Ahiret mutluluğu için gerekli varsayılan koşullara bakılırsa, bizi kurtuluştan ziyade lanet bekliyor. Oysa, sizin Tanrı’nızın bunca övülen adaleti varsa, bahtsız ve cılız eserini bu kadar vahşice bir ortama yerleştirmiş olmak nasıl bir şeydir, sorarım size? Bu sisteme göre, sizin âlimleriniz ezeli mutluluk ile mutsuzluğun insana eşit olarak sunulduğunu ve yalnızca onun tercihine bağlı olduğunu söylemeye nasıl cüret edebiliyorlar?
Kendi kişiliğini bulan bireyin, ne isterse yapması hürriyetinin öznel bir ahlaksızlık olarak görünmemesi için sınırlayıcı, engelleyici bir yargıya ihtiyacı vardı. Sartre bu yargıyı şu cümle ile belirtiyor: "Eğer başkasının hürriyetini kendiminkine eşit saymıyorsam hürriyeti kendime amaç alamam!"
"Akıl insanlar arasında en adaletli dağıtılmış bir değerli maldır, o herkesin ve hiç kimsenindir, çünkü herkeste eşit olarak vardır. Bu bakımdan eğer bir akıl varsa, gerçeklerin bir Fransızı, bir Alman olamaz; bir zenci ve bir Yahudi gerçeği de olamayacağı gibi. Gerçek, eğer gerçekten gerçek ise, bir tanedir ve onu ilk bulan insanların başı ve birincisi olmayı hak eder. Sonsuz dünya yasaları (gerçekleri) karşısında insan, ancak dünya yurttaşı sayılabilir. Ne Polak vardır, ne Yahudi!"
Mrs. Behn espri anlayışı, yaşam gücü ve cesaret gibi halktan kişilere özgü erdemlerin tümünü kendisinde toplamış orta sınıftan bir kadındı. Kocasının ölümü ve kendisinin yaşadığı birtakım talihsiz maceralar yüzünden hayatını aklını kullanarak yaşamak zorunda kalmıştı. Erkeklerle eşit koşullar altında çalışması gerekiyor ve çok çalıştığı için de geçimini sağlayacak kadar kazanabiliyordu. Bu olgu aslında, A Thousand Martyrs I have Made ya da Love in Fantastic Triumph Sat gibi şiirler de dâhil olmak üzere, onun yazmış olduğu her şeyi gölgede bırakacak kadar önemlidir, çünkü zihnin özgürlüğü, daha doğrusu zihnin zaman içinde dilediğini yazacak özgürlüğe kavuşabilme olasılığı işte tam da bu noktada başlamaktadır. Aphra Behn bir kez başı çekmişti ya, kızlar artık onu örnek alabilecekler ve annelerine babalarına gidip "Bana artık harçlık filan vermenize gerek yok, ben kalemimle para kazanabilirim," diyebileceklerdi. Elbette ki, daha uzun yıllar boyunca alacakları yanıt "Evet, Aphra Behn'inki gibi bir hayat yaşayarak, öyle mi? Ölsen daha iyi!" olacak ve kapı her zamankinden daha hızlı bir şekilde üzerlerine kapanacaktı. Bu çok ilginç konu, yani erkeklerin kadınların iffetine verdiği değer ve bu olgunun onların eğitimi üzerindeki etkisinin de bu noktada tartışılması doğru olur.
Şu gerçeklerin su götürmez olduğu kanısındayız: Bütün insanlar eşit yaratılmışlardır ve Yaradan onlara yaşam, özgürlük ve mutlu olmak gibi geri alınamaz bazı haklar bağışlamıştır. İnsanlar, bu hakların güvence altına alınması için, yasal yetkilerini halkın onayından alan hükümetler kurmuşlardır. Bu hakları yok etmeye kalkışan herhangi bir hükümeti değiştirmek ya da ortadan kaldırmak ve yerine yeni bir hükümet kurmak halkın hakkıdır.
"Sâfî bir kalp, sâfî bir ruh... Salih amellerle dolu bir hayat... Diğerkâm olmak, herkese muhabbet ve nezaketle muamele etmek ve kimseye kötülük etmemek... Herkese eşit fırsat vermek... Neden olmasın?"
Ona sempatik ve sevimli olmayı reddetmeyi öğret. Onun görevi başkalarına sevimli görünmek değil, kendisi olmak; dürüst ve başkalarının eşit olduğunu bilen bir birey olmak.
Aristoteles de hepsinden önce, insanların yaradılıştan eşit olmadıklarını, kimisinin köle, kimisinin de efendi olmak için dünyaya geldiklerini söylemişti.
Başımıza bir iş geldiğinde, kendimizi bizden daha iyi durumda olanlarla karşılaştırıyoruz ve gözümüzü onlara dikiyoruz. Kendimizi aşağıdakilerle kıyaslayalım. Avunacak bin örnek bulmayan tek bir bahtsız çıkmaz. Kendimizin üstünde olanı görmekle mutsuz, altımızda olanı görmekle mutlu olmak bizim kusurumuzdur. Solon diyordu ki, tüm kötülüklerden bir yığın yapılsaydı, sonra bu yığının tümünden eşit olarak bölüşüp payını almayı kimse istemez. Herkes sadece kendi kötülüğünü alıp götürmeyi tercih eder.
Ama şu bir gerçek ki, erkeklerle kadınların maruz kaldığı evrimsel baskılar farklıdır. Ama Fremenler birbirlerine muhtaçtı. Sürekli sağ kalma mücadelesi verdikleri böyle bir yerde birbirlerini eşit kabul etmek zorundaydılar.