Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sınıftaki Atsız: Öğrencileri, Atsız'ın iyi bir hoca olduğunu, derste açıkça propaganda yapmadığını söylüyorlar. 1950-51 ders yılında Haydarpaşa Lisesi'nde talebesi olan Altan Deliorman şöyle diyor: "Devrenin yarısından çoğunu ders vermekle geçirirdi. Anlatır, öğretirdi. Çok da iyi öğretirdi... Yazılı notlarını açıkça okurdu. Kimin
"Sana olan aşkım tazedir. Benim için hala el değmemiş genç kız Rıhmê'sin. Dünyayı aydınlatan on dört günlük aysın!
Sayfa 160 - Evdîyê MılhêKitabı okuyor
Reklam
➤Bir ölümlünün yaşamında ölüm hariç herhangi bir mecburiyeti yoktur. ➤+Bu dünyaya bir an daha dayanamayacağım diye düşündüm. -Öyleyse çocuğum başka bir dünya yap. ➤+Her zaman böyle şüpheci misin? -Dünya çirkin bir yer. Dünya adil bir yer değil. Bizde dünyada yaşamak zorundayız. ➤Bir engereğe avucunuzda yemek yemeyi öğretebilirsiniz ama ısırma arzusunu içinden söküp alamazsınız. ➤On üç on dört yaşında çocuklar hepsi savaş alanında gururu duyulacak şeyler yaptı. Cesaretin yaşla değil hakiki bir ruha sahip olmakla ilgili olduğunu öğrendim.
İthaki Yayınları
Gelen çaya tek şeker attı. Bir değil, tek. Kendi gibi tek. Şu taburede sekiz olmuş, kıvrılmış yatan boz kedi gibi tek. Paketteki son sigara gibi tek. Birin ar- dından iki gelir, üç sırasını bekler, dört sabırsızlanır. Beş, altı, yedi durduğu yerde durmazlar. Sekiz, dokuz, on yerini almak için itişip kakışır. Ama tek, tektir.
Sayfa 38 - Ötüken Neşriyat
Oysa on dört yaşındaki bir çocuğun, ergen öfkesi olarak nitelenerek küçük görülen aşırı davranışları, doğal olandır. Gözlerindeki doğum çatlakları dökülmüş ve dünya üzerinde dönen bütün dolapların sırtına yüklenmiş olduğunu anlamıştır. Kendini odasına kitleyip dışarıyı dışarıya hapsetmeye çalışır. Ya da bütün kapıları ve duvarları avazı çıktığı kadar bağırarak yıkmaya.
Dune ve Dünya Gezegeni: Hitler ve Cengiz Han
“Dünya’nın Altın Çağı’nı bilir misin?” “Dünya mı? Altın Çağ mı?” Stilgar şaşırmış ve rahatsız olmuştu. Paul neden tarihin başlangıcına dair efsaneleri konuşmak istiyordu ki? … “… Korba sana elimizdeki eski çağlara dair azıcık bilgiyi, Butleryanların kıyımından kurtulan veri kırıntılarını getirdi. Cengiz Han ile başla.” “Cengiz… Han mı? O
Sayfa 123 - Paul Muad’Dib, Adolf Hitler, Cengiz HanKitabı okuyor
Reklam
Oysa on dört yaşındaki bir çocuğun, ergen öfkesi olarak nitelenerek küçük görülen aşırı davranışları, doğal olandır. Gözlerindeki doğum çapakları dökülmüş ve dünya üzerinde dönen bütün dolapların sırtına yüklenmiş olduğunu anlamıştır. Kendini odasına kilitleyip dışarıyı dışarıya hapsetmeye çalışır. Ya da bütün kapıları ve duvarları avazı çıktığı kadar bağırarak yıkmaya.
“Nereye bakarsam bakayım Sen uzaklaşıyorsun.” On dört yıldır unutuyorum On dört yıldır sürüyor incinme. Saat pişmanlıkta durdu Bir boğuk su topuklarda arzu. Mil çekilmiş harfler Kalabalık cümleler kuruyor. Odalar odalar odalar...
Hıristiyanlığın ilk zamanlarında bağışlanma bir eylem ya da ayin değildi, son derece ciddi günahlar işleyen birisine zorla tahsis edilen bir statüydü. Exomolegesis kişinin günahkâr ve tövbekâr olduğunu kabullendiği bir ritüeldi. Birkaç özelliği vardı. Birincisi, dört ila on yıllığına tövbekâr kalıyordunuz ve bu statü hayatınızı etkiliyordu. Oruç tutmanız gerekiyordu ve nasıl giyineceğinize dair kurallar ve cinsellik yasakları vardı. Kişi diğerleriyle benzer bir hayat yaşayamasın diye mimleniyordu. Statüsünü düzeltmesinden sonra bile bazı yasaklara tabiydi;örneğin, evlenemez ya da rahip olamazdı.
