Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Biz kadınlar, Türkiye’nin tüm kadınları, birbirimize görünmez sicimlerle bağlıyız. Hangi partiden olduğumuz, hangi takımı tuttuğumuz, hangi aileye doğduğumuz hiç fark etmez. Birimiz zulme uğradığında diğeri de çaresizlik hissediyor çünkü insan, ancak başka insanlar aracılığıyla insan oluyor. Onun için biz birbirimize görünmez sicimlerle bağlıyız. Birimizin acısı hepimizin ortak acısına denk düşüyor. Ve birimiz öldürüldüğünde bu diğerinin de tam olarak aynı gerekçelerle öldürülebileceği anlamına geliyor. Sıradaki ben olabilirim. Sen olabilirsin. En yakın arkadaşın olabilir. Birimiz güvende değilse hiçbirimiz güvende değil...
"Bir kitap okumuştum. Adını hatırlamıyorum. İçinde bir domino teorisi vardı. Domino taşlarını bilirsin. Önce özenle dizilirler sonra tek bir fiskeyle hepsi teker teker yıkılır. Ancak romandaki hikayede domino taşlarından oluşmuş zincirin iki tarafına da aynı anda dokunuluyor. Ve zincir aynı anda iki taraftan yıkılmaya başlıyor. Zincirdeki domino taşı sayısı tek. İki uçtan birbirini yıkarak ilerleyen taşlar tam ortadaki taşın iki yanına da aynı anda çarpıyor. Ortadaki taş aynı anda, aynı güçte iki darbeyi, iki tarafından aldığı için ayakta kalıyor. Bütün yıkılmış taşların arasında tek başına duruyor. Domino taşlarından oluşmuş zincirin bir ucu geçmiş, diğer ucu gelecek. Yıkılıyorlar teker teker ve şimdi ki zaman kalıyor ayakta. Geçmiş ve gelecek sıkıştırdığı için, ayakta kalan sadece şu an. Şimdiki zamana mahkum olmuş insanlar. Hareket edemeyen o domino taşı gibi felç geçirmiş insanlar. Geçmiş, anılarla zihnimde, gelecekse tahminlerimle zihnimde. Hepsi acı dolu. Hepsinde kırılan hayaller var. Her saniye içimde hissettiğim geçmiş, şimdiki zaman ve gelecekle dolu aklımla donup kaldığımı görüyorum. Bütün heykeller gibi ben de sadece zaman içinde hareket ediyorum. Yani yaşlanıyorum. Elimden başka bir şey gelmiyor. Tabiî her anın içinde üç zamanında yaşayarak yaşlanıyorum ve bu beni delirtiyor. İnsanın üç zamanlı bir canlı olmasından nefret ediyorum. Aynı anda geri, park ve ileriye takılmış otomatik vitesli bir arabanın motoru ne gürültü çıkarabilirse, bin katını ben her saniye aklımda duyuyorum. Gelecek, geçmişin merhametine kalmıştır ve insan, ikisinin arasında bir kurbandır."
Sayfa 58
Reklam
“Biz kadınlar, Türkiye’nin tüm kadınları, birbirimize görünmez sicimlerle bağlıyız. Hangi partiden olduğumuz, hangi takımı tuttuğumuz, hangi aileye doğduğumuz hiç fark etmez. Birimiz zulme uğradığında diğeri de çaresizlik hissediyor çünkü insan, ancak başka insanlar aracılığıyla insan oluyor. Onun için biz birbirimize görünmez sicimlerle bağlıyız. Birimizin acısı hepimizin ortak acısına denk düşüyor. Ve birimiz öldürüldüğünde bu diğerinin de tam olarak aynı gerekçelerle öldürülebileceği anlamına geliyor. Sıradaki ben olabilirim. Sen olabilirsin. En yakın arkadaşın olabilir. Birimiz güvende değilse hiçbirimiz güvende değil...”
Sayfa 271Kitabı okudu
TAM DA İHTİYAÇ DUYDUĞUM ANDA OKUYORUM "Ben bu çöl kıyısında bir sürgün, bir kenara itilmiş adam değilim. Ben bu çevremdekiler gibi kaderine boyun eğmiş bir adam, bir gölge olamam. Benim yaşayan bir içim, şekillere, merasimlere sığmaz bir varlığım, düşüncelerim, fikirlerim var. Ben yolumun daha başındayım. Aşılacak nice mesafelerim, ihtiraslarım ve sınır kabul etmez bir geleceğim var. Burada paşa ben' im. Hem de yalnız Trablus paşası da değil ... "
Çıkartılacak çok ders var; ama hangisi en doğrusu?
