Merhaba! Merhaba ve elveda! Kitabımı okudum. Muzumu yedim. Suyumu içtim. Kahvemi hazırladım. Sigaramı yaktım. Ve şimdi de incelememi yazmaya başlıyorum. Dostoyevski, adamdır! Etkinliğimize -#28130221 - katılan herkese, selam olsun!
Öncelikle kitapta işlenen konunun bende yaptığı çağrışımından bahsetmek isterim. Özet
Bu kitap benim için iki türlü önem taşıyor. Biri Puşkin'in, modern Rus edebiyatının kurucusunun, “ulusal şair”inin kaleminden çıkmış olması bir diğeri de elbette Aralık'tan beri yürüttüğümüz etkinlik ("Sabahattin Ali'nin Kayıp Kitaplarının İzinde" #34700268 ) yani kitabın Sabahattin Ali‘nin ölmeden önce
Çektiği acılar ve sürgünüyle bile insanları güldürmeye çalışan “Aziz” adam.
Kitabın önsözünde geçen bir kısımla başlamak isterim incelemeye;
“Üzerinde yaşayanların hepsinin güldükleri, gülüştükleri bir dünyaya içimde sonsuz bir özlem var. Yaşamımı kendi gücümce böyle bir işe harcamaktan sevinç duyuyorum.”
İşte böyle bir düşünceyle hayatını
İnsan kendi içinde bir âlemdir. Susmak kendi içinde...
Bu kitaptan sonra az öz konuşmanın ve susmanın önemini anlayacaksınız.
Dikkat bu dilin(organ) birçok işlevine karışı bir bildiridir!
Yaratılışımızın bize kattığı temel gereksinimlerden biri konuşmaktır. Ve bu hal insanoğlundan başka kimseye verilmemiştir. Dil aklın ve kalbin vekilidir.
Ölüm neydi?
Ölüm bir oyundu benim için sadece bir oyun.
Ölümle ilk kez 3 4 yaşlarında tanıştım. Babamın kuzeni Sinan abim ölmüştü. Abi dediğime bakmayın öldüğünde 13 yaşındaydı. Halbuki ben onu çok büyük bir adam zannederdim. Yıllar sonra mezar taşındaki tarihlerden yaşını hesaplayınca çok şaşırmıştım. Öldüğünde benim zannettiğim gibi koskocaman
Ahmed Arif 'in oğlu Filinta Arif'in yaptığı bu mezarda. Akdeniz'in oğlu gemisine binip sonsuz bir diyara yelken açmış ve keşke mezardan çıkartıp ona bir sürü şiir yazdırtabilsem diyen bir ben bırakmıştır geride.
Sevgili Ahmet Erhan 'daşım
Sait Faik’in 12. Kitabını bitirmiş bulunuyorum. Daha önce yazarın hikâyeciliğini değerlendirmek üzere
Bir Sonbahar Akşamı’ nı seçmiş ve elimden geldiğince aktarmaya çalışmıştım. (#42743285)
Şimdi ise yazarı daha yakından tanımak isteyen okurlara katkısı olması düşüncesiyle yazarın
Neden kitap okuyoruz? Keyif için mi, bir şeyler öğrenmek için mi, kendimizi geliştirmek için mi yoksa düşünmek için mi? Bu kitap bunların hepsini karşılıyor. Gerçek bir öğretici roman. Bu yıl, geçen yıl hatta son beş yıl içinde okuduğum en iyi kitapları listelesem, hepsinde ilk üçe girecek bir kitap bu. Yavaş yavaş, sindirerek, hazmederek
Okuduğum ilk AHMET ÜMİT eserin de bu kitabı seçmiş olmanın huzurunu yaşadım. Kitapta ki olay haricinde arka plandaki konular daha da ilgimi çekti.
Kadınlar, ve onların yaşam hayatları, mafyalar, sokak çocukları, gezi parkı olayları kitaba çok güzel serpilmiş. Aşka da yer veren üstadımız, cinayet, aşk, mafya üçgeni içinde olayların akışını bizlere heyecanla sürdürmüş.
Ben katili bulmakta biraz zorlandım başta, ama sonra çözdüm :)
Bu akış süre giderken, yazarımızın kendi hayatında gördüğü rüyalarla eski eşini bizlere ve aslında kendine hatırlatması bu kitapta olmaması gereken yerdi aslında. O bölümler bana biraz saçma geldi.
Ama kesinlikle Ahmet ÜMİT için söylenecek en güzel ve anlamlı cümle
" kaleminin ve kurgusunun çok güçlü" olduğudur.
Bu arada sonunda bende Nevzat komiserle tanışmış oldum. Denilen kadar varmış. Harika bir komiserdi.
Diğer eserlerinde de Nevzat komiseri görebilecek olmanın heyecanıyla hemen bir diğer eserine geçeceğim.
Not: Bence Ahmet ÜMİT eserlerini okuyacak olanlar kesinlikle kopmadan okumalı . Uzun bir süreye yayarak okumamanızı tavsiye ederim.
En fazla 3 4 güne okuyup bitirmenin hazzını yaşayın. Ben biraz uzun tuttum elimde kitabı. Bu yüzden ara ara sıkıldığımda oldu. Halbuki ilk gün bir oturuşta 150-200 lere kadar gelmiştim ve harika ilerliyordu.
