Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Erkeğin örgütlediği, kadının rıza gösterdiği ve söz konusu olan şeyin sevme girişmi ama Hiç için [Boşuna] sevme; onları sonuçta habersizce harekete geçiren bu hiçten başka nesnesi olmayan ve boş yere birbirlerine dokunmaktan başka hiçbir şeye maruz bırakmayan girişim olduğu bir hapishane cemaati. Sevinç ya da nefret değil, tek kişilik bir zevk, tek kişilik gözyaşları, merhametsiz bir Üstben'in baskısı, ve nihayet tek bir şeyin egemenliği, dolanıp duran, paylaşılmaya değil hatırlanımaya izin veren ölümün egemenliği, ölünemeyen ölüm, iktidarsız, sonuçsuz, esersiz ölüm, "kelimelere dökülemeyen yaşamın, sonuçta birleşmeyi kabul ettiğin tek yaşamın" (Rene Char) çekiciliğini, taşıdığı alayda koruyan ölüm. İki varlığın, kendi gözlerinde değilse de bizim gözümüzde ortak yalnızlıkları ortaya çıksın diye, alacakaranlıktan tan sökümüne giden bir zaman süresince birbirlerini tamamen, bütünüyle, kesin ve eksiksiz olarak birbirlerine sunmaktan başka varlık nedenlerinin olmadığı bu uzarnda nasıl aranmaz, evet, nasıl aranmaz ve bulunmaz "negatif cemaat, cemaati olmayanların cemaati"?
_İnsan, kim olduğunu ancak felakete uğradığında gerçekten anlıyor. _Önemsiz bir şahsiyet olan bu Habsburglu kadının kurduğu neşeli, tasasız oyun dünyasına devrim dalıvermeseydi, o da gelmiş geçmiş yüz milyon kadın gibi sakin sakin yaşayıp gidecekti. Dans edecek, sevecek, gülecek, süslenecek, çocuklar doğuracak, en sonunda da sessizce bir yatağa
Reklam
_Sık ve çok gülmek, zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini kazanmak, dürüst eleştirilerin takdirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek, güzelliği takdir edebilmek, başkalarındaki en iyiyi bulabilmek, sağlıklı bir çocuk, bahçelik bir arazi ya da daha iyi duruma getirilmiş bir sosyal durum yoluyla bu dünyayı
Hüveytatlılar gittikçe işi azıtıyor, hükümetin aley­hinde cephe alıyorlardı. Müflihul Cehmani, aşiret reisi Ude Ebu Taya’nın, “Söyle Selahattin’e avucumla kanım içeceğim ve böyle yapmak için de Allah’a ahdettim” dediğini bana ye­minler ederek söyledi. Müflihul, “O kadar rica ettim, aşiretin rahat durmuyor, bunun önüne geçin” deyince, “Ben
Hüveytatlılar gittikçe işi azıtıyor, hükümetin aley­hinde cephe alıyorlardı. Müflihul Cehmani, aşiret reisi Ude Ebu Taya’nın, “Söyle Selahattin’e avucumla kanım içeceğim ve böyle yapmak için de Allah’a ahdettim” dediğini bana ye­minler ederek söyledi. Müflihul, “O kadar rica ettim, aşiretin rahat durmuyor, bunun önüne geçin” deyince, “Ben
Koğuştan içeriye girerken eşkıya Hilmi beni karşıladı, “senin ailen bana çok yardım etti, hayatımı kurtardı, desem doğru olur. Ama bu hapishanede tek düşmanın benim. Benden kork. Katillikten, hırsızlıktan, ırza geçmekten düşseydin, başım üstünde yerin vardı. Şimdi, beni bekle.” Uzun hikaye. Sonunda, hapishaneden çıkmadan bir ay önce eşkıya beni bıçakladı. Hapishaneden uzun söz etmeyeceğim. Böyle bir hapishane herhalde dünyanın hiçbir yerinde yoktu. Berbat mı berbat. Hilmi beni bıçakladıktan sonra karşıya, hafif kalafata verdiler beni. On yedi kişilik bir koğuşta kalmaya başladım. Küçücük bir oda. Hapishane Kozanın kayalıkları arasına yapılmış, yüksek surlu bir dam, basık mı basık. Yazın sıcağı, 40-45 derece. İçerde tuvalet yok. Herkes çişini, ya da aptesini bir tenekenin içine yapıyor, sabaha kadar bir koku, bir koku uyuyabilirsen uyu. Sabahleyin kalkıyorum ki, bütün bedenim bitle sıvalı. Bir gaz tenekesi su satın alıyorum, güneşin altına koyuyor, su on beş dakikada ısınıyor, yıkanıyorum. İkinci gün gene. Hapishanede her gün bir ekmek veriyorlardı o zamanlar. Herkes kendi yemeğini kendisi yapıyordu. Çok kişinin de yemek yapacak parası yoktu. Çok ölümler oluyormuş açlıktan hapishanede. Ben hapishanede kaldığım sürece bir tek Öksüz öldü. O da açlıktan değil, durumu iyiydi onun. Benim de bir maltızım, bir tencerem vardı. Her gün kendime türlü yapıyordum. İyi de pişiriyor, her gün iki parasızla birlikte yiyordum yemeğimi.