Hint bilgeliği de şöyle der: Kendisinden hastalık, yaşlılık ve ölümle ilgili tüm gerçeklerin gizlendiği Sakya Muni adındaki genç ve mutlu bir mihrace arabasıyla gezintiye çıktı ve dişsiz, ağzından salyalar akan, korkunç görünüşlü, yaşlı bir adam gördü. Kendisinden o yaşa kadar yaşlılıkla ilgili her şey gizlenmiş olan mihrace şaşırdı ve
Sayfa 43 - epub- Mutlu kişi henüz doğmamış olandır.Kitabı okudu
Toplumsal narsisizm
Bir kimse: "Bu dünyanın en olağanüstü insanıyım, en temiz, en akıllı, en çalışkan ve herkesten daha kültürlüyüm. Kısaca ben dünyada yaşayan bütün şeylerden üstünüm" derse, onu dinleyen herkes "deli herhalde bu adam" diye düşünecektir. Ama aynı şeyi ulusuna yansıtarak tekrarlarsa, bu kez herkes onun düşüncesine katılmaya başlar. "Benim halkım en güçlü, en kültürlü, en yetenekli ve en barışsever halktır" diyen birine kimse " deli" diye bakmaz, tam tersi milliyetçi bir vatandaş olarak değerlendirir onu.
Sayfa 82 - Arıtan Yayınevi Çeviren: Aydın Arıtan 3.baskı
Reklam
ERGENLER ÇOCUK MUAMELESİ GÖRMEMELİ Çocuklarınızın buluğ çağına eriştiklerini hissettiğiniz anda, o zamana kadar kendisine karşı kullanmış olduğunuz konuşma tarzını bir daha ele almamak şartıyla bir kenara bırakınız. Onu küçük bir öğrenci olarak değil bir arkadaş, yetişkin bir insan olarak görün ve ona gore muamele edin. ... Eğitimci! Doğru gör
Sayfa 203Kitabı okudu
* Sevgili babacığım, Belki hatırlamazsın ama bugün sen öleli tam iki yıl oluyor.Ne yazık ki bu süre içinde ben daha iyi ve akıllı olamadım; bu fırsatı da kullanamadım.Oysa yıllar önce, bazı zamanlar, sen olmasaydın birçok şey yapabileceğimi düşünürdüm.Şimdi artık suçun kendimde olduğunu görmek zorundayım. *
Sayfa 171 - İletişim Yayınları 59.Baskı 2022 İstanbulKitabı okudu
Bilgisayarda videolar izlemek ve problem çözmek bir çocuğun egitiminin tamamını oluştursun gibi bir vizyonum hiçbir zaman olmadı, sanırım bu artık yeterince açıktır. Tam tersine. Ben eğitimi daha verimli kılmak , çocukların temel kavramları daha kısa sürede öğrenmesini, böylece başka öğrenme türlerine daha fazla zaman kalmasını sağlamak istiyordum. Yaparak öğrenmeye. Üretici ve zihin geliştirici bir şekilde eğlenerek öğrenmeye. Buna gizlice öğrenmek diyebilirsiniz. Eğitimin bu diğer yanlarını sınamak için yaz kampları mükemmel bir deneme alanı sağlıyordu.
Sayfa 130Kitabı okudu
“Dostoyevski’nin yoksullarından ne kadar farklı Tolstoy’unkiler. Dostoyevski’nin kendilerini hep başkalarıyla kıyaslayan, gözü yükseklerdeki yoksullarının, sonunda diz çökseler de Tanrı’nın adaletini sorgulamadan edemeyen kaybedenlerinin, yasaya meydan okuyan gururu incinmiş kent yoksullarının tersine Tolstoy’unkiler kötü koşullara şikâyet etmeden katlanır. Varlıklılarda yoksullarda olmayan bir şey vardır, diyordur Dostoyevski kahramanı; bu onları daha güçlü, daha bağımsız, daha başına buyruk kılar. Ben oraya nasıl ulaşacağım? Başına buyruk, sıradışı bir hayat sürmek için ne yapmalıyım? Tolstoy kahramanıysa tam tersini: Yoksullarda, varlıklılarda olmayan bir şey var. Ona nasıl ulaşacağım? Fazlalıklarımdan nasıl kurtulacak, kutsal sadeliğe nasıl ulaşacağım? Kendimi inançlı bir yoksula, ölümü sükûnetle kabul eden basit bir köylüye nasıl dönüştüreceğim?”
