Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1161. Sa'd İbni Ebû Vakkâs radıyallâhu anh şöyle dedi: Bir gün Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ile beraber Medine’ye gitmek üzere Mekke’den yola çıkmıştık. Azverâ denen yere yaklaştığımızda Resûl-i Ekrem bineğinden indi. Sonra ellerini kaldırarak bir süre dua etti. Sonra secdeye kapandı, uzunca bir süre secdede kaldı. Tekrar ayağa
Bir zamanlar Basra vilayetinin halkı İbrahim-i Edhem hazretlerine müracaat ederek dualarının kabul olunmadığından şikayet etmişler. "Halbuki Cenâb-ı Hakk'ın duaların kabul olunacağına dair sözü vardır." demişler. İbrahim-i Edhem hazretleri cevaben şöyle buyurmuşlar: "On şeyden dolayı sizin kalpleriniz ölmüştür. Tabiatiyle
Sayfa 46 - Server yayınları (1.cilt)Kitabı okuyor
Reklam
...Ve SON...
Bu insanlar bir halktır, yaşayan bir halktır bir güruh değil, tam tersine dünyanın dördüncü büyük askeri gücüne karşı taşlarla, sapanlarla mücadele veren bilinçli bir halktır. Onlara olan borcumuz en azından devrimci mücadelelerine göste­receğimiz bağlılıktır ve bu mücadele Akdeniz'den İran Körfezi'ne, Mısır nehrinden Fırat'a, oradan da -Siyonist zalimlerin hep söyledikleri gibi- "daha ötelere" yayılmadıkça hiçbir zaman tamamlanmış sayılmayacak­tır.
Sayfa 125 - Kardelen YayınlarıKitabı okudu
Bazı gelişimsel aşamaların zamanında gerçekleşmesi Elbette önemli ancak Unutmamak gerekir ki hayat telafi ile beslenir ve sökülüp yeniden örülmenin dinlenip yeniden yürümenin silinip yeniden çizilmenin Ahengi ile rengini bulur. . Içimde kaldı cümlelerine bu ifade yani içinde kaldı ifadesi hayat boyu istenilmeyen bir işi en iyi şekilde yapmak
Hakikat merkezli tarih ve kültür okumalarının en açık seçik ifadelerinden birini, Müslümanların ilk filozofu kabul edilen Kindî'de buluyoruz: Hak bilirliğin gereği olarak bize düşen, hakiki ve ciddi konularda kendilerinden büyük ölç0de yararlandıklarımız şöyle dursun, basit ve küçük ölçüde yararlandıklarımızı dahi karalamamaktır.. Özellikle şu husus bizce ve dilimizi konuşmayan bizden önceki seçkin felsefecilerce çok iyi bilinmektedir ki, ne bir kişi ne de bir topluluk kendi çabasıyla gerçeği tam olarak kuşatabilmiştir. Çabaları sonucunda bunlar ya gerçek adına bir şey elde edememişler, ya da gerçekle kıyaslanınca çok az şey elde edebilmişlerdir. Fakat her birinin gerçek adına elde ettiği o azıcık bilgiler bir araya toplanınca büyük bir değer oluşturmuştur. O halde bize gerçeği büyük ölçüde getirenler bir yana, onu azıcık olarak ulaştıranlara da şükür borcumuz büyük olmalı... Bir kimsenin ömrü ne kadar uzun, çalışması ne kadar ciddi ve yoğun, fikri de ne kadar ince olursa olsun, zaman olarak kendisini kat kat aşan bu birikimi hayatı boyunca elde etmesi mümkün değildir... Nereden gelirse gelsin, ister bize uzak ve karşıt milletlerden gelsin, gerçeğin güzelliğini beyan için gerçekten daha değerli bir şey yoktur.
