Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ne güzel insanlar vardı eskiden. Çocukluğumuzu kaplamışlardı. Bize masal anlatırlardı Cinlerden, perilerden. Büyük anneler, büyük babalar vardı. O zaman hepsi uzakta ölümden. Acı hikayeleri bile tatlı başlardı. Demek bunun için gittiler hikayelerden. Ne güzel insanlar vardı eskiden.
“Dışarıda bir yaz ikindisi. Ne kadar da isterdim bir başkası olmayı... Pencereyi açıyorum. Dışarısı yumuşacık, ama sinsi bir sancı gibi, anlamsız bir tatminsizlik gibi yaralıyor beni. Beni inciten, içimi parçalayan, ruhumu lime lime eden son bir şey daha var. Şu an, bir başıma pencerede durmuş, böyle hüzünlü, tatlı şeyler düşünürken, tablolardaki insanlar gibi güzel, estetik olmam gerekirdi oysa öyle değilim, o kadarını bile olamadım…”
Reklam
Dimaşk'ta Arapların (müslümanlar) Dimaşk Camii (Şam Ümeyye Camii) dedikleri bir mescitleri vardır. Dünyada bucaminin bir benzerinin daha olduğunu zannetmiyorum. Halk bu caminin Ben-hadad sarayı olduğu söyler. Burada (cami)sihirli bir işçilikten çıkmış, senenin günlerine göre açılan delikleri olan kristal camdan mamul bir duvar bulunmaktadır.
Matrix'in ilk filminde Ajan Smith'in Morpheus ile paylaştığı ilginç bir tespit söz konusudur. İnsanın canlıları sınıflandırmasında, kendisini memeli sınıfına koymasının hatalı olduğunu öne sürer. Çünkü yeryüzündeki bütün memeliler muhtaç oldukları doğa ile mükemmel bir denge içerisindedirler. Ama insan öyle değildir. Bulunduğu yeri sonuna kadar sömürür, yok eder ve kendisine yeni sömürülecek yerler arar. Canlılara baktığımızda bu tarz yaşayan bir canlı daha söz konusudur. O da virüslerdir. İnsanlar da tıpkı virüsler gibi çoğalır, yok eder ve kendisine yeni yok edilecek yerler arar. Yukarıda vurguladığımız "insan doğup, mikrop ölme" tespiti her ne kadar insanlığın doğaya olan acımasız yaklaşımına güzel bir gönderme yapıyor gibi görünse de bu cümle mecazi bir mesaj kaygısından uzak, oldukça bilimsel bir gerçeğin altını çizmektedir. İnsan olarak doğuyoruz. Oldukça korunaklı, tüm mikroplardan uzak, steril bir yer olan anne rahminde yetiştik hepimiz. Ama daha sonra dünyaya gelmek zorunda kaldığımız, o ilk andan itibaren deyim yerindeyse kirlenmeye başladık. Artık mikroplar her yerimizdeydi ve o kadar hızlı çoğaldılar ki sayıları bizden daha fazla hale geldi. Evet, sevgili okuyucu, muhtemelen elinizdeki bu kitabı alma konusunda verdiğiniz kararın, beyninizdeki bir grup nöronun arasındaki elektriksel iletişime ait olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Ama bu kitabı almanıza neden olan etkenin, vücudunuzda yaşayan bir grup mikroptan kaynaklanmış olabileceği ihtimalini unutmayın lütfen.
"Mademki insanlar birbirine acı veriyordu, o zaman en güzel şey hayata meydan okumak ve mutlak bir yalnızlığı seçmekti."
Sayfa 78
Birden düşümde koltuğa oturmuş durumda tabancayı elime aldığımı ve kalbime, başıma değil kalbime dayadığımı gördüm; oysa önceden kesinlikle tam şakağıma ateş etmeyi düşünmüştüm. Göğsüme tabancayı dayadıktan sonra bir iki saniye bekledim; mum, masa karşımdaki duvar birden hareket etmeye, dalgalanmaya başladı Hemen tetiğe dokundum. Bazen düşünüzde
Sayfa 777 - 778, 779, 780, 781, 782 Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Kendine haksızlık etme, insanlar o kadar korkunç ki senin merakın, onların vahşetinin yanında çok masum kalır.
