Bir kitabı ilk kez bu kadar karmaşık duygularla bitirdim.
Bir insana yapılabilecek en büyük kötülüktür ona hak ettiği sevgi vermemek ve onu hiçliğe itmek. İnsanın benliğini sarsan yegane duygudur hiçlik.
Kafka'nın iç dünyasındaki yıkımı her seferinde hissetmek bana kapana kısılmışım ve boğulmamak için çırpınıyormuşum hissini veriyor.
Babaya Mektup'la tanıdım ilk kez Kafka'yı. Ve bu naif yüreğin sevgisizliği hakettiğini hiç düşünmedim. Bir insan eğer en yakınından bile o hakettiği sevgiyi göremezse hayatın hiçliğinde yok olur. Hem de kendini bir hiç gibi hissederek.
Dönüşüm, farklı bir kurgu; farklı bir anlatım. Hatta kitaba başlamadan önce konusunu sevmeyeceğimi sanıp bu önyargı ile okumayı düşünmüyordum. Ta ki bu kitabı kesinlikle okumalısın yorumunda bulunup hediye edilmesine kadar.
Şimdi iyi ki okumuşum diyorum. Ve okuyacaklara keyifli okumalar diliyorum...
DönüşümFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022222bin okunma
Nereden başlayacağımı bilmiyorum.Gelki ne okuduğumu da bilmiyorum.Roman mı? Felsefe Ders Kitabı mı? Coğrafya Atlası mı? Romansa;modern mi,postmodern mi? Kahraman bakış açısı mı,Tanrısal bakış açısı mı? Kitabın bitip bitmediğini bile bilmiyorum,okuduktan sonra sonluluk sonsuzluk mefhumlarını kaybetmiş olan benliğimle bilmiyorum...Bir yerden
"Kollarımı uzattım sana. Beni affetmen, alıp yanında götürmen için yalvardım. Yaklaştın bana, dedin ki: 'Ama anne ben seni bağışladım. Benimle hiçliğe geri dönme. Bir kez daha doğacağım.'
Harika sözcükler çocuk, ama yalnızca sözcükler... Dünyanın tüm spermacıklarıyla tüm yumurtaları olabilecek her türlü birleşimde bir araya gelse bile yeni bir sen, ilk olduğun gibi, İleride olabileceğin gibi bir sen yaratamazlar. Hiçbir zaman yeniden doğmayacaksın. Hiçbir zaman geri gelmeyeceksin. Seninle konuşmayı hala sürdürmem son bir umutsuzluktur."
“Kitaplarımın ürkütücü olması, kendime bir kurşun sıkmak istediğim zaman yazmaya koyulmamdandır.”
Kitaplarının muazzam olduğunu düşünmem, kendime bir kurşun sıkmak istediğim zaman okumaya koyulmamdandır. Çelişkilerin, çöküşlerin, öfken, nefretin, bağışlamayışın, yürüdüğün yolun en başına varıp durman; senin olduğu kadar benim de duyduklarım
Okurken ara ara kızdığım öfkelendiğim oldu ta ki kitabın sonuna gelene kadar. Orhan Veli evli bir kadınla sevgili nahit hanım ile mektuplaşıyor mektuplarında sevgilisinin yanına gidecek kadar parasının olmadığını kış soğuğunda pardösü ayakkabı dahi alamayacak kadar hatta bazen mektup gönderecek kadar dahi parasının olmadığını sefil hayatı olduğunu anlıyoruz. ama bunca sefilliğin içinde rakı içip at yarışı oynaması da ayrı sefillik. elbette acıklı bir hayat hiçliğe gitmiş yok olmuş bir hayat. ve yıllarca saklanmış şimdi günümüzde ortaya çıkan aşk mektupları nahit hanımın orhan veli'den tam 52 yıl sonra vefat etmesi insanın içi acıyor bazı şeylere...