Sayfa 60 - İnsanKitabı okudu
Machiavelli
Papalığın gücüne ilişkin Söylevler'deki değerlendirme daha uzun ve daha içtendir. Burada, öne çıkan kişileri etik bir hiyerarşiye sokarak işe başlar. En iyileri, diyor, dinlerin kurucularıdır; sonra monarşilerin ya da cumhuriyetlerin kurucuları gelir; sonra da edipler. Bunlar iyidir; ama dini ortadan kaldıranlar, cumhuriyetleri ya da krallıkları yıkanlar, erdem ya da edebiyat düşmanları kötüdür. Julius Caesar da dahil olmak üzere, tiranlık kuranlar kötüdür; diğer yanda Brutus, iyidir. (Bu görüş ile Dante'nin görüşü arasındaki karşıtlık, klasik edebiyatın etkisini gösterir.) Doğru olduğu için değil, toplumsal bir çimento olduğu için dinin devlette seçkin bir yeri olması gerektiğini savunur: Romalılar kehanetlere inanıyormuş gibi davranıp, onlara aldırmayanları cezalandırmakta haklıydı. Kendi zamanındaki Kiliseye iki eleştirisi vardır: Sahip olduğu kötü yönelimiyle dini inancı zayıflatmıştır ve papaların dünyevi iktidarı ve bunun ilham verdiği politika İtalya'nın birleşmesini önlemektedir. Bu eleştiriler güçlü bir biçimde ifade edilir. “Halk, dinimizin başı olan Roma Kilisesine ne kadar çok yaklaşırsa, o kadar az dindar olur... Yıkımı ve cezasını bulması yakındır... Biz İtalyanlar dinsiz ve kötü olmamızı Roma Kilisesine ve onun rahiplerine borçluyuz; ama ona daha büyük ve yıkımımıza neden olacak bir borcumuz daha var, yani Kilisenin ülkemizi parçalı durumda tutması ve hâlâ tutmaya devam etmesi.
Reklam
İttihat ve Terakki eleştirisi kısmı...
İttihat ve Terakki liderlerine bizim neslimiz hem borçlu, hem de kırgındır. Borcumuz, en bayağı şekilde çürümüş hantal, çağdışı ve her türlü haysiyetten yoksun bir istibdat idaresini cesur bir hamleyle çökertmelerinden ve genç nesle bir benlik gururu, bir gelecek ümidi aşılamalarından gelir. Kırgınlığımız ise, uyandırdıkları bu ümit için, bizim
Sayfa 238 - Remzi Kitabevi / Başarılamayan İnkılâpKitabı okudu
14. Ateş pahası
Vaktiyle Osmanlı hükümdarlarından biri maiyetiyle avlanmaya çıkmış. Bir ceylanın peşinden koşarken, vakit bir hayli ilerlemiş ve gün batmaya yüz tutmuş. Bu sırada gök kararmış, ortalığı şiddetli bir rüzgâr ve ardından da savruntulu bir yağmur bastırmış. Hünkâr ve adamları, en yakın kulübeye kendilerini zor atmışlar. Meğer sığındıkları kulübe odunculuk yapan bir garibe aitmiş. Adamcık onları içeri almış. Sultan her ne kadar adamı tedirgin etmemek için kim olduklarını söylememiş ise de oduncu durumu kavramış ve ocağa büyük odunlar atıp kulübeyi iyice ısıtmış. Dışarıda hem ıslanıp hem üşüyen padişah ve adamları bu durumdan pek memnun kalmışlar ve geceyi orada rahatça geçirmişler. Hatta bir ara hünkâr, — Doğrusu şu ateş bin altın eder, diye söylenmiş. Ertesi gün yola çıkacakları vakit, padişah oduncuya sormuş: — Efendi! Bizi ihya ettin, harlı ateşin sayesinde geceyi pek rahat geçirdik. Söyle bakalım borcumuz ne kadar? .Oduncu, fırsatı değerlendirmenin zamanıdır deyip rayici yüksek tutmuş: — Bin altın beyzadem! Vekilharç hemen atılmış. — Ne masraf ettin ki bin altın istersin bre densiz? — Sabaha kadar ateşi aynı kıvamda tuttum. Böyle dağ başında bu ateş az bulunur. — Ama ateş bu denli pahalı mıdır? O sırada padişah vekilharcına dönüp: — Ağa, demiş, ateş iyiydi, şimdi pahasını verin! Oduncunun bu tavrı halk arasında şüyu bulunca, değerinin üstünde fiyat biçilen şeyler hakkında "ateş pahası" denilmeye başlanmış ve giderek deyimleşmiş. Umulana göre çok pahalı bulunan fiyatlar hakkında bugün dahi "ateş pahası" denir.
