Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mısır'da iken manzûm, mensûr bazı şeyler yazmak isterdim. Maalesef o zamandan bu zamana tek bir beyit söyleyemedim, bir satır yazı yazamadım. Sebebi ise -a'sâbımda, yahut akıl ve mantığımda bir ihtilâl mi var bilmiyorum- Kemalist eşkiyasının milletin ma'neviyât ve mukaddesâtına ve bilhâssa tarîh, edebiyât ve üslûbuna indirmiş oldukları darbe o kadar gözümü korkuttu ki: Mehîb ve mühlik bir yangını temâşâ ederken kanlı bir sahne-i harbden geçerken ve en sevdiği bir şahsın kabrini ziyaret ederken dili tutulup lâl ü ebkem olan bir insan gibi dondum kaldım. Ve şâyed bir parça âsûde vakit bulur da bazı şeyler yazarsam kendim yazıp, kendim okuyup ve yine kendim ağlamak için yazacağım. Çünkü bu kadar, ulemâ, şu'erâ, üdebâ ve hukemâmız, his, fikir, akīde, üslûb ve yazılarının değişmesiyle, kimisi toprağın altında ve kimisi üstünde ölüme mahkûm edildikden sonra, kezȧ- lik eserleri: Âdetâ bir petrol tabakasıyla taʻkîm edilircesine mahv u inkırâza mahkûm ve mecbur edildikden sonra benim gibi bir nâçîzini his ve giryeden müteşekkil eserinin de aynı menhûs ve meş'ûm âkıbete mahkûm edileceğinde şüphem yok... Ve ilâllahi'l-müştekâ demekden başka çâremiz yok. (Mustafa Runyun adındaki arkadaşından Ali Ulvi Kurucu Efendiye mektup. 1947)
Feramuz’un ilk ölümüydü bu. İlk kez ölenlerin başına gelen onun da başına geldi ve sevdiği kadınları hatırladı. İlkinde, üst üste yığılı yün yatak ve yorganların arkasında Şadiye’nin açtığı boşluğa saklanmış annesini düşünürken, odadaki karıncalara ve kırçıl tüylerinden patilerine, oradan da yattığı yerdeki yırtık çul kilime uyku akıtan kediye
Reklam
...insan, öldükten sonra bırakacağı bütün hatıralarla, eserlerle, çocuklarla, ancak kendi memleketinde unutulmazlığın tesellisini bulabilir. Ölüme kadar gitme. Şimdi bile şu Boğaziçi'ndeki hatıralar... Şu her birinde bizden bir parça yaşanmış evler, şu her taşı ve ağacıyla bizim olan, biz olan şehir, gök, memleket...
Sayfa 208Kitabı okudu
"Tabii, değil mi, insan, öldükten sonra bırakacağı bütün hatıralarla, eserlerle, çocuklarla, ancak kendi memleketinde unutulmazlığın tesellisini bulabilir. Ölüme kadar gitme. Şimdi bile şu Boğaziçi'ndeki hatıralar... Şu her birinde bizden bir parça yaşanmış evler, şu her taşı ve ağacıyla bizim olan, biz olan şehir, gök, memleket... "
Sayfa 208 - Ötüken yayınlarıKitabı okudu
Şamil, saldırmayı bildiği gibi geri çekilmeyi de biliyor ve kendine güvenini kaybetmiyordu. Geri çekilme emri vermesi, aşiretlerin gözündeki itibarına gölge düşürmüyordu. Savaşta böyle iniş­li çıkışlı durumlar olurdu. Rusların safına geçip sonra yeniden Şamil'e katılan aşiret mensuplarına, dönek gözüyle bakılmazdı. Böyle birçok durumda
Vorontsovlar, muazzam bir hayat sürüyordu. Çar ailesinden sonra ülkenin en önde gelen ailesiydiler. Her zaman sevilmeseler de daima konumlarına yaraşır bir muamele görüyorlardı. Aris­tokratların birçoğu bu aileyi kıskanıyordu. Ailenin üstünlüğünü kabul eden halk, Vorontsovları seviyordu. Soyluların aksine halk, Vorontsovların huzurunda ayakta
Reklam
Hayata bir anlam kazandıran ölüm değildir. Hayat ölüme bir anlam verir.
Sayfa 444
Bazen öyle hatıralar canlanıyor ki hafızamda, kendim bile şaşırıyorum. Belki de artık yapacak hiçbir işim kalmadığından, mühim bir gayem bulunmadığındandır. Belki de adım adım ölüme yaklaştığımdan.
