Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ölüm, ezeli olmasına rağmen alışkanlıklar arasına girmemiştir: yegane gerçeklik olduğundan, rağbet edilen bir şey haline gelemezdi. O halde, canlılar olarak hepimiz geri kalmışlar'ız...
Sayfa 153 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Oncelikle Aristo'nun, yasadigi dönem için çok iyi bir gözlemci oldugunu belirtelim. Özellikle solucan, böcek gibi küçük hayvanlarda yaptigi gözlemler çok ilginç bir sonuçla karsilasmasina neden olmustu. Zira inceledigi hayvanlarin hiçbirinde belirgin bir beyin yapısı yoktu. Eger beyin, aklin ve ruhun bulunduğu merkezi bir yapi ise bu canlilarda da muhakkak olmalıydı. Çünkü bu canlılar hareket edebiliyor, besleniyor ve çoğalabiliyorlardı. Eğer bu canlilarda beyin yoksa o zaman aklin ve ruhun bulundugu yer baska bir organ olmalıydı. Aslına bakarsaniz Aristo'nun bakis açisi oldukça mantıklı gözükmektedir. O nedenle burada hemen araya girerek bir konuya açiklik getirelim. Solucan ve böcek gibi insana göre daha ilkel olan canhlarda bildigimiz anlamda bir beyin olmasa da gangliyon adini verdigimiz yapilar bulunmaktadir. Bu yapilar bir bakıma beyin görevi görüp canlının sinir sistemini idare ettirerek hareket etme ve beslenme gibi birçok olay kontrol edebilirler.
Reklam
İnsan da diğer canlılar gibi içgüdülerinin (veya güçlü arzularının) etkisi altındadır. En temel arzu acı ve istiraptan kaçmak, mutluluğu aramaktırTüm insan eylemleri bu arzu tarafından belirlenir. Bu bağlamda, insanın özgür iradesinden söz edilemez.
"Neden sadece insanları kurtarmaya kalktığında kahraman olursun? Neden diğer canlılar önemsiz görülür. Bu şerefi insanlara kim verdi? Hayır. İnsanların kurtarılmaya ihtiyaçları yok. Onlar zaten hak ettiklerinden daha iyi şartlarda yaşıyor."
Sayfa 320Kitabı okudu
İşte her yıl böyle olur. Beş mayısı altı mayısa bağlayan gece Hızırla İlyas dünyanın bir yerinde buluşurlar. Onlar buluştukları an dünyadaki bütün yaşam durur, tekmil canlılar ölürler. Hemen sonra da daha gür, daha canlı, daha doğurgan dirilirler. Ve biri mağrıptan, birisi de maşrıktan kopup gelen iki yıldız gökyüzünün ortasında tokuşur, birleşirler. Birleşip ışık olurlar, yeryüzünün üstüne top top sağılırlar...
Sayfa 281
Şu sonsuz evrende hayatlarımızın derin anlamları falan yoktur bana göre. Doğarız, hayatta kalmaya çalışırız, üreriz, ölürüz. Bu kadar. Bilimsel açıdan burada bir mucize yoktur. Her şey sıradan ve olması gerektiği gibidir. İşin içine mucizeyi katmayı başaranlar Eleni gibilerdir. Hayatın o mucizevi anlamı olmasa her gün on defa intihar etmeye kalkışırız muhakkak. Çünkü sıradan hayatlarımızı kötülükleriyle boğmaya, çekilmez kılmaya yeminli bir türe evrimleşmeyi başaran canlılar da var yeryüzünde ve onlara da "insan" deniyor. Bu "insanların" bozduğu evrensel dengeyi Eleni gibi insanlar her seferinde daha iyi şekilde yeniden inşa ediyor. Hem de yeri geldiğinde ölerek sağlıyorlar bu dengeyi, ve evet, iyilerin yüzü suyu hürmetine dönüyor dünya.
Reklam
Ölüm,hepimizin karşılaşacağı ve kaçışı mümkün olmayan bir gerçektir.Bütün canlılar doğar,büyür ve ölürler.ölmek aslında ölmek değil,gerçekte dirilmektir. Bir alemde ölüp başka bir alemde hayat bulmaktır. Tıpkı tırtılın ölümünün kelebekte Hayat bulması gibi
en iyi kitap hiç okumadığın kitaptır; en iyi kadın, hiç tanımadığın kadındır.
Sayfa 215 - ParantezKitabı okudu
Okyanusun içinde kendi soluğunu tüketerek kaybolan bir denizaltıdır ev, canlılar geçer pencerenin önünden, su götürür yeryüzünü.