Araya soğukluk sokmadan bir nefeste okuyacağınız güzel bir eser.
En sevdiğim alıntısı ise;
"Aşkı ölümle birlikte düşünmek, siz erkeklerin harcıdır.
Benim sevgimde ölüme asla yer yoktur."
Sevgide ölüme yer vermeyin.
Hatta hiçbir duygunuzda ...
Sevgiyle kalın
Èmile Zola yine çok güzel bir konu seçmiş. Yüzlerce sayfa okuyabilirdim. Adeta her ölümün bir tablosunu çizmiş gibi. Bu kadar kısa olup da bu kadar betimlemesi ve kelime seçimi iyi olan kitaplara pek nadir rastlanır. Her sınıfa yer verilmiş fakat ben bir memur sınıfına da yer verilsin isterdim. Esnaf ve işçi sınıfı arasında daha küt bir geçiş olurdu. Kelimeler o kadar iyi seçilmiş, anın ağırlığı sözcüklere o kadar iyi işlenmiş ki, misal;
Güneş çamur gibiydi, can çekişir gibi yavaş ve uğursuz bir şekilde batıyordu.
Bir de tüm bu öykülerin bir ortak özelliği vardı. Ölüm yanlızlığı. Uçup giden ruhlar insanın yanlız bir yaratık olduğunun kanıtı. "Ölenler ölümü bilmez ölüm kalanlar içindir." Kitapta bu sözün somut tarafını da görme fırsatımız oluyor. Ölüden geriye kalanlar da insanların ölüme bakış açısı oldukça etkiliyor gibi.
Kısa ve o kadar etkileyici bir kitap. Èmile Zola'nın natüralist düşüncelerinin aktığı sayfalardaki yoğunluk kendini belli ediyor. Kitabı bitirip doyumsadıktan sonra geriye sadece (Kendiniz için) tüm bunları düşünmek kalıyor. Nasıl ölünür?
Nasıl ÖlünürEmile Zola · Can Yayınları · 202015,2bin okunma
_Psikolojik harp, dünyanın en güçlü silahıdır. İnsan zihnini biçimlendirme sanatıdır. Aldatmadır, hiledir, düşünceleri manipüle etmek ve zehirlemektir. Düşmanı suya götürüp susuz getirmektir. Var olmayanı varmış gibi göstermek, var olanın zihinlerde reddedilmesini sağlamaktır. Başkalarının etkisi altında oldukları halde kendi iradeleriyle hareket
Son zamanlar okumaktan en keyif aldığım, bitecek diye kaygılandığım, her bir hikayenin ardına üzerine biraz düşünmek , nefes almak, sindirmek için kendime molalar yarattığım bir eser oldu bu.
Psikiyatristlerin deneyimlerini okumak, terapi süreçleri hep ilgimi çekmiştir. Bu açıdan bu kitap benim için geç kalınmış etkileyici bir yolculuk oldu . İzi kalacak muhakkak :)
Psikiyatrist yazarımız çok güzel hikayeler seçmiş kaleme almak için. Ayrıca hiç bir kelime yoktu ki teknik bir ifade barındırsın. Sanki psikiyatrist bir tanıdığınız var ve onunla oturup ev sohbeti yapıyorsunuz. Kesinlikle okurken hissettiğim bu oldu; onun deneyimlerini dost sohbetinde paylaşmak . Doktor da insan ve sizi dinlerken kendine de yardımcı oluyor yer yer. Kendi ile de yüzleşiyor. Çok güzel bir deneyimdi benim için.
Son iki hikayede özellikle çok etkilendim. Birisi çoklu kişilik barındıran hastanın hikayesi idi. Diğeri de rüyalar ile kendini anlatmaya çalışan bilinçdışı.
Psikoloji gerçekten çok değişik, büyüleyici bir alan. Biz farkında olmadan ruh kendini ifade ediyor ve bunu onlar anlayabiliyorlar. Yazarın rüyaları yorumlaması ve rüyaların tedavi ile ilgili onu yönlendirmesi çok büyüleyiciydi bence.
Çok keyif aldım. Şiddetle tavsiye ediyorum efendim :)
Prof. Dr. Nevzat Tarhan'ın hazırlamış olduğu Mesnevi Terapi insan ruhuna, gönlüne ve düşüncelerime hitap eden harika bir kitap olmuş.
Kitabın bütününe bakıldığında Nevzat Hoca'nın iki önemli hedefi olduğu anlaşılır: İlk hedef; Mevlana hazretlerinin "Mesnevi"sinin en berrak bir biçimde anlaşılması; ikincisi ise; anlaşılan bilgilerin
_Kızımı dar kıçından zımbaladıktan ve içinde patladıktan sonra yatakta yatan babamın yanına uzandım. Onun yaşlı bedenini okşamaya başladım. Kalan son nefesiyle bile babafingoma vurmaya çalışıyordu. Yavaşça arkasını çevirip içine, küçük yaşlı deliğinden içeri girdim. Onu skmeye başladığımda zevkten ne hale geldiğimi düşünebilirsin. İşte o sırada