Sayfa 56 - Profil KitapKitabı okuyor
Teknolojinin sadece bir görevi vardır: İnsanı tabiatın belirley alik ve baskısından kurtarmak. Teknoloji ve tekniğe, insanı bozdu, yabancılaştırdı, kurban etti, harcadı diye o kadar çok hücumlar yapılıyon ki... Bunlar doğrudur da. Ancak yine bu teknik, insanın kurtarıcısı olabilir. İnsan, gıdasını, giyeceğini, barınağını temin edebilmek için gece gündüz on, on iki saat çalışmak zorundaydı, mecburen çalışıyordu. Bu ilk belirleyicilik, ilk zorlama idi, doğal belirleyicilik ve zorlama. Teknoloji üretim miktarını yükseltiyor ve insanın çalışma süresini bir saate indirerek onu on bir saat serbest bırakıyor, özgürleştiriyor. Fakat bugün insanın, sahip olduğu teknoloji düzeyinin yüksek olmasına rağmen geçmişteki tekniksiz insandan daha fazla çalıştığını görüyorsak, bu, sanayi sebebiyle değil, sanayi üretiminden daha çok tüketimi arttıran ve durmadan insana (üretimi Çev.) yükseltme baskısı yapan burjuvazi sebebiyledir.
Reklam
Armstrong, "Dört kişiyiz. Katilin kim olduğunu bilmiyoruz," dedi. Blore, "Ben biliyorum," diye mırıldandı. Vera, "Benim de artık hiç kuşkum kalmadı dedi," dedi. Armstrong ağır ağır, "Sanırım ben de biliyorum..." dedi. Philip Lombard da, "Benim de bir fikrim var tabii..." dedi. Yine bakıştılar...
Sayfa 171
Karaciğer sirkadiyen saatini şaşırınca, yani gece elektronik cihazlara baktığımızda karaciğerde şöyle farklı bir davranış ortaya çıkar. Karaciğerde, şekerin içeri alınmasını sağlayan özel reseptörler bulunur. Tüm şeker reseptörlerine genel olarak "GLUT" adı verilir ve bunlardan on dört adet vardır. Ancak karaciğerin özellikle gece ışık altında aktive olan şeker reseptörü GLUT2'dir. GLUT2, diğer GLUT'lardan farklı olarak insülin- den bağımsız çalışır. Diğer bir deyişle, insülin seviyeniz düşük olsa bile aktiftir. Dolayısıyla burada konumuz, klasik kilo alma durumu olan insülin rezistansı değildir. Gece ışık kirliliğine maruz kalan gözlerimiz, karaciğere yanlış sinyal gönderir. Karaciğer bu durumda GLUT2 düğmesine basar ve herhangi bir şey yemeseniz de kanda şeker varmış ve onu içeri çekmek durumundaymış gibi davranır. GLUT2, kanda bulunan/bulunmayan şekerin alınmasından sorumludur. Sonra bu şekerleri harcamak yerine trigliseridlere dönüştürür. Bu yağları da uzak ve ideal olan bölgelere göndereceğine kendinde karaciğer yağlanması olarak biriktirir. Bu durum artarsa yağları karın bölgesinde depolar. Sonuç olarak, gece yemek yemeseniz bile kalınlaşan bir bel, yağlanan bir karaciğerle karşılaşırsınız.
Camekânın yanından yaşam akıyor... Ben de ıstakoz kadar, on dört ayar yüzük kadar, at merhemi kadar yaşamın parçasıyım, fakat gerçeği kanıtlamak fazlasıyla güç. Gerçek şu ki yaşam konşimentosu ekte gelen bir metadır ve yemeyi seçtiğim şey yemeği yiyen benden daha önemlidir. Her biri ötekini yer durur, dolayısıyla yeme edimi belirleyici, hükmedici bir hale gelir. Yeme eylemi esnasında yiyen kişi tecavüze ve adalet geçici olarak yenilgiye uğrar. Tabak ve içeriği, bağırsakların yırtıcı gücü sayesinde dikkat talep eder ve ruhu birleştirir – önce onu hipnotize ederek, sonra yavaşça yutarak, sonra çiğneyerek, sonra sindirerek. Varlığın tinsel bölümü köpük gibi eriyip gider ve gidişine dair hiçbir iz bırakmadan kaybolur, matematiksel bir işlem sonrasında noktanın uzayda kaybolacağından bile daha bütünsel biçimde.
Ey insan! Bil ki, o rahmetin arşına yetişmek için bir mirac var. O mirac Bismillâhirrahmânirrahîm’dir. Ve bu mirac ne kadar ehemmiyetli olduğunu anlamak istersen, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın yüz on dört sûrelerinin başlarına ve hem bütün mübarek kitapların iptidâlarına ve umum mübarek işlerin mebde’lerine bak.
Bunsen komisyonu 2
Komisyon 28 Mayıs 1915 tarihine kadar 13 toplantı yaparak Orta Doğu'nun nasıl şekillenmesi gerektiğini tartıştı. Nihayetinde "The Report of the Committee on Asiatic Turkey" (Bunsen Report) başlıklı 97 sayfalık rapor hazırladı. Giriş bölümünde İngiltere'nin istekleri, mevcut şartlar ve olasılıklar analiz ediliyordu. Raporun esas metni bölgede uygulanabilecek farklı uygulamanın ortaya çıkardığı durumların ayrıntılarıyla incelendiği dört ayrı bölümden oluşuyordu. Komisyonun Osmanlı İmparatorluğu'nun Arap toprakları için teklif ettiği muhtemel uygulamalar şunlardı: 1) Toprakların İtilaf Devletleri tarafından paylaşılması, 2) Avrupa Devletlerinin kontrolünde nüfuz alanlarının oluşturulması, 3) Osmanlı İmparatorluğu'nun Asya'da ismen yaşamasına izin verilmesi ve önemli bölgelerin hakimiyet altında tutulması, 4) Osmanlı İmparatorluğu'nun isim olarak tutulması fakat devletin federal bölgelere ayrılarak yönetim yapısının tamamen değiştirilmesi.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.