Eyüp’ün öyküsüne benzetir onun yaşamını Zweig. Tanrı kendisini o bunaltıcı rahatlığından silkelemek için onu Cüzzamla yere yıkıp da ruhunu acılar içinde kıvrandırmadan önce huzur içinde yaşayan Eyüp’ün öyküsüne.Ve ardından şöyle devam eder:‘’Tolstoy da zenginlik ve huzur içinde karısı ve üç çocuğu ile birlikte yaşıyordu.Bütün dünya onun ünü
Belki bir tür boşunalık. Belki de kimsenin böylesi bir paylaşıma gereksinimi yok bu dünyada. Yazan ben, kendini kandırmakta. Ya da nerede ve kim olduğu bilinmese de ‘ötekine’, daha doğrusu benzerine ulaşma umudu yazmak. Böylelikle korkutucu ve delirtici mutlak yalnızlıktan kurtulabilmeyi, çoğullaşabilmeyi umut etme, derdini söyleyerek efkarını bulaştırma isteği, hiçliğe bir çığlık gönderme iradesi belki de. Çünkü her çığlık, korkunç bir sesleniştir aynı zamanda. Hele de çığlığınızın kimseye ulaşmayacağını düşünüyorsanız.
Martin Eden, aslında yazar Jack London’ın kendi hayatının bir kısmını anlattığı bir otobiyografik roman gibi gözükse de her insanın kendinden bir parça bulabileceği, yaşamından bir kesit görebileceği bir eserdir. 18 yaşındaki eğitimsiz, meraklı, güçlü, maceraperest, çalışmayı çok seven gemi işçisi Martin Eden; 21 yaşında ,zengin bir sosyete
52 yıl önce yazılan bir mektup... İnancını kaybetmek üzereyken yeniden kazanan bir kadın... Ve aşkını kalbine gömüp yalan bir hayat yaşamak zorunda bırakılan bir adam...
.
Ve sevdiği adamın ölümüyle kendini hiçliğe sürükleyen bir genç kız... Bu mektupla, Türkiye'den Danimarka'ya uzanan gizemli bir yolculuk. Bilmediği bir dil, tanımadığı insanlar ve tek ipucu 52 yıllık mektup. Anneannesi için her şeyi yapabilecek bir torun, Asel...
.
Biraz romantik fazlaca maceralı güzel bir hikaye. Aşırılıkları sevmeyenlere tavsiye ederim.
Franz Kafka'nın babasına içinde tuttuğu tüm duyguları aktardığı mektup... Kafka, ulaşılamaz, sert ve soğuk mizaçlı babasına ulaşmanın yolunu bu mektupta bulmuş. Karakterinin şekillenmesinde, hayatındaki olumsuzlukların hepsinde babasının gölgesinin bulunduğu tezini savunmuş.
Babasından göremediği sevgi, ilgi, şefkat onun kişiliğini hep silikleştirmiş ve ruhunu hiçliğe sürüklemiş. Bu kitaptan da anladığımız üzere her erkek baba olur ama her erkek "baba" olmaya layık değildir. Kafka'nın üzerinde kurduğu baskı, işe yaramaz izlenimi kazandırması, vermekten aciz olduğu sevgisi eserlerine sirayet etmiş...
Kısa ve akıcı bir kitap. Bir babanın veya ebeveynin çocuk psikolojisi üzerindeki etkisini gösteren kısa bir mektup...
Babaya MektupFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202240,1bin okunma
Kalbin Vîrâneliği: KİBİR
Osman Nuri Topbaş YÜZAKI DERGİSİ
Hazret-i Mevlânâ’nın Gönül Deryâsında Sır ve Hikmet İncileri
Yıl: 2017 Ay: Mayıs Sayı: 147
Mücerred hakikatler, teşbih ve temsillerle müşahhas hâle getirilince; kalpler, onları çok daha iyi idrâk eder.
Hazret-i Mevlânâ; mânevî kıymetlerin şeytan ve nefsin hilesiyle nasıl
AYNANIN DİBİNE YOLCULUK (İMGELER)
Bir kuyuda unutulmuştum. Çoktan ölmüş olmalıydım. Üzerime yığılı taşlardan bir kilise korosu yankılanıyordu. Gökyüzünün gölgesi soluyabileceğim havayı sıvılaştırıyor, günün ilk saatlerini eziyordu. Uzaklarda, bir kadın idam ediliyordu. Güneş doğarken, henüz tam aydınlanmamış gri denize bir kova kan döküldü,
Okuyup bitirdiğinizde, bütün duygusal ve fikri dünyasını size büyük bir samimiyetle açan, çok zeki bir dost kazanacağınız bir kitap. “Her şey olmak için çıkılan ve sonunda hiçliğe ulaşılan bir yol” olarak betimlenebilecek bir hayat anlatısı.
Kitap içerik olarak yazarın çocukluğundan otuzlu yaşlarına kadar olan döneminin bir otobiyografisi