Reklam
Zaten yorgunluk benim genel halim. Bana, "Nasılsın?" diye soranlara, en sık verdiğim yanıtın "Yorgunum", demek olduğunu keşfettiğim günden beri, daha bilinçli olarak "Yorgunum". Şu memlekette yaşayıp da yorgun olmamak mümkün mü? Beden yorgunluğu dediğinden ne olacak, iki-üç dinlenmeyle geçer, ama ben aslında vatan yorgunuyum, hayat yorgunuyum; öğrenmek, bilmek, anlamak, anlamış gibi yapmak, düşünmek, hissetmek, tanımak, tanık olmak, katlanmak, anlayış göstermek, görmezden gelmek, üzerinde durmamak, idare etmek, üzülmemiş görünmek, alışmak, alışamamak, sabretmek, katlanmak, beklemek yorgunuyum. Tam da artık bu memlekette hiçbir şey şaşırtmaz beni sanırken, her seferinde yeniden şaşırmak yorgunuyum.
Sayfa 109 - Metis YayıneviKitabı okudu
Yorgunluk benim genel halim. Bana, “Nasılsın?” diye soranlara, en sık verdiğim yanıtın “Yorgunum,” demek olduğunu keşfettiğim günden beri, daha bilinçli olarak “Yorgunum”. Şu memlekette yaşayıp da yorgun olmamak mümkün mü? Beden yorgunluğu dediğinden ne olacak, iki-üç dinlenmeyle geçer, ama ben aslında vatan yorgunuyum! Ruh yorgunuyum, gönül yorgunuyum, hayat yorgunuyum; öğrenmek, bilmek, anlamak, anlamamış gibi yapmak, düşünmek, hissetmek, tanımak, tanık olmak, katlanmak, anlayış göstermek, görmezden gelmek, üzerinde durmamak, idare etmek, üzülmemiş görünmek, alışmak, alışamamak, sabretmek, katlanmak, beklemek yorgunuyum. Tam da artık bu memlekette hiçbir şey şaşırtamaz beni sanırken, her seferinde yeniden şaşırmak yorgunuyum.
Kaderin Çağrısı karşısında Saydam Olun
Er ya da geç bir şey bizi belirli bir yola çağırır gibi görünüyor. Bu "bir şeyi" çocukluğunuzdaki bir işaret gibi anımsayabilir­siniz; beklenmedik bir dürtü, bir hayranlık, olayların gidişinde bir belirti gibi algılanacak tuhaf bir değişiklik, bunu yapmak zo­rundayım, ben buna sahip olmalıyım duygusu vermiştir. Ben buyum ... Eğer bu
Sayfa 72 - Altın Kitaplar Yayınevi 5. Basım James HillmanKitabı okuyor
kendime ait herhangi bir gerçekliğim yoktu
Ne yazık ki hayatıma herhangi bir biçim vermeyi asla bilemedim. Gerek içimde kendimi başkalarına ya da kendime kanıtlamak ve bir şeylere direnmek isteği doğuracak herhangi bir engele karşılaşmadığım; gerek ruhum her an, bir an önce düşündüklerinin ve hissettiklerinin tam tersini düşünmeye ve hissetmeye, yani sıklıkla birbirine ters ve ısrarcı düşüncelerle her zihinsel ve duygusal biçimlendirmeyi parçalarına ayırıp yok etmeye fazlasıyla yatkın olduğu; gerekse kendimi başkalarının iradelerine teslim edip alacakları kararlara razı olmaya -ki zayıflıktan değil de, karşılaşabileceğim zorluklar karşısında vakitsizce, erkenden boyun eğişim ve boş vermişliğimden dolayı böyle yapıyordum- eğimli bir yaradılışta olduğumdan, asla kendime özgü ve özel bir biçimde olmayı kararlılıkla istemedim. Ve bakın bu yüzden başıma neler geldi! Kendimi tam olarak tanımıyordum; kendime ait herhangi bir gerçekliğim yoktu; hayatım sürekli birbirini izleyen yanılsamalardan ibaretti, neredeyse bir sıvı gibi akışkan, bir metal gibi dövülgen bir haldeydim; beni yalnızca başkaları tanıyor ve bunu kendilerine göre, bana atfettikleri gerçeklik doğrultusunda yapıyorlardı; her birinin bende gördüğü Moscardaların hiçbiri, kendim için bir hiç olan ben ile örtüşmüyordu; nitekim tekrar altını çizmek isterim ki, o pek çok Moscarda’nın her biri, kendi gerçekliğime sahip olmayan benden çok daha gerçekti.
Bir insana bir insan herhalde yeterdi. Fakat o da olmayınca? Her şeyin bir hayal, aldatıcı bir rüya, tam bir vehim olduğu meydana çıkınca ne yapılabilirdi? Bu sefer inanmak ve ümit etmek kabiliyetini ben kaybetmiştim, içimde insanlara karşı öyle bir itimatsızlık, öyle bir acılık peyda olmuştu ki, bundan zaman zaman kendim de korkuyordum.
Sayfa 147Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.