Türk kadınına tanınan hakları, küresel platforma taşıdı. 1935'te Uluslararası Kadınlar Birliği'ni davet etti. Uluslararası Kadın Kongresi'ne ev sahipliği yaptı. Feminizm kongresiydi. 36 ülkeden tamamı kadın 360 delege katıldı. ABD, İngiltere, Hollanda, İsviçre, Avustralya, Mısır, Hindistan, Bulgaristan, Çekoslovakya, Yeni
Türk kadınına tanınan hakları, küresel platforma taşıdı. 1935'te Uluslararası Kadınlar Birliği'ni davet etti. Uluslararası Kadın Kongresi'ne ev sahipliği yaptı. Feminizm kongresiydi. 36 ülkeden tamamı kadın 360 delege katıldı. ABD, İngiltere, Hollanda, İsviçre, Avustralya, Mısır, Hindistan, Bulgaristan, Çekoslovakya, Yeni
Sayfa 239Kitabı okudu
Reklam
Türk İşçileri
İsçilerimizi korumak millî borcumuz ve vazifemizdir. Medeniyetin ilerlemesi, işlerin makineleşmesi, cemiyet hayatı içinde bir de işçi sınıfı meydana getirdi. Bizim gibi iktisadî hayatı geri ve iptidai olan cemiyetlerde henüz büyük makineler devri başlamamıştır. Binaenaleyh yüksek sermayeli müesseselerde büyük fabrikalarda ve maden ocaklarında
İttihat ve Terakki
İttihat Ve Terakki liderlerine bizim neslimiz hem borçlu, hem de kırgındır. Borcumuz, en bayağı şekilde çürümüş, hantal, çağdışı ve her türlü haysiyetten yoksun bir istibdat idaresini cesur bir hamleyle çökertmelerinden ve genç nesle bir benlik gururu, bir gelecek ümidi aşılamalarından gelir. Kırgınlığımız ise, uyandırdıkları bu ümit için, bizim neslimize verdikleri hayal kırıklığındandır. Bir el onları itti ve onlar sürüklendiler. Hadiselerin, gelişmelerin, daima arkasında kaldılar. Hadiseler onların daima seziş, anlayış ve müdahaleleri dışında gelişti. Büyük dönüm noktalarında daima pasif ve şahsiyetsizdiler. Hiç bir zaman ileriyi gören, akıllı, basiretli kurucular ve devlet adamları olamadılar. Değerli insanlardan kaçındılar. Ellerinin altında daha ziyade komiteci ruhu demagoglar tutunabildi. Demagogun itibar gördüğü yerde ise, idealizm biter ve diktatör silahlarını kuşanır. Bu küçük kliğin dar taassubu, yalnız bir devletin hayatına mal olmakla kalmadı, harpler, hastalıklar ve kıtaller şeklinde, belki de en az üç milyon insanın kanıma mal oldu.
Sokrates'in acı ölümü.
Sokrates böylece, başkaldırmaya katıldığı, başkalarını başkaldırmaya zorladığı için değil; serbest düşündüğü, eski düzenin temellerini sarstığı için ölüme mahkum oldu. Zafe­ri aristokratlar ve zenginler kazansaydı, Sokrates kurtulurmuydu? Hiç sanmıyoruz. Çünkü, Sokrates en güçlülerin de­ğil, en akıllıların başa geçmesini istiyordu, bunu
14-ATEŞ PAHASI
Vaktiyle Osmanlı hükümdarlarından biri maiyetiyle avlanmaya çıkmış. Bir ceylanın peşinden koşarken, vakit bir hayli ilerlemiş ve gün batmaya yüz tutmuş. Bu sırada gök kararmış, ortalığı şiddetli bir rüzgâr ve ardından da savruntulu bir yağmur bastırmış. Hünkâr ve adamları, en yakın kulübeye kendilerini zor atmışlar. Meğer sığındıkları kulübe odunculuk yapan bir garibe aitmiş. Adamcık onları içeri almış. Sultan her ne kadar adamı tedirgin etmemek için kim olduklarını söylememiş ise de oduncu durumu kavramış ve ocağa büyük odunlar atıp kulübeyi iyice ısıtmış. Dışarıda hem ıslanıp hem üşüyen padişah ve adamları bu durumdan pek memnun kalmışlar ve geceyi orada rahatça geçirmişler. Hatta bir ara hünkâr, — Doğrusu şu ateş bin altın eder, diye söylenmiş. Ertesi gün yola çıkacakları vakit, padişah oduncuya sormuş: — Efendi! Bizi ihya ettin, harlı ateşin sayesinde geceyi pek rahat geçirdik. Söyle bakalım borcumuz ne kadar? .Oduncu, fırsatı değerlendirmenin zamanıdır deyip rayici yüksek tutmuş: — Bin altın beyzadem! Vekilharç hemen atılmış. — Ne masraf ettin ki bin altın istersin bre densiz? — Sabaha kadar ateşi aynı kıvamda tuttum. Böyle dağ başında bu ateş az bulunur. — Ama ateş bu denli pahalı mıdır? O sırada padişah vekilharcına dönüp: — Ağa, demiş, ateş iyiydi, şimdi pahasını verin! Oduncunun bu tavrı halk arasında şüyu bulunca, değerinin üstünde fiyat biçilen şeyler hakkında "ateş pahası" denilmeye başlanmış ve giderek deyimleşmiş. Umulana göre çok pahalı bulunan fiyatlar hakkında bugün dahi "ateş pahası" denir.     
58 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.