Doğadaki tüm canlılar bedenlerine uyacak lezzetli besini bolca bulurlar. İnsan ise sağlıklı kalmayı kendi kendine güçleş­ tirmiş ve zamanının büyük bir kısmını bilimsel açıdan doğal kabul edilemeyecek tuhaf besiniere harcamaya hasretmiştir.
Reklam
Nefret
Tepkisel canlılar olduğumuz özelliklerde, korku anlarında öfke ile cevap veririz. Öfke tepkisellerimiz son derecede evrenseldir. Korkuya verdiğimiz yüz mimik cevapları yağmur ormanlarında yaşayan yerlilerde ve plazada yaşayan CEO'larda aynıdır. Öfkeyle ilgili vücut hareketleri de aynı derecede benzerdir Nefret ise öfkeden farklı olarak anlık bir duygu meselesi değildir. İçinde anlam, kurgu, plan gibi ek unsurlar barındırır ve onun diğer canlılarda olduğu söylenemez. Sonuçta plan ve kurgu yapabilen tek canlı biziz.
"Bir insanım ben, bütün canlılar gibi yazgılıyım ölmeye. Ama kutsal olan bana kendisini açıyor. Elimi uzatsam ebediyet şuracıkta. Bir zafer kazanmaya değil, bir sefer eylemeye geldim. İnsanım, bir bilincim var. Mağlubum ama galibim ben."
Ölüm nedir bilir misin sen , ölüm? Bilmezsin ha. Küçük büyük insandan gayri bütün canlılar gibi sen de mi bilmiyorsun ölümü? Oh , ne iyi ! Bilme bilme . Bir gün öğrenirsen bile sakın korkma ! Bilene ne zaman olsa gelecektir. Bak ben onu bekliyorum. Bu gençlik sana nasıl güzel geldiyse ölüm de sana öylece , güzelce gelecektir.
Sayfa 124Kitabı okudu
Yeni doğmuş bebek
"Yeryüzünde titrek bir ses duyuldu. Daha önce hiç duyulmayan bir sesti bu. İlk defa kımıldayan bir gırtlaktan geliyordu. "Bana en koyu karanlıklarda yaşamış bir insandan bahsettiler. Sanki bir uçurumun dibindeymişçesine en sönük bir ışık parıltısı bile değmemiş gözlerine. "Bana sessizlik içinde yaşamış bir insandan bahsettiler. En kısık bir ses bile değmemiş kulaklarına... "Hayatı boyunca ilginç bir şekilde hep ılık olan bir suyun içinde gerçekten yaşamış ve sonra da birden buz gibi bir akarsuya daldırılmış bir insanın hikâyesini duydum. "Bu insan önceden hiç nefes almamış ciğerlerini birden havayla doldurmuş. Hep sönük kalmış ciğerlerini birden havayla şişirmiş ve acıyla çığlık atmış... "Yeryüzünde kavruk, titrek bir ses duyuldu. Daha önce hiç duyulmayan bir sesti bu. İlk defa kımıldayan bir gırtlaktan geliyordu. "Bu, istirahat eden insanın sesiydi. "Böylesine mutlak bir istirahati kim hayal edebilir ki? "Yemek yeme zahmetine bile girmeyen birinin istirahati, çünkü onun için başkası yemek yiyordu. Bütün kas lifleri rahat konumdaydı, çünkü yaşaması için gerekli ısıyı başka dokular üretiyordu. En içteki dokuları bile kendilerini zehirden ve mikroplardan korumak için çalışmak zorunda değildi, çünkü başka dokular ona hizmet ediyordu. Ve oksijen o nefes almadan veriliyordu ona, canlılar içinde ne eşsiz bir ayrıcalık!
Sayfa 25 - Kaknüs Eğitim KitaplığıKitabı okuyor
"Neyim ben" diye düşündü. "Doğadaki bütün canlılar doğan güneş ile beraber beslenmek, hayatta kalmak ve çoğalmak güdüsüyle güne başlamışken, ben niye bir ayna karşısında varlığımı sorguluyorum" Aslında kız "ne" olduğu sorusunun cevabını çok iyi biliyordu. Ama her sabah yaptığı gibi kendisine hatırlatmak için dudaklarının üzerinde kalmış su damlacıklarını etrafa ve aynaya göndererek sesli bir şekilde tekrarladı: "Bugün 261. gün. Değişen hiçbir şey yok. Ben Tesla, içi su ve mikrop dolu, milyarlarca hücreden oluşmuş 57 kiloluk bir torbayım sadece. Öldüğüm zaman içimdeki su buharlaşacak, hücrelerim çürüyecek ve bu yerküre üzerinde benden geriye sadece mikroplarım kalacak." (...devam edecek)
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.