyor ve ne yazık ki diğerleri de. bunların hiçbiri önlenemezdi, hepsi sadece doğru yönü bulması için değil, aynı zamanda bulduğunu bilmesi için de olmak zorundaydı. yolculuk o zaman bile bitmedi ve kendini bir kez daha kaybolmuş bulabilir. nietzsche'yi başka sözcüklerle ifade etmek gerekirse, yanlış dönüşlerin ve yan yolların bile bir anlamı ve amacı vardır, sadece bize kendi yolumuzun hangi şekilde yalan söylemediğini öğretmek için bile olsa.
545 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.