Bugünkü sosyolojik araştırmalar şunu gösteriyor: Kız çocukları liseye
kadar erkeklerden daha başarılı olsalar da liseden sonra erkeklerden daha
az başarılı oluyorlar. Yani herhangi bir üniversitede herhangi bir bölümün
kalitesi arttıkça, oradaki kızların sayısı azalmaktadır. Feminist kuram bu
tarz bir olayı kadının ikinci plana atılmasına veya
Sevgili Virginia, seni anlıyor, duygularını paylaşıyor ve yanında olduğumu en başından bildirmek istiyorum!
Sevgili Virginia, belki de her şeye rağmen bugünleri görseydin, bir 100 yıl sonra bazı şeylerin daha da değiştiğini ve geliştiğini görecektin. Bu gelişmişliğin yanında zorbalıkları da görecektin… Bundan Dört Yüz Yıl geriye gittiğimizde,
NOT: Bu yazı yalnızca kitaba dair değildir. Uzun bir makale konusu, tez ya da kitap olabilecek "kadınların tarihi"ne dair kısa bir yazıdır. Yine de bir incelemeye göre uzundur. 10'dan fazla alıntıyla da yazıyı zenginleştirmeye çalıştım. Ve rahat okunması için konu başlıklarına ayırdım. Yalnızca kitapla ilgili kısımları merak edenler
İkinci Dünya Savaşı’nın en sıcak çatışmalarının yaşandığı 1941 yılı. ‘Üzerinde güneş batmayan’ ülke İngiltere savaşın başaktörü Almanya tarafından aralıksız bombalanıyor. Yarattığı vehametin yanında, en ağır darbeyi anlamsızlığıyla zihinlere indiriyor.
İşte tam da bu sırada yitimsiz bir karanlığın en izbe köşesinden fırlayıp yüzünü güneşe dönen
Kadınlar Ülkesi bana göre devrimsel bir şaheserdir. Nedenine gelecek olursam, 21. yüzyılda dahi ‘’feminizm’’ kelimesinin çoğu odalarda ‘’soğuk rüzgârlar’’ estirdiği reddedilemeyecek bir gerçektir. Buna rağmen, 100 yıl öncesinin toplumu göze
Bronte kardeşleri okurken aklımda devamlı şu düşünce ile okuyorum;
Kadın yazarların kendilerini doğurmalarının en sancılı olduğu süreçti ve 3 kız kardeşin yazıları, kitapları dönem için aynı zamanda feminist bi başkaldırı da aynı zamanda.
Tüm dönem şartlarını ve kız kardeşlerin konumunu arka planda bırakarak çok sert bi eleştiri yapmak istiyorum;
kitaplarda o kadar çok kadının ezikliği ile karşılaşıyorum ki, aşağılanmasıyla falan. Bi yandan da yazar penceresinden bakmaya çalışıyorum, ironik olması açısından mı bu dili kullandılar acaba diye.
Çok fazla spoiler vermeden yazmaya çalıştım, kitabı henüz bitirmedim ama kendime not şeklinde ön yargılarımı yazmak istedim. Kitabı okurken oluşan bu düşüncelerim kitap bittiğinde kendi evrimini nasıl tamamlayacak ben de merakla bekliyorum.
Hikaye anlatıcısı olan Nelly karakterimiz olayı anlatmaya başlarken zaten bol bol spoiler veriyor. O yüzden spoiler veririm endişesi yaşamadan yazabilirim.
16.Bölüm
Nelly gerçekten tam bir yobaz kaşarsın girl.
23.Bölüm
Gerçekten bazı diyaloglarda karakterlerin bencilce sarfettiği cümleleri küfürsüz okumak imkansız. Hadi cathy kurtar kendini şu gavatlardan güzelim.
Kitap bitince arkadaşlarınızdan ayrılıyor gibi hissediyorsunuz.
Çok lezzetli bi kitaptı gerçekten.
Filmini de izlemek istedim bi yarım saat kadar izledim, kitabı okuyanlar için gerçekten betimlemelere dikkat edilmiş güzel bi film olmuş. Ama kitabı okumadan izlerseniz işkenceden başka bi şey değil. Bilgi olarak bunu da paylaşmak istedim.
Uğultulu TepelerEmily Brontë · Can Yayınları · 202142,1bin okunma
"Erkekler, olmazsa olmazlarımızdı. Fakat işte burada, onlarsız hareket eden, bilimde ve sanatta insan aklının ve becerilerinin çok ötesinde ilerleyen, adil bir toplum, hem de fazlasıyla adil kadınlardan oluşan bir toplum vardı."
Bilim ve eğitimle yükselen bir ütopya..
Mizora, Mary E. Bradley Lane tarafından kaleme alınmış ilk feminist
Öncelikle kadınların da erkekler gibi hür ve baskı altında olmadan yaşayabildiği bir ‘’ütopya’’ düşünmek ve bunun sadece bir ‘’ütopya’’ olarak ifade edilmesi ne kadar da yürek burkan bir his. Daha feminist ve daha eşitlikçi bir dünya görme dileğiyle incelememe başlıyorum. Spoiler içerir.
Bir edebiyat dünyası düşünün ki kadınlar eserlerini rahatça
Yine incelemeye önce yazarından başlamak doğru olacak.
Jane Austen, İngiliz bir yazar. İlk dönemlerde soylularla ilgili eleştiri tarzında roman yazan bir yazar idi. Daha sonraki dönemlerinde kadınların evlilikteki yeri, evlilikte bağlılık nedeni ile ilgili araştırmalar yapmıştır. Genel anlamda edebiyatta duygusal romanları eleştiren ve edebiyata reel
Eseri incelemeden önce yeraltı edebiyatı nedir? Ve nasıl ortaya çıkmıştır. Biraz bu konulara değinmekte yarar olduğunu düşünüyorum.
Her şeyden önce yeraltı edebiyatı bir akımdır. Tıpkı diğer edebi akımlar gibi.
Sert, aykırı, eleştirel, gerçekle hayalin ince çizgisinde var olmaya çalışan yeraltı edebiyatı; alkolizmin, cinselliğin, sıra dışılığın,