Reklam
- «Bu kadar parayı nerede kaybettiniz?» - «Efendim, en çoğu Libya'da gitti. Sahara Bank'ta çok büyük param vardı. Adamlar beni «Casus» diye yakalayıp içeri attıkları anda hayatım kaydı.» - «Nedir bu Libya hikâyesi Öztürk Bey?» Öztürk Serengil burada Libya hikâyesini bütün ayrıntılarıyla anlatıyor. Ancak bir kitap konusu olabilecek bu
Sayfa 401
3 MAYIS HADİSESİNİN GELİŞMELERİ Atsız, mahkeme kapısından çıkarken tutuklanmış ve İstanbul'a götürülmüştür. Zanlılar Sansaryan Han'ında bulunan Emniyet Müdürlüğü'nde tutulmuşlardır. Toplu tutuklamalar kamuoyuna 18 Mayıs tarihinde açıklanmış, 19 Mayıs tarihli gazetelerde haber olarak çıkmıştır. Cumhurbaşkanı 19 Mayıs vesilesiyle
Malatya Hadisesi ve Tutuklanması Osman Yüksel’in hayatındaki en önemli mahkemelerden birisi Malatya suikastının azmettiricisi olarak gözaltına alınması olayıdır. 17 yaşındaki Hüseyin Üzmez, arkadaşlarıyla Ahmet Emin Yalman’ı gazetesi Vatan’da yazdığı yazılar nedeniyle öldürmeyi planlamıştır. Adnan Menderes’in Malatya konuşması için şehre gelen
Malatya Hadisesi ve Tutuklanması Osman Yüksel’in hayatındaki en önemli mahkemelerden birisi Malatya suikastının azmettiricisi olarak gözaltına alınması olayıdır. 17 yaşındaki Hüseyin Üzmez, arkadaşlarıyla Ahmet Emin Yalman’ı gazetesi Vatan’da yazdığı yazılar nedeniyle öldürmeyi planlamıştır. Adnan Menderes’in Malatya konuşması için şehre gelen
Reklam
Çokkültürlü Toplum için Kültürlerarası Psikoloji
Çokkültürlü bir toplumun oluşturulması ve sürdürülebilir bir nitelik kazanması açısından, kültürlerarası psikoloji, önemli bilgi ve beceriler sunuyor. Kültürün insan psikolojisi üstüne etkilerine odaklanan kültürel psikolojinin ötesine geçen kültürlerarası psikoloji, en az iki kültürün ele alındığı bir bilgi pratiği olarak karşımıza
‘Deney’ Filmi : Bir Mürekkep Testi Olarak Film
Sosyal psikolog Zimbardo ve arkadaşlarının ‘hapishane deneyi’ diye bilinen çalışmalarından esinlenen ‘Deney’ filmi, gösterime girmesinin üstünden yıllar geçmesine karşın, bugün de izlemeye değer. Bu yazıda, filmin anlatıbilim açısından çözümlemesini yapmak yerine, psikoloji için anlamına odaklanıyoruz. Araştırma Etiği ve Etik İhlaller Film
Ahmed Mahmud / Mahmud /Anton Achmet (18 Ağustos 1684) Anton Achmet'in (Anton Ahmed) Alman topraklarında, daha doğrusu Münih'te yaşayan ilk Türk olma ihtimali oldukça yüksektir. Focus dergisi şef redaktörlerinden Markus Krischer, Anton Achmet ile ilgili Babadağlı Adam (Der Mann aus Babadağ) adlı biyografiyi yazmak için tam 6 yıl boyunca
orhan kemal ve nazım hikmet arasında..
Vakit öğleydi. Kalktım, küçük maltızımı yaktım, yemeği iki kişilik hazırladım. Yemeğimiz "yumurtalı sucuk"tu. Yumurtalı sucuğu ufacık çatallarımızla, aynı kaptan yiyecektik ki, o itiraz etti, başka bir kap istedi. Yemeği yan yarıya böldükten sonra, aynı kapta yemenin sakıncalarını anlatmaya başladı. Bu fena adet yüzünden Orta Anadolu köylerinde iskorpitin nasıl yayıldığından bahsetti. Yemeği yedikten sonra da, "Siz," dedi, "yiyeceği nasıl tedarik ediyorsunuz?" "Hapishane bakkalından,'' dedim. "Küçük bir defterim var, veresiye alırım, bakkal borcumu bu deftere yazar, ay başında babamdan para gelince... " Küçük bir cüzdan çıkarırken, sordu: "Mesela bu yumurtalı sucuğa ne masrafınız oldu?" "Ne yapacaksınız?" diye sordum. Gayet ciddi idi: "Ben de masrafa iştirak etmek istiyorum!" Cüzdanından sekize katlanmış bir iki buçukluk çıkarmıştı... Bugünlük misafirim olmasını rica ettim. "Bütün servetim bu iki buçukluktan ibaret..." dedi. İsterseniz bugünden itibaren ben de sizin defterinizin masraflarına ortak olayım ve aybaşında... " "Hayhay... "
22 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.