Sayfa 36 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Bakın size: '"Siz benim sırdaşımsınız." dedim, bir sırdaşımız oldu mu, kendimize bir sırdaş edindik mi hemen sırlar uydururuz kendimize, gözümüzde büyütürüz o sırları, önemleriz. Kendimizi önemlemek, önemli bir kişi saymak için. Sevgilerimiz varmış, nefretlerimiz varmış... Hepsi de lakırdı değil mi bunların? Ne demektir sevgi? Ne
Sayfa 123 - Varlık YayınlarıKitabı okudu
Korkular ve Topyekün Korku&Korkunun Sonu
Çoğumuz toplumda bir mevki sahibi olma tatminini arzularız çünkü önemli biri olamamaktan korkarız. Toplumun öyle bir yapısı var ki saygıdeğer bir mevkiye sahip bir vatandaş büyük nezaket görüyor, mevkisi olmayan birisi ise hor görülüyor. Dünyada herkes bir mevki istiyor ve ister toplumda, ister aile içinde, ister Tanrı katında olsun, bu mevkinin
Reklam
Babamın sohbeti, tabii ve samimi olduğundan, tesirliydi. Mübalağası yoktu, tecrübesi hissedilirdi konuşmalarında. Bir gün bir trende bir adam, babamı dinlerken, dalıp gitmiş, ineceği istasyonu kaçırmış. Gençlerden biri de bir gün; "Amca öyle konuşuyor ki, ölüme git dese, insan gidebilir." diyerek etkileme derecesini ifade etmişti.
Henüz kırkı bulmadan ihtiyar bir adam gibi geçmişimle birlikte yaşamaya başladım. Bazen öyle hatıralar canlanıyor ki hafızamda, kendim bile şaşırıyorum. Belki de artık yapacak hiçbir işim kalmadığından, mühim bir gayem bulunmadığındandır. Belki de adım adım ölüme yaklaştığımdan.
Sayfa 37
23 NİSAN PAZARTESİ UMUTLARI KIRILAN BİR ADAM Facia giderek büyüyordu. Hitler Goebbels’e, karısını ve çocuklarını da sığınağa çağırtmıştı. O zamana kadar Goebbels ve ailesi ya kendi evlerinde veya Propaganda Bakanlığı’nda yaşıyorlardı. Bugünden sonra onlar da sığınakta yaşamaya başladılar. Madam Goebbels ve altı çocuğu üstteki sığınağa yerleştiler.
Tuhaf bir inattı ölüme direnmek. Nasıl olduğunu anlatmaya çalışmıştı bir gece Mehpare'ye. Sabahlara kadar çırpındığı, kâbuslarla uyandığı gecelerin birindeydiler. Daldıktan birkaç saat sonra haykırarak uyanmıştı. "Ört beni, üşüyorum. Ört beni. Ört beni. Üşüyorum." Üzerine yorganlar, battaniyeler yığıyordu kız. "Yaralarınız mı
Sayfa 112Kitabı okudu
Çektiğim işkence doruğa varınca intihar etmek üzere, gece kocamın evinden çıktım. Köşk denize yakın olduğu için çok geçmeden sahile vardım. Artık vakit geçirmeksizin işimi bitirmek üzere oradaki kayanın üzerine çıktım. Hayatı arkamda bırakıp ölüme gitmek için yalnız bir adım kalmıştı. O anda içinde kardeşçiğimin bulunduğu eve son bir kez bakmak için başımı arkaya çevirdim. Şefik'in odasındaki kandilin ışığı pencereden görünüyordu. Yüreğim sızladı. Cesaretimi yitirmekten korktum. Fakat sonra o evin içinde çektiğim acıları hatırlayarak bana rahat göstermemiş olan dünyadan kurtuluyorum diye seviniyordum. "Burada kardeşimi bırakıyorsam, orada anamı bulacağını! En sonunda kardeşimin gelece ği yer de orası değil mi? Ey fani dünya... Senden kurtuluyorum. Sen bana hiç güler yüz göstermedin; işte şim di de ben senden kurtuluyorum! Zulmünü neyine güve nerek yapıyorsun? Faniliğine mi? Ben ebedi olan bir alemde saadet aramaya ve rahat etmeye gidiyorum.. dedim ve melek gibi tavırları sebebiyle cennette olduğunu bildiğim anneciğime kavuşmak niyetiyle "Anneciğim! Beni al!" diyerek kendimi atmak üzereyken bu söylemiş olduğum sözün aklıma getirmiş olduğu hatıralar nedeniyle birdenbire durdum ve "Ben nereye gidiyorum?"dedim.
Sayfa 298 - Klas yayineviKitabı okudu
58 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.