Mademki insanlar birbirine acı veriyordu, o zaman en güzel şey hayata meydan okumak ve mutlak bir yalnızlığı seçmekti.
Hadis: Ümmetimin hayırlıları, onların cahilleri arasında belâ ve mücahede içinde bulunurlar. İzah: Malûmdur ki, her hangi bir cemiyet efradı arasında muhtelif tıynette, kabiliyette insanlar bulunur. Bunların düşünceleri, maksatları arasında büyük büyük farklar vardır. Bu cihetle aralarında vakit vakit dilsûz haileler zuhûra gelir, bihakkın fazilet ve kemal sahipleri ise bu haileler arasında acınacak bir halde yaşayıp dururlar. Bununla beraber yine o cemiyetin selâmet ve saâdetine hizmet etmeyi bir vecibe bilirler, ilim ve irfandan mahrum kimseler ise ilm ü fazilet erbabına karşı hasmâne bir vaziyet alırlar. Onların aleyhinde bulunmayı bir hüner sanırlar. Onların en güzel âmme hakkında en nâfi hareketlerini bile haset sâikasıyla geçemezler. Bu gibi kimseler biraz bilgi sahibi olsalar da ahlâk bakımından yine cahil sayılırlar ve bütün cahil olanlardan daha ziyâde tayibe lâyık bulunurlar. Bu gibi hallerine acınacak gafil, garezkâr kimselerin bu hallerini vaktiyle yazmış olduğum şu manzume biraz tasvir etmektedir.
İnsanlar her şeye, her şeye başkaldırmalı, diyordu. İnsanlar böyle uyudukça, insanlar böyle zulüm altında inlemeyi kabul ettikçe insanlığın bir sinekten ne farkı olur, insanlar, eğer en küçük bir haksızlığa, bir zulme başkaldırmayı akıl etmezlerse, insanlık bundan böyle daha da beter hale düşecektir. Allah, başkaldır ya kulum, demiş ve insan onun
Reklam
Mademki insanlar birbirine acı veriyor­ du, o zaman en güzel şey hayata meydan okumak ve mutlak bir yalnızlığı seçmekti.
"Mesela hiç faydası olmayan bir durumda tartışmaya girmemek ve buna hevesli bir insanın karşısında gönül kırmamak ya da kötü sözler söylememek için susmak hem karşımızdaki insan için hem de etrafımızdaki insanlar için güzel bir örneklik olabilir. Güzel bir örneklik de güzel olana davettir. " ... " Anlamı tek olsa bile bu anlamın kapladığı kocaman bir alan var, evet. O yüzden insani olarak ve bir mümin olarak sözümüz de davranışlarımız da hâlimiz de ve hatta suskunluğumuz da güzel olana ve doğru olana davet gibi olmalı. "
DOKUZ - OĞUZ MENKIBESİ
Dokuz - Oğuzlar evvelce, Kumlançu adı verilen bir ülkede otururlarmış. Burada Tuğla ve Selenga adlı iki ırmak akarmış. Bir gece oradaki iki ağacın üstüne, gökten bir nus nütunu indi. Bu ağaçlardan biri sümü yani huş yahut kayın ağacı (bouleau), diğeri kasuk (yani Cihangüşâ’ya göre çamfıstığı, Mahmud-i Kâşgarî’ye göre fındık) ağacı idiler.
Ebû Bekir Sıddîk radıyallahu anh’dan rivâyet edilmiştir. O, bir hutbesinde şöyle diyordu: “Hani o, yüzleri pırıl pırıl, güzel olan insanlar? Hani gençliklerine bayılanlar nerede? Hani şehirler, kasabalar yapan ve çevresini yıkılmaz ve sarsılmaz gibi sandıkları kalelerle çevreleyen krallar nerede? Nerede savaş alanlarında kahramanlıklar sergileyenler? Zaman değirmeni hepsini eritti. Şu anda hepsi kabirlerin karanlıklarında bulunuyorlar. Haydi, acele edin, haydi acele edin! Kurtuluşa doğru koşun, koşun kurtuluşa doğru!”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.