Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“‘Beni kimler mi ayıplıyor? Hiç şüphesiz, pek çok kişi... Ve bana doyumsuz da diyeceklerdir onlar. Ama benim bu konuda yapabileceğim bir şey yok: Huzursuzluk benim doğamda var; öyle ki zaman zaman o yüzden acı bile çekiyorum...” 'İnsanların huzur ve sükûnet içinde olmakla yetinmeleri gerektiğini söylemek yararsızdır, çünkü onlar hareket etmek için doğmuşlardır ve diledikleri canlılığı bulamadıkları takdirde onu kendileri yaratırlar. Milyonlarca kişi benimkinden bile daha durgun yaşamlara mahkûmlar ve hepsi de kaderlerine karşı sessiz bir isyan halindeler. İnsanların toprakla örttüğü nice hayat yığınlarında kim bilir ne denli isyanlar mayalanmaktaydı? Kadınların genellikle çok sakin olmaları beklenir ama hissetme konusunda onlar da erkeklerden farksızdır; onların da yeteneklerini çalıştırmaya ve çabalarını yönlendirebilecekleri bir alan edinmeye en az erkek kardeşleri kadar ihtiyaçları vardır. Onlar da kalıplaşmış yasaklardan ve mutlak durağanlıktan tıpkı erkekler gibi acı duyarlar. Daha ayrıcalıklı türdeşlerinin onların muhallebi yapıp, çorap onarmakla, ya da piyano çalıp nakışlı çantalar üretmekle yetinmeleri gerektiğini söylemesi ise, tam anlamıyla bir dar kafalılıktır. Şayet kadınlar geleneklerin onların türü için yeterli gördüğünden fazlasını yapmak ya da öğrenmek istiyorlarsa, onları yargılamak ya da onlarla alay etmek düşüncesizlikten başka bir şey değildir.”
Jane Eyre, Charlotte BronteKitabı okuyor
İnsanlar üzerine şunu söyleyebiliriz: kuramlar değiştiği ve parçalandığı zaman; okullar, felsefeler ve düşüncenin ulusal, dinsel, ekonomik dar ve karanlık yolları gelişip dağıldığı zaman, insan ileriye uzanır, ıstırapla, bazen yanlışlıkla sendeleyerek adımını atar. Adımını ileri attıktan sonra geri kayabilir, ama sadece yarım adım, hiçbir zaman tam adım geriye gelmez. Bunu savunabilir ve buna inanabilirsiniz. Kapkara uçaklardan atılan bombalar pazar yerinde patladığı zaman, tutsaklar domuzlar gibi birbirine sokuldukları zaman, ezilmiş vücutların kanları tozların üstünde pis pis süzüldüğü zaman bunu anlayabilirsiniz. Bunu ancak böyle anlayabilirsiniz: Eğer ileriye doğru adım atılmasaydı, eğer insanlarda ilerleme açlığı olmasaydı, bombalar patlamaz, insanlar birbirlerinin boğazlarına sarılmazlardı. Bombardıman uçakları var oldukları halde, bomba atmazlarsa asıl o zaman korkun... Çünkü, her bomba, o ruhun hâlâ õlmediğini ispatlar. Ve büyük mal sahipleri varken, grevlerin durmasından korkun... Çünkü, her yenilen küçük grev, atılan adımın atıldığını ispatlar. Özellikle şunu unutmayın: Insanın kendisi, bir ülkü uğrunda ıstırap çekmez ve ölmezse korkun, çünkü bu tek nitelik, insanın temelidir ve bu tek nitelik, insanı evrendeki bütün öteki şeylerden ayırır.
Sayfa 185Kitabı okudu
Reklam
Kafasını bir yere sapladığı için, dar bölge suçları işlediğini sanıyor. Bir de bilmediği, farkına varmadığı suçların hesabını vermeğe kalksaydı,o zaman gününü görürdü.
Sait Faik'e bir süreliğine veda alıntısı olsun.
Bir pazartesi günüydü. Günler şu garip günler! Uykumuzun içinde saatleri başlayan günler! Uyandığımız zaman üçte birini arkada bırakmışızdır başlayan günün, kaldı mı üçte ikisi... Yap bakalım hesabını!.. Hey gidi pazartesi hey! Kaldı on saatin. Bir saat kavgaya say, bir saat konuşmaya, iki saat yürümeye, yarım saat düşünmeye koy, yeme içmeye de
Sayfa 79 - Lalettayun: gelişigüzel
"kullanmasını bilene, zaman hiçbir zaman dar gelmez." ne doğru söylenmiş bir söz... "İnsanın ne kadar boş vakti varsa yapması gereken işi başarması için o kadar az zamanı olur." sözü ne kadar da doğru! "Çalışmaya zamanının olmadığını söylemek, insanın gevşekliğine ve çabalamaktan nefret ettiğini itiraf etmesinin başka bir yoludur." da öyle
3. Fasıl 3. Bölüm: İrade Eğitiminde Eylemin RolüKitabı okuyor
''Dünyaya bağlısın, zincirlerle ağır, ama gerçek olan yine de çatlatır duvarları. Uyanır karanlıkta doğruya bakarsın, yüzün o bilinmeyen çıkışa karşı.''
Reklam
''Gerçek olan beklemez talana değin, belki de ya devlet başa ya kuzgun leşe dediğin o talana, Talanladığı da sensin, yaraların açılırken, seni ele vermeyen hiçbir şey baskın vermez sana.''
"Zaman dar; çünkü hayat kısadır. Bu kısa mesafelere sonsuzluğu sığdırabilmek, herkese müyesser olmaz."
İnsanlar çevrelerinde aynadan başka bir şey istemiyorlar. Kendilerini yansıtsın diye. Onlar da başkalarını yansıtırken. Dar bir koridorda karşılıklı iki ayna koyduğun zaman ortaya çıkan saçma sonsuzluk gibi.
Sayfa 603 - Pegasus yayınlarıKitabı okuyor
''Bu devirde, alışılageldik düzen sık sık, yeni yararlar sağlamak için olduğu kadar, eski kötülükleri yeniden canlandırmak için de bozuluyor.Dinin canlandırılması adıyla bugünlerde öne sürü­len şey, dar ve eğitilmemiş kafalarda her zaman yobazlı­ğın da bir o kadar canlandırılması anlamına gelmiştir.''
Reklam
Ancak arzulardan vazgeçtiğimizde Tanrının bu evrenini okuyup onun tadına varabileceğiz. O zaman her şey tanrılaşacaktır. Uğursuz ve kötü saydığımız kuytular ve köşeler, dar ve karanlık yollar, hepsi tanrılaşacak. Hepsi gerçek doğasını açığa vuracak ve bizler kendimize gülecek, onca ağlayıp sızlanmanın çocuk oyunundan başka bir şey olmadığını, bizim yalnızca kenarda duran seyirci olduğumuzu düşüneceğiz.
Birden dayanılmaz, bana acı veren bir yuva özlemi duydum; Paris'in dar ara sokaklarından birinde kapıcının hesap belgesiyle yolumu kesip para isteyeceği otel odası değildi dönmek istediğim. Okyanusun öte yanına, tanıdığım ve bildiğim insanların, nesnelerin bulunduğu yurduma, tüm acı anılarıma rağmen çaresizce sevdiğim ve her zaman seveceğim yerlere, insanlara ve eşyalara dönmek istiyordum.
Seçmece Sözler
*Fikir üretebilmenin ilk adımı, düşünebilmektir. *Kaybetmek korkusu, kaybedilmesinden korkulan değeri, daha sevimli hale getirir. *Gençlik; isteklerin yoğun, imkanların dar olduğu dönemdir. *Düşüncede kaçış, insanlıktan kaçıştır. *Sevdiğime pişman değilim. Yaşadıkça seveceğim seni, sen her zaman güzelsin.
Ey bîçareler! Mezaristana göçtüğünüz zaman, "Eyvah! Malımız harab olup, sa'yimiz heba oldu; şu güzel ve geniş dünyadan gidip, dar bir toprağa girdik." demeyiniz, feryad edip me'yus olmayınız... Mektubat - 227
Çocuk kitaplarının güçlü itiş etkisi
2016'da dünya algım Brexit ve Trump'la, Avrupa'da yayılan milliyetçilik ve dar görüşlü­lük dalgasıyla, terörist saldırılarıyla tepetaklak oldu. Hemen sonrasındaki dönemde yetişkin edebiyatının bana faydası olmadı, ne yapsam kar etmedi. Kitapların yapabileceklerine dair inancımı tazeleyen şey çocuk edebiyatıydı. Yaşı kaç olursa olsun, kulak veren herkese an­latılan o eski hikayeler -İzlanda halk masal­ları, Grimm masalları- imdadıma yetişti. Bu hikayeler, her şeyin sonu gelmiş gibi hissetsem de aslında öyle olmadığını söylüyordu. Ben­cilce ihtiraslar, kırıcı hırçınlıklar, yanlış an­lamalar, iktidar hırsı, budalalık, iyilik, tutku öteden beri vardı. Peri masalları bütün insani kusurları dolaylı da olsa zaten bünyesine kat­mış ama hiçbir zaman sessiz bir umutsuzluğa gömülmemişti
Sayfa 51 